kapat
25.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Gidiyor, benim sinemalarım..

Güman aramış beni.. Güman benim Cumhuriyet'te yazı, Gelişim, Erkekçe ve Gelişim Spor'da Teknik Müdürüm.. Yılların arkadaşı.. Geçen yıl Adana'ya götürmüştü beni zorla da, nasıl mutlu olmuştum.. Türkiye'nin en modern sinema tesislerini açmışlar, Almanlar ve Türkler ortak.. Cinemaxx.. Dünyaya örnek..

Güman da basın danışmanları.. Anlatıyordu.. Bu çağdaş sinemacılığı Anadolu'ya nasıl yayacaklarını coşku ile.. Konya ve Kayseri sırada idi.. İstanbul'un Anadolu yakası bitmek üzere..

"Güman Bey" deyince Ercan "Tamam" dedim.. "Abbas gene yolcu.. Güman bizi şimdi de Konya'ya götürüyor.."

Sen öyle zannet..

Cinemaxx bitmiş.. Almanlar Türkiye'yi terkedip gitmişler. Adana'nın o kulisinde geçen yıl dillere destan bir Uzak Doğu hediye Fuarı açılan muhteşem 9 sinema, işi sinemacılık olmayan Türk ortak Tepe'ye devredilmiş. Kriz onların da belini bükünce, Adana'daki dört salon kapatılmış. Öteki kentlerdeki çalışmalar da, nerdeyse bitme aşamasında durdurulmuş..

Bu sinemaya nasıl bir darbedir, tahmin edebilir misiniz?..

Ve de bu o sinemaların yarattığı iş gücünden nasıl bir kayıptır. Kaç aile ekmek yiyordu, kaç aile de yemeye hazırlanıyordu..

Güman "Başka guruplar da var, duyuyorum, sinema işinden vazgeçmeye hazırlanan" diyor..

Ne kadar iyi bir yere gelmiştik oysa..

Kaçanlara kızmak mümkün değil..

Adana mesela, bileti dokuz marka satıyordu. Krizden sonra, mark bazında fiat 3.5 marka düştü.. Bilet fiatlarını arttırman mümkün değil.. Millet de krizin içinde ve ilk kestiği eğlence masrafları.. Bugünkü fiatlarla bile seyirci, yarının altına düşmüşken, bir de zam yapılması mümkün mü?..

Oysa oynattığın film, hala dolarla geliyor.. Yerli yaptığın filmin de yarı malzemesi dolar.

Almanlar, 9 marklık fiatla, yatırımlarını bilmem kaç senede geri döndürme hesapları iflas edince, "Zararın neresinden dönülse kardır" diye arkalarına bakmadan kaçmışlar..

Bizim Muzo (Pasha, sonra Nupera Muzaffer Yıldırım) Alkent'teki Hilside sinemalarının kurucusu sayılır. İşi orada iyi öğrendi. Şimdi kendi şirketi ile sinema işine girdi ve bu krize rağmen Antalya Migros Alışveriş Merkezi içinde dokuz harika sinema salonu açmaya başardı.. Bu Cinemaxx'ın nerdeyse bitmişken durmuş sinemalarının işletmesine aklı yatar mı bilmem.. Güman ile Muzo'yu tanıştıracağım..

Millet işsizlikten ölürken, iş yerlerini korumak, yeni işyerlerinin açılışına çalışmak, krizden kurtulmanın önemli unsurlarından biri..

Ama görev sadece bize düşmüyor.. Devlet ve yerel yönetimler de en azından bu kriz süresince nelerin yapılabileceğini düşünmeli..

Bu ülkenin en büyük film ithalatçı ve sinema işletmecilerinden Özen Film Patronu Mehmet Soyarslan'dan bazı bilgiler aldım..

Şimdi iyi bakın..

Türkiye'de yılda yerli yabancı ortalama 150 film gösterilir. Bu filmlere 25 milyon bilet kesilir. Bu biletlerin değeri kriz öncesi 85 milyon dolarken, bugün 44 milyon. Bilet fiatlarını daha da arttırıp tekrar 85 milyon dolara ulaşmak hayal. Çünkü bugünkü fiatlarla bile salonların dörtte üçü boş. Bir de zam yaparsan, hepten biter.

Şimdi biraz daha derine inelim..

Bir bilete ödediğimiz para nereye gider?..

Yüzde 16, belediye dahil vergiler,

Yüzde 10 reklam,

Yüzde 8 kopya alt yazı, dublaj, gümrük ve saire,

Yüzde 6.5 muhtelif işletme giderleri,

Yüzde 17.5 yapımcı, ya da ithalatçı payı..

Ne kalıyor sinemaya..

Yüzde 42..

