6. ay notları
Eminönü - Kadıköy vapurlarında günde ortalama 500 bardak çay içilirken, şimdi 100 bardağın altına düşmüş.
- Sıcaktan mı?
- Evet krizin sıcağından abi!
Geçen pazartesi, Hacettepe'de bir acil vaka dışında tek ameliyat bile yapılmamış.
- Bu da mı kriz sıcağından?
- İnsanlar hastalıklarını erteliyorlar. Hastanelere başvuru geçen yılın aynı dönemine göre çok düştü.
Yeni Cami'nin karşısındaki genel tuvalet işleticisi, günlük hasılatın neredeyse 4'te bire indiğinden yakınıyor:
- Beyim millet daha az çay, daha gazoz, ayran içerse olacağı bu.
***
İşlerini kaybedenlerle iflas edenler, çok zorlu ve acılı bir başlangıca kendilerini hazırlıyorlar.
Kredi kartı ödemelerini ve kredilerini uç uca ekleyerek ayın sonunu zor getirenler için ise deniz bitti, bitiyor.
150 milyon lira taksitle aldığı 3. el otomobilini satacak 5. el müşteri arayanların sayısı ise, İstanbul-Ankara trafiğinin seyrelmesinden belli.
Tuzu kuru bir avuç azınlık dışında herkes kendi kazancına göre yaşamayı yeniden keşfediyor.
***
Asgari ücret düzeyinde geliri olup da, cep telefonu, kredi kartı ve Amerikan sigarası kullananların oranında, herhalde değil Arjantin'i, birçok Avrupa ülkesini sollayacak durumdayız.
Vergi yükümlüsü sayısı 8 milyonun çok altında. Ama yalnızca Turkcell abonesi 12 milyonun üzerinde.
Ortalama cep telefon faturası bedeli ise, yıllık vergi beyanının kat kat üstünde.
Türkiye, acılı da olsa yorganına göre ayak uzatmayı yeniden keşfediyor.
Çok şükür, her şerrin bir de hayırlı yanı var.
***
Türkiye dünyanın belki de en uzun süreli enflasyonuyla, en azgın terörüyle üstelik demokrasi içinde savaşmayı başaran bir ülke.
Dünkü acı olay, güvenliğin ülke için çok önemli bir sorun olduğunu gösterdi. (Ticaret dünyamızın filozof tabiatlı değerli ve yurtsever üyesi Üzeyir Garih için başsağlığı ve faillerin bir an önce yakalanması dileğiyle.)
Depremlerle sallanan, bir kalemde binlerce ölü veren bir ülkeyiz.
Dünyanın en karmaşık komşuluk ilişkilerinin yaşandığı, çoğu saldırgan tabiatlı, karadan ve denizden toplam 16 ayrı ülkeyle komşuyuz. (Bu, Çin ve Rusya'yı bile aşan bir rekor.)
Bölgesel hassasiyetler ve terör yüzünden, nüfusunun en etken çağında 1 milyona yakın insan (750-800 bin asker ile 200 bin polis) ülkenin Gayri Safi Hasılası'na gerçek bir katkı yapamaz durumda.
Nüfusça her 8 yılda bir, dünyanın tek tek 128 ülkesinden daha fazla büyüyoruz. (Yeryüzünde nüfusu 10 milyonun altında tam 128 ülke var.)
Yüksek nüfus artışının toplumsal sorunlar üzerinde çok yoğun bir baskısı var.
***
Ülkenin siyasal, toplumsal, ekonomik manzarası zıt renklerle dolu. Halk, yıllardan beri kendi ulusal parasıyla değil, dolarla markla tasarruf yapıyor. Bu arada borsaya, hazine bonosuna ve repoya da yöneliyor.
Belki bu alışkanlıkla, benzer eğilimi son 15 yıldır seçimlerde sergiliyor. Oylarını, tıpkı parasını kullandığı gibi kullanıyor:
Hazine Bonosu gibi, biraz DSP'ye; faiz gibi daha azı ANAP'a, DYP'ye; biraz DM ve USD gibi RP'ye, MHP'ye destek veriyor.
Dağılan oylar ise, dağılan para gibi, ülkeye toplu ve büyük kazanç sağlayamıyor.
Artık gerçek kazanç, "Ya herru, ya merru" deyip, tek partiye yönelmekte.
Bu mümkün mü? Elbette!
- TL'yi tek başına iktidar yapma güvenini veren, tek başına iktidar olacaktır.
***
Üç ortaklı bu hükümet, her türlü olumsuzluğa, yardımcıları ve bakanlarıyla yer yer sergilediği gereksiz, yersiz gevezeliklerine karşın, krizin artçı şoklarını durdurmayı başardı.
Şimdi, sıra TL'nin tek başına iktidarını sağlamakta.
Artık iyice belli oldu ki, bir "erken seçim" söz konusu değil.
Önümüzde en az 25-30 ay var. Bu süre TL'nin iktidarını sağlamaya da, halka ilk seçimde tek başına hükümet kurma güveni vermeye de yetecek.
Yeter ki, ortaklardan hiç değilse birisi, bu hedefe dürüstçe, içtenlikle, özgüvenle, sorumlulukla yürüdüğünü halkımıza gösterilebilsin.
|