Bu hayal değil.. Gerçek.. (gibi..)
Olimpiyat hayal.. 2000 hayaldi. 2008 hayaldi.. 2012 de, hayal.. Bir hayal uğruna bunca yatırım yapılmasına karşı çıkanlardan değilim.. Spor tesisi, hem de 12 milyonluk İstanbul'a spor tesisi, boş yatırım değildir.. Nasıl işletilecek, nasıl aynen İzmir Halkapınar Stadı gibi kentin başına "Timur'un fili gibi" nasıl bela olmayacak bilemediğim ve hala şüpheler taşıdığım Olimpik Stad dışında..
Ama bakın bu gerçek.. Hem de işte o şüpheler içinde olduğum Olimpik Stadı da içine alan bir gerçek..
Sadece bir spor olayı değil, bir siyasal, toplumsal zafer kazandıracak, bir olağanüstü proje..
Türk-Yunan Ortak Avrupa Futbol Şampiyonası..
Dünya böyle bir organizasyona nasıl bakar düşünebiliyor musunuz?.. Ve de Avrupa.. Özellikle Avrupa Birliği nasıl bakar?.
İnsanın rüyalarına girecek kadar güzel bir düşünce.. Ve hayal değil..
Olimpiyatı bize vermezler..
Ama Türkiye ve Yunanistan ortak başvurusu 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasını, hem de dünya çapında destek ve alkışlarla kapar.
UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik ile konuştum..
"Türk-Yunan ortak adaylığına tek rakip, İskandinav dörtlüsünün (İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka) benzer ortak başvurusu.. Ama İskandinav ülkelerinin daha evvel Avrupa ve Dünya Kupalarına ev sahipliği yapmış olmaları ve Türk- Yunan kucaklaşmasını hararetle destekleyen dünyanın bakışı, bizim teklifin açık ara kazanmasını sağlar görüşündeyim" dedi..
Açılış maçı Atina'da, finali İstanbul'da bir Avrupa Şampiyonası, düşünebiliyor musunuz?..
Daha neler geliyor aklıma..
Açılış maçından bir gece evvel, sembolik bir açılış..
Kıbrıs'ta.. Lefkoşa'da.. Hani tam yeşil hat üzerinde bir stad var.. Bir tribünü Türk, öbürü Rum tarafına bakan.. O stadda..
Önce bir konser.. Teodorakis'in Orkestrası ile bizim Gelişim mesela, ortak çalıyorlar.. Zülfü ile Maria Faranduri elele söylüyorlar.. Ardından bir sembolik maç.. Bir yanda Kıbrıs karması.. Öte yanda Türk-Yunan Genç Milli takımları karması..
Hayali bile güzel.. Ama gerçeğin ne kadar yakınında hayaller bunlar..
***
Bu iş olur.. Olması için, devletin işe sahip olması gerek..
Başbakan Bülent Ecevit fikre sahip çıktığını kanıtlamalı..
Barış Harekatı lideri, asıl Barış harekatının bu olduğunu hissetmeli..
Çin-Amerikan ilişkilerini, nerdeyse savaşın eşiğinden bir ping pong topu ile başlayıp, basketbol topu ile devam eden "Spor" dostluk ve barışa çevirdi.
Küba-Amerika arasında ilişkinin hiçbir türü kalmamıştı.. Bir beyzbol topunun ardından, ısınma başladı, devam ediyor..
Bir futbol topu, Akdeniz ve Ege'yi nasıl değiştirir, Türkiye'ye neler kazandırır, Bülent Ecevit görmeli..
Başbakan sporu sevmez. Onu bugüne dek herhangi bir sportif etkinliğin içinde görmedik. Herhangi bir sportif söylemini duymadık.. Ama bu sonuçları açısından, sportif değil, dedik ya, siyasal ve toplumsal bir proje..
İsmail Cem, Yunan meslekdaşı Papandreu ile çırpınıyor.. İşte samimi iseler, onlara müthiş bir koz.. Sahiplensinler..