Ne tutuyordu, toplam bilet satışları bugün.. 44 milyon dolar.. Sinemaya bunun yüzde 42'si kalıyor.. Yani 19 milyon dolar.. Türkiye'de yaklaşık 800 sinema var.. Salon başına yılda 24 bin dolar.. Yani ayda 2 bin dolar.. Tüm elektronik ve digital aksamın, koltukların ve diğer demirbaşların amortismanı, elektrik, su paraları, reklam giderleri, personel maaşları, hele varsa bir de kira, bu 2 bin dolar ile ödenecek, bir de kar edilecek..

Buyrun burdan yakın şimdi..

Mümkün mü?..

Değil..

O zaman ne yapılabilir?..

Yukarda verdiğim tabloya bakın.. Bir filmin bir sinemada gösterilmesi için şart olmayan bir tek kalem var.. Ötekiler vazgeçilmez..

Belediye vergilerini almasan da filmi oynatabilirsin..

Mehmet Soyarslan, "Kriz bitene kadar Belediye vergi almayabilir.. Veya gene kriz bitene kadar, sinemalardan aldığı verginin yarısını, o sinemalara, geri kalan yarısını da, yerli film yapımcılarına dağıtabilir" diyor..

Makul geliyor.

"Devlet, (Yani benim Sevgili Sümer Oral bakanım) yapımcı ve dağıtımcılara, bu kriz bitene kadar vergilerde rahatlama sağlayabilir" diyor.. "Mesela sinema salonu, ya da film yapanlara, bu yatırımlar geri dönene kadar vergi muafiyeti uygulayabilir" diyor..

Makul geliyor..

Gelmek zorunda..

Çünkü sinemalar gidiyor.. Sessiz, sedasız birer ikişer gidiyorlar. Bir kültür gidiyor.. Yedinci sanat gidiyor.. Hepsinden önemlisi, yüzlerce, binlerce yeni işsiz, krizin yarattığı tehlikeli, hani sosyal patlama yaratacağı söylenen orduya katılıyor..

Kültürü sanatı geçin, ama, devlet ve yerel yönetimlerin, yeni işsizler yaratılmasının önüne geçme gibi bir görevleri yok mu?.. Hatta, iş yerlerini açık tutmak, onların oy menfaatleri değil mi?.. Bu işsizler birgün gelip onları devirmez mi?..

Başta İstanbul Anakent Başkanı Ali Müfit Gürtuna, tüm belediye başkanları ve Sevgili Sümer Oral bakanım, bu konuyu ciddi ciddi düşünmek zorundalar..

Mehmet Soyarslan öncülük etse de, İstanbul'da hem devletin, hem yerel yönetimlerin en üst düzeyde katılacakları bir "Benim sinemalarım" toplantısı mı yapsak?.. Sümer Oral gelse.. İstemihan Talay gelse.. Yılmaz Erdoğan, Sinan Çetin gelse.. Faruk Süren, Sedat Akdemir, Muzaffer Yıldırım gelse.. Atilla Dorsay gelse.. Haşmet Babaoğlu gelse.. İstanbul'un gazetecisi Erdal Bilallar gelse..

Ama acele etsek.. Çok acele etsek..

Çünkü sinemalarım, gitti, gidiyor..

Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar

Devletin ormanını devlet yakıyor!..
Abuzittinciğim,

Geçen hafta Gökova'nın güney ucundaki ormanlar gene cayır cayır yandı... Ve yangın gene elektrik tellerinin kopmasından çıktı.

Yav kardeşim bu nasıl iştir anlamıyorum. Benim bildiğim son yıllardaki en az 5 yangın, bu ormanların içinden geçen elektrik tellerininin kopmasından çıktı.. Gene de bi tedbir alan yok!

Marmaris, Datça yolunun Balıkaşıran mevkiinden başlayıp İnbükü'nde ancak denize dayanınca sönen son yangında da 300 futbol sahası kadar bi alan kül oldu.

Karayolundan geçerken bakınca pek bi şey göremiyorsun ama Hisarönü'nden denizden gittin mi facia tüm dehşetiyle ortada.

Ben yangın yerini gördüm. Başladığı yerde Bördübet mahallesinin trafosu vardı ve teller yerdeydi. Etraf simsiyahtı. Yangın asfalt yolu aşmayıp orada kalabilirdi ama şiddetli rüzgar hatları boylu boyunca kopartıp ormanın üzerine düşürünce çıkan kıvılcımlar faciayı başlatmıştı.

Şimdi Abuzuttinciğim,

Değirmenyanı yangını, Aktaş yangını, Datça yangını, 97'deki Çiftlik Bayır yangını, Çubucak yangını ve bu son yangın... Bunlar hep son bi kaç yıl içinde olan yangınlar, hepsi de elektrikten çıktı. Kimse