|
|
|
Buda'dan baktım Peşte'ye
Macar kızlarının dillere destan güzelliği, tatlıları, sokak kafeleri, işçi lokantaları ve Tuna boylarında gezinti için Budapeşte görülmeye değer
Geçen hafta, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir ucundaki Kahire'ye gitmiştik. Bu hafta ise çok eskide kalmış olan dev imparatorluğumuzun diğer ucundaki bir şehre, Tuna boylarındaki Avrupa'nın en güzel şehirlerinden Budapeşte'ye gideceğiz. Budapeşte, Tuna'nın batı kıyısındaki tepenin eteklerindeki Buda ile doğusundaki düzlükte kurulu Peşte'nin birleşmesi ile ortaya çıkmış bir şehir. Hal böyle olunca, Buda'nın tepelerine çıkıp, bu görkemli şehri oradan seyretmek şart oluyor. Görkemli, çünkü Budapeşte hep önemli imparatorlukların önemli şehirlerinden biri olmuş. Osmanlılar Viyana'yı iki kuşatmadan sonra alamayınca, Avusturyalılar o zamanlar serhat şehrimiz olan Budapeşte'yi almışlar. Budapeşte'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun ikinci önemli şehri olarak, bu imparatorluğun başkenti Viyana ile yüzyıllarca sürecek nafile bir rekabete girmiş. Tuna nehri kıyılarına inşa edilen gotik parlamento binası ve diğer önemli anıtların çoğu bu dönemden kalma.
Budapeşte'de güzellik sadece şehir ile sınırlı değil. Macar kızlarının güzellikleri dillere destan. Komünizm zamanında genç İtalyan işçiler tatillerinde geçici olarak edindikleri Ferrari ve Lamborghiniler ile Budapeşte'ye çapkınlık yapmaya giderlermiş. Benim de Budapeşte'yi ilk ziyaretim bu yıllarda olmuştu. İstanbul Macar konsolosunun sıkı komünist oğlu Peter'i Macaristan'a döndükten sonra ziyaret etmiştim. Peter komünist ya, Macar işçilerin ne kadar iyi şartlarda yaşadıklarını göstermek için, birçok işçi lokantasına gitmiştik. Hatta sadece işçilerin gittiği lokantalar... Bazıları çok iyi, tavsiye ederim.
GULAŞ FARKI
Macarların ünlü yemeği gulaş'ın turistler için yapılmamış olanı biraz farklı oluyor. Şimdiki bar ve restoranlara bakacak olursak, yirminci yüzyılın başlarının bütün moda olan özelliklerini taşıyan New York Kavehaz hâlâ çok popüler. Yüksek tavanlar ve göze hoş gelen Art Nouveau dekor buraya gitmek için yeterli neden. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca Budapeşte'ye gelmiş olan bütün önemli kişiler de zaten New York'a mutlaka uğramışlar.
Yemek konusunda ise Budapeşte'nin Avrupa'nın diğer başkentleri ile rekabet edebilmesi için daha çok yol alması gerekiyor. Tatlılara gelince, yıllarca Viyana'nın gölgesinde (ve yönetiminde) yaşamış bir şehrin Avrupa'nın sokak kafeleri ve tatlılar denilince akla ilk gelen bu şehrinden etkilenmemiş olması tabii ki imkansız olurdu. Gerbeaud, Budapeşte'nin en ünlü pastanesi, ama siz gene de damağınızı sıvayan lezzetler için Tuna'daki hızlı nehir otobüslerine binip üç saatte Viyana'ya varmayı deneyin.
Budapeşte seyahatini bu şekilde Viyana ile birleştirmek iyi bir fikir. Tuna kıyılarındaki bir kayalığın üzerinde kurulu ve bizim tarihimizde de önemli bir yeri olan Estergon kalesi ile Slovakya'nın başkenti Bratislava bu nehir yolculuğunun size kazandıracağı ekstralar.
Budapeşte'ye dönecek olursak, Vaci Utca, kafeler ve sokak müzisyenleri ile dolu, keyifli bir yürüyüş için ideal bir cadde. Havanın güzel olması halinde, bir şehir en iyi yürüyerek gezilir. Üstü açık tur otobüsleri ile yapılan turlar ise, "onu da gördüm, bunu da" demek isteyenler içindir. Tuna'nın iki yakasını birbirine bağlayan zarif asma köprüler, bu yürüyüş rotasına mutlaka katılmalı. İçinden nehir geçen şehirlerin keyfi bir başka oluyor.
Hamamlar bizden yadigar
150 yıl kadar bir Osmanlı şehri olan Budapeşte'de bizden pek iz kalmamış. Çoğu cami ve Osmanlı eseri Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde yıkılmış. Ancak, bir geleneğimiz, hamam, Macar topraklarında kök salmış. Budapeşte, hamamları ile ünlü. Birçoğu Roma-Osmanlı hamamlarının "sentezi" diyebileceğimiz tarzda, ama Osmanlı'dan kalma oldukları belli. Buda'daki kalenin hemen altındaki hamamlar ve Avrupa'nın en büyük kaplıcalarından Szechenyi Türk Budapeşte'yi anmak için görülmeli.
TEOMAN HÜNAL
|
|
|
|