Yine dün -tesadüf- Nuri Çolakoğlu'yla öğle yemeğini beraber yiyoruz.
Nuri Çolakoğlu benim İzmir'den aile dostu ağabeyim.
TRT'de beraber çalıştım, NTV'de yanındaydım...
Aramızda yıllardır süren bir usta çırak ilişkisi, ağabey kardeş havası vardır.
Sordum:
- Abi bugün Özkök'ü okudunuz mu?
- Okudum.
- Peki bir adamın gerçekten değişip değişmediğini nasıl anlarsın?
- (Buraya bir gülme efekti) Bak sana anlatayım...
Adamın biri sizlere ömür, öbür tarafa gitmiş, karşısında Cebrail...
Cebrail demiş ki, gir kardeşim sıraya seni çağıracağız...
Bizimki sıranın sonuna gitmiş.
Cebrail sıradan çağırıyor...
"Gel bakalım, adın ne?"
Sonra listeye bakıyor...
"Haa senin fazla bir günahın yok, şurada 20 kere dön, buyur cennete"
Diğerini çağırıyor...
"Senin durumun çok parlak değil, 100 kere dön, sonra cennete girersin."
Berikine diyor...
"40 kere dön."
Sıra bizim adama geliyor...
Cebrail listesine bakıyor...
"Yahu sen melek gibi adamsın, iki kere dönüver buyur cennete."
Bizimki iki tur döndükten sonra Cebrail'e soruyor...
"Cebrail, benim bir de gül gibi bir hanımım vardı, melek gibi olan asıl oydu, iki ay evvel kaybetmiştik, onu nerede bulurum?"
Cebrail hemen atılıyor:
- Ha! Sen Fadime'yi soruyorsun... Onu cehennemde pervane olarak kullanıyoruz!
Güldüm elbette...
Fıkrada, soruma cevap, derin manalar da aramadım.
Yani "İnsan dönebilir ama bu vantilatör olmak değildir, bunu sakın unutma çekirge" durumu yok.
Lakin...
Sonradan aklıma geldi...
Ertuğrul Özkök, Nuri Çolakoğlu, Cavit Kavak.
Ben bu üç ismi de tanıyorum.
Çolakoğlu'nu zaten yazdım, Ertuğrul Özkök'le çok keyifli yolculuklar yaptım ve onu yazılarından tanımak mümkün. Cavit Kavak'la da beraber yemek yemişliğim ve haber için peşinde koşmuşluğum var.
Bu üçlünün ortak özelliği, kendi içlerinde -ruh alemlerinde- yolculuk yapmaları.
Sadece onlar değil...
Hasan Cemal, örneğin, bu yolculuğu kitap yaptı.
Bu iç yolculuklar arasında en keyif verenleri Ertuğrul Özkök'ün ruh aleminden yansıyanlar oluyor.
Ertuğrul Özkök bir yazısında sevimli tavşan "Bug Bunny" kılığında Hürriyet'te dolaşmak istediğini yazmıştı.
Kendisiyle bu konuyu NTV'de canlı yayında konuştuğumda, çalışanlarının Genel Yayın Yönetmeni'nin ruhunun derinliklerine ne dolaştığını görmelerini arzuladığını anlatmıştı.
Siz bu yazıyı okuyanlar...
İçinizde hangi çizgi film kahramanı var biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız bir yolculuk da siz yapın!
"Gerçekten dönmek nedir" sorusunun belki de en derininde kendine dönmek var.
Bir tek kendilerine dönebilenler...
Kendi kendileriyle barışık olanlar...
Kendi kendisiyle dalga geçmek ve bunu herkesin önünde yapabilmek gibi bir meziyete sahip olabiliyor.
Kendi kendisiyle dalga geçebilenleri oldum olası sevmişimdir.
Bir samimiyet, bir şeffaflık ölçüsü...
Buradan Tayyip Erdoğan'a gelecek olursak...
Kendi kendisiyle ne derece dalga geçebilecek kıvamda olduğuna siz karar verin.
Gerçi, laf aramızda, Adbullah Gül'de bu özellik var gibi sanki...
Keşke bir basın toplantısı da o yapsa...
Sanki çok daha "esprili" olabilir.
Espiri, Fransızca "esprit" den geliyor...
Ruh demek.
Zaten "mizah"ın içinde de "izah" var!