Biz olsaydık
Tayyip Erdoğan'ın basın toplantısından başka herşeye benzeyen o açıklamalarından sonra, bizler orada olsaydık, kendisine bir tek soru yöneltirdik..
Önce, bu zata önceden ettiği sözleri hatırlatıp, "Biraz önce, eskiden söylediklerinizin bazılarının doğru, bazılarının yanlış olduğunu belirttiniz.. Sözleriniz belli.. Size göre şimdi bunlar doğru mu, yanlış mı?"
Soru bu kadar basit..
Ama cevabı yok.. Ne diyecek Tayyip Erdoğan? Yıllarca içinde büyüdüğü topluma "Söylediklerimin tümü yanlıştı" mı diyecek? Diyebilir mi? Diyemez.. Onun için de bu soruya cevap veremez..
Onun için de gazeteci arkadaşlar boş yere zahmet edip gitmesinler Erdoğan'ın basın toplantısı diye ilan edilen, "amigolu" toplantılara..
Şimdi gelelim bir başka konuya.. Yine Tayyip Erdoğan'cı çevrelerdeyiz..
Bir süredir dikkatle bakıyorum, o çevreler, "türban" kelimesini bırakıp "başörtüsü" kelimesini kullanmaya başladılar.. Başörtüsü kelimesi ile türbanın uzaktan yakından bir ilgisi yok..
Türban "Siyasi İslam'ın bir simgesidir.." O hale getirilmiştir.. O amaçla kullanılmış ve kullanılmaktadır.. Ve ne yazık ki, bazı pırıl pırıl kızlarımız, siyasi İslam'cıların tuzağına düşerek, onlar tarafından kullanılmakta ve bütün geleceklerini yok etmektedirler..
Oysa başörtüsü bambaşka bir şeydir.. Çok geniş kitlelerce kullanılır.. Anneannelerimiz, annelerimiz ve eşlerimiz, örneğin Kur'an okurken veya Kur'an okunan bir yerde bulundukları zaman başlarını örterler.. Başörtüsü budur işte..
Bizim uyanıklar bunu bildikleri için türbanı bırakıp, olayı "başörtüsü yasağı" halinde sunmaya çabalıyorlar..
Akılları sıra, başörtüsü takanları da kandıracaklar.. Ama olmuyor.. Kandıramıyorlar ve kandıramayacaklar.. Takiyye bunların kanlarına işlemiş, kanlarına..
Bakıyorum da, son zamanlarda Erbakan ve Kutan, Erdoğan'ın durumu tehlikeye girince, hemen AK Parti'ye sahip çıkmaya başladılar.. Onu koruyorlar.. Kanatları altına alıyorlar.. Hele bu günler geçip, seçim platformuna bir girelim, bakalım Erbakan veya o Kutan o zaman seçmenlerine "Oylarınızı AK Parti'ye verin" mi diyecekler, yoksa "Aslı dururken, sahtesine, taklidine oy vermeyin" mi diyecekler?
CHP'de durum
Son zamanlarda yapılan bazı kamuoyu yoklamaları, CHP'de bir hareketlenme olduğunu gösteriyor.. Ancak bu hareketlenme, henüz "istenen düzeyde" değil..
Burada CHP yönetimi için önemli olan, oy çıtasını daha yukarı çıkartacak söylem ve planlar hazırlamak olmalı.. Bu hazırlıklar sonunda halka çıkılmalı..
Bu söylemler sırasında da, ülkenin sadece entellektüel kesiminin değil, ama "Halkın tümünün anlayacağı" bir dil kullanılmalı..
Bizim görebildiğimiz kadarı ile, CHP lideri Baykal ve arkadaşları henüz, yapılması gereken oranda hareketlenmediler.. Örneğin, bir DYP lideri Çiller gibi, yoğun biçimde halkın arasında değiller.. Belki de bunun için vaktin henüz erken olduğunu düşünüyorlardır.. Onların bileceği iş..
Türkiye, CHP'nin parlamento dışında kalmasının acısını çekti.. Hem de çok çekti ve çekmeye de devam ediyor..
Ama bunun sorumlusu sadece halk değildi. CHP'lilerin özeleştiri yapmaları da gerekiyor.. Biz nerede hata yaptık sorusunun cevabını sağlıklı bir biçimde bulabilirler ve ona göre politika ve söylem üretebilir, bunu da geniş kitlelere anlatabilirlerse, ilk seçimde önemli bir oy oranı ile parlamentoya girerler..
Türkiye'nin CHP'ye ihtiyacı var.. Yeter ki CHP, halkın yanına inebilsin..
|