Tanık olduğum iki olay!
Biri; işini kaybetmiş bir kişinin hemen önümde giden aracını durdurup bir anda köprü korkuluklarına tırmanarak kendini Boğaz'ın sularına bırakmasıydı... Diğeri ise polisin, aracının camı kırılıp çantası gaspedilen kadının feryatlarına kayıtsız kalmasıydı...
Dün sabah beni derinden sarsan iki olaya tanık oldum, bir anlamda da bire bir yaşadım... Biri, daha sonra adının Mehmet Ragıp Bayraktar olduğunu öğrendiğim, işini kaybetmiş bir kişinin hemen önümde giden aracını durdurup bir anda köprü korkuluklarına tırmanarak kendini Boğaz'ın sularına bırakmasıydı... Bu, aynı köprüde ve aynı noktada 18 saat içinde yaşanan ikinci intihardı... Ve en önemlisi; "Türkiye'de sosyal patlama olmaz" diye ahkâm kesenlere, halkın canına kıyacak noktaya getirildiğinin en çarpıcı kanıtıydı...
*
İkincisi; Maçka ışıklarda aracının içinde yeşilin yanmasını bekleyen Nilüfer Sevgener adlı bir işkadınının eli bıçaklı kapkaççıya kurban olması ve ne yazık ki bu olaya İstanbul polisinin kayıtsız kalmasıydı...
Bir yanda, aracının camı patlatılıp içinde kredi kartları, parası olan çantası gaspedildiği için korku ve panik içindeki kadının feryadı, diğer yanda bir elinde bıçak, diğerinde gaspettiği çanta, koşup kaybolan kapkaççının pervasızlığı...
Durdum, kadının yardımına koştum... Korkudan titriyordu... Sadece "Ben şimdi ne yapacağım... Param, kredi kartlarım, kimliklerim, hatta bütün bilgilerimi girdiğim datam gitti" diye ağlıyordu...
Cep telefonundan Asayişten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Gündüz Memişoğlu'nu arayıp olayı bildirdim, bir ekip göndermesini rica ettim...
Memişoğlu, "Hemen" dedi...
Dedi ama, aradan ancak 10 dakika geçtikten sonra 34 A 89165 plakalı bir polis aracı gelebildi... Araçtan bir polis memuru indi, yavaş yavaş aracın yanına geldi, geçmiş olsun(!) dileğini ilettikten sonra "Biz Şişli'ye bağlıyız... Burası Beşiktaş Bölgesi" diyerek çekip gitti...
Dikkat edin; olayın meydana geldiği yer İstanbul'un göbeği Maçka... Gelenler İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polisler... Ama olaya el koymuyorlar, olayın mağdurunu dinlemiyorlar... Sanırsınız ki; bir başka eyaletten geliyorlar...
Gündüz Memişoğlu'nu tekrar aradım... Gelen ekibinin davranışını anlattım... "Böyle şey olmaz Erdal Bey... Ben şimdi kapkaçtan sorumlu amiri gönderiyorum" dedi... Gelin görün ki; aradan 15 dakika geçti yine kimse gelmedi...
Bu kez İstanbul Emniyet Müdür Vekili Vali Hasan Özdemir' i cep telefonundan buldum, tanık olduğum olayı baştan sona anlattım... Özdemir köpürdü... "Vay ş....ler!" diye bağırarak "Merak etmeyin Erdal Bey bir iki dakika içinde ekipler orada olacak" dedi...
Ve iki dakika sonra en az 2 resmi, 3 sivil ekip Maçka ışıklarda bitti... Son gelen araçtan da Şişli Emniyet Müdürü Yaşar Şahin Güngör indi... Yaşar Müdür hemen olaya el koydu ve "Burası bizim bölgemiz değil" diyen ekibi bu tavırlarının hesabını sormak için Emniyet Müdürlüğü'ne çağırdı...
*
SON SÖZ: İki olayda şuna bir kez daha şahit oldum ki; bu ülkede suçun bedeli suçsuzlara ödetiliyor... Tıpkı basiretsiz yöneticilerin sebep olduğu ekonomik krizin bedelini kendi canı ile ödeyen Mehmet Ragıp Bayraktar gibi... Tıpkı otosunun camı kırılıp çantası gaspedilen işkadını Nilüfer Sevgener gibi...
DİP NOT: Hasan Özdemir'e bir süre önce söylediğimi bir kez daha hatırlatıyorum... İstanbul'u huzurlu bir kent haline getirmek için Emniyet Müdür Vekili olarak sizin, size bağlı müdürlerin, amirlerin çabaları, heyecanları yetmiyor... En ücra köşedeki karakolda görev yapan polis, bekçi bu heyecanı duymazsa, biliniz ki bütün çabalarınız boşa gidiyor...
Odalar Birliği görev başına!
Anayasa Mahkemesi'nin Kanun Hükmünde Kararname'yi iptal etmesi sonucu Bağkur'un prim borç hesaplamasını yasadışı bir şekilde yaptığı yolundaki yazım ortalığı karıştırdı.. Bağkur Genel Müdürü Ferhan Kaptan, 3 Temmuz 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4692 sayılı kanunun, "Borcun, sigortalının halen bulunduğu basamaktaki prim tutarı üzerinden geriye dönük olarak hesap edilmesini" öngördüğünü savundu.
Bağkur Genel Müdürü'nün açıklaması gösteriyor ki; kurum geçen yıl 1 milyar lira borç çıkardığı esnafın, işadamının önüne bu yıl 7-8 milyar liralık ödeme makbuzu sürecek... Ve bunu ödeyemeyenlere haciz, icra gönderecek, hatta bunların hapsini isteyecek...
Peki ne yapılmalı? Burada en büyük görev Odalar Birliği'ne düşüyor... Birlik, üyelerinin haklarını korumak için konuyu gündeme taşımalı... Hatta, 4692 sayılı yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gitmenin yollarını aramalı... Ve Bağkur'a bu yetkiyi veren kanunu çıkaran milletvekilleri de ellerini vicdanlarına koymalı..
Bakan el koydu!
İzmir Karşıyaka'daki Selçuk Yaşar İlköğretim Okulu'nda; bağış yapan velilerin çocuklarının tek kişilik sıraların bulunduğu 25 kişilik sınıflara, parası olmadığı için bağış yapamayan velilerin çocuklarının ise 3 kişilik sıraların bulunduğu 60 kişilik sınıflara alınmasını eleştiren "Bu ne rezalet Bakan Bey?" başlıklı yazıma Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'ndan açıklama geldi...
Bostancıoğlu, rezaletle ilgili soruşturma başlatıldığını belirterek, "Böyle bir uygulamaya asla izin verilmeyecektir... Çocuklarımız arasında böyle bir ayrım yapılması mümkün değildir... Bu yönde uygulama yapanlar hakkında derhal gerekli işlemler yapılacaktır" dedi... İzmirliler'in bilgisine...
|