Cem üstelik Ecevit'e benzemez. Fena halde futbol meraklısıdır ve bu spordan, maç ve yorum yazısı yazacak kadar iyi anlar..
Turizm Bakanı, Kültür Bakanı, bir ucundan tutmalılar.. Spor Bakanı sımsıkı kavramalı.. En öne düşmeli..
Hepsinden önemlisi medya, fena halde desteklemeli.. Öyle alkış tutmalıki, siyasiler çekinmesinler..
Türkiye bu müthiş fırsatı kaçırmamalı!..
Erken telaşlandılar!..
Geçen yıl, Bülent Yavuz başkanlığında hakemler ve hemen her şefi Fenerli medyanın tek hedefe yönelik işbirliğine "Kutsal İttifak" adını takmıştık..
Ofsayt, penaltı, sarı, kırmızı kart falanı geçin.. Geçerli, nizami olduğu halde iptal edilen gollerle, Galatasaray 11 puan ve şampiyonluğu yitirmişti..
Bu yıl hakemler işe çok erken başladılar.. İlk üç haftadaki hakem hatalarına bakın.. Hem de ne fahiş, ne tartışılmaz, bizzat Merkez Hakem Komitesi Başkanının açıklamaları ile enaz bir sezon ceza görmesi gereken hatalar bunlar..
Ve de ne tesadüf(!), bunların hepsi Fener lehine ve Galatasaray aleyhine..
Galatasaray, hele hele geçen yıl, tam Hz. İsa öğretisi içindeydi. Sağ yanağına tokat atanlara sol yanağını çeviriyordu.
Bu yıl asbaşkan Fatih Altaylı gürlüyor..
Şimdi benim sevgili medyam, geçen yıl Fenerin tetikçilerinin hem de nasıl ipe sapa gelmez tahriklerine, hakaretlerine ses çıkarmayan, hatta baş haber yaparak teşvikçilik eden sevgili medyam, Fatih Altaylı'yı susturmak için sayfalar hazırlıyor, araştırmalar(!) yaptırıyor.
Bakın arkadaşlar..
Fatih Altaylı, Fener, Beşiktaş ve Galatasaray arasında çoktandır atılması gereken, dostluk ve centilmenlik adımlarının mimarıdır. Ama bunu yapıyor diye, kulübünün haklarının alenen yenmesine aldırmaması ve rakibe sunulan lütuflara ses çıkarmaması istenemez.
İsmail Cem, Türk-Yunan dostluğu için elinden geleni yapıyor. Ama Türkiye'nin hükumranlık haklarına en küçük dokunmada da, Atina'nın burnuna notayı dayıyor.. Bu ikisi ayrı şeyler..
Sağlam dost olacaksak, bunun temeli, karşılıklı güven ve karşılıklı hakka, hukuka, adalete, eşitliğe saygıdır.
Galatasaray'ın, dostluk adına, şampiyonluğun Fener'e veya başkasına, hakem oyunları ile teslim edilmesine göz yummasını, hiçkimse en azından Fatih Altaylı bu yönetimde iken beklemesin.
Bu nasıl sevgisizlik!..
Geçen çarşamba gecesi Fener'in maçı bitti, 30 saniye sonra telefonum çaldı.. Ertekin.. En fanatik Galatasaraylılardan Ertekin..
"Yahu öldük öldük dirildik.. Önce biz, sonra Fener, ne güzel oldu. Hemen bir davet yapıp Fenerli arkadaşları, Mustafa Taviloğlu'nu, Abdullah Kiğılı'yı, Aykut Hamzagil'i ve de Mustafa Hocayı davet edip, birlikte kutlayalım en kısa zamanda" dedi..
Nasıl güzel..
Nasıl güzel bir geceydi, gerçekten.. Avrupa Birliği bizi almaya naz ederken Avrupa Futbol Birliği'ne iki takımla girmek..
Ben evde maçları genelde sakin izlerim. Televizyon karşısındaki koltuğuma oturur, bir daha kalkmam..
Lazetiç o kaza golünü kendi kalesine atınca, geri kalan 15 dakika geçmek bilmedi.. Odanın içinde, doğum odası kapısında dolanan kocalar gibi dört dönüyorum. Dokuz nasıl doğurulur, hissediyorum.
Bir yandan da, iki fena halde Galatasaraylı dostum var, onlara deli oluyorum.. Bir ekose etek giyip gayda çalmadıkları kaldı.. Nasıl İskoç olmuşlar..
Bu nasıl düşmanlık, nasıl nefrettir?..
Yahu bir Türk olarak, Türkiye'nin iki takımla Şampiyonlar Ligine girmesinin gururu az şey mi?..
Yahu, dünyada en fazla kendini tanıtmaya muhtaç ülke Türkiye'nin, bir İtalyan, bir İspanyol gibi rakip takımı tutma lüksü olabilir mi?. Bir tek Galatasaray, Türkiye'nin Arjantin'in Patagonyasından, Uzak Doğu'nun yağmur ormanlarına tanıtılmasına büyük katkılar sağlamadı mı?.. Şimdi iki takımla neler yapılmaz?.
Neymiş efendim.. Geçmiş yıllarda Fenerliler, Galatasaray'ın rakiplerine göre her hafta takım değiştirmişler..
Benim duruşumu ve tavrımı, başkalarının davranışı değiştirmez. O zaman ben, ben olmaktan çıkar, onların oyuncağı olurum.. Kötü örnek, örnek olamaz..
Ama oluyor.. Kin ve nefret öyle boyutlara ulaşmış ki..
Bunların hepsi tribün korolarının sinkaflı küfürleri ile başladı. Sonunda işte bu utanç verici noktaya geldi, bazılarımız..
Fener'in şampiyonlar liginde Çarşamba maçları yapmasının, kendi menfaatlerine olduğunu dahi göremeyecek kadar körler üstelik, gerzekler.. Fener'in Çarşamba günü, bu kadar kritik, bu kadar stresli Glaskow maçı olmasa, İstanbulspor'a yenilir, üç puan kaybederler miydi sanıyorsunuz?..
Holiganizm, kin, nefret, Türk olduğumuzu unutturacak, kendi menfaatlerimizi bile düşündürmeyecek boyutlara varmış..
"Ben batmaya razıyım.. Yeter ki Fener de batsın.."
Yüzlerce yıldır, Budapeşte'de yatan Gül Baba'nın mezarında, kalmışsa kemikleri sızlıyordur. "Galatasaraylılık bu hallere mi düşecekti" diye!.
Spor Duvarı
* Eskiden inler cinler top oynardı. Şimdi Fener oynuyor, inler cinler seyrediyor..
* Fener yönetimi bilet fiyatlarını böyle yüksek tutmaya devam ederse, taraftar yönetimin biletini kesecek.
* Hami'den sonra Terim'in prensi Rui Costa'nın da kolu kırıldı. Bu aralar futbolcuların üzerinde bir "kırıklık" var. Hadi hayırlısı...
* Eskiden televizyonlarda 6 milyon dolarlık bir biyonik adam masalı vardı. Şimdi futbol sahalarında her yeri sakat Rüştü gerçeği var.
* Bazı müthiş yorumcularımız dalga geçtikleri Trabzon'un Brezilyalılarını şimdi kahraman ilan ediyorlar. Durumları "bir rezil ya..."
* Galatasaray yönetimi G.Antep maçının tekrarını istemiş. Hazır elleri değmişken geçen sezonun da tekrarını isteseler ya!.
* Ülkenin başından dert eksik olmuyor. 12 dev adamımız iyi bir sonuç alırsa ilaç gibi gelecek. 12 DEVA adam
* Meğerse en büyük Cimbomlu Jardel'miş. Baksanıza kimler takımdan kaçarak gitti de bir tek Jardel "Gitmem bırakmam" diye sonua kadar direndi.
Hakan & Utku
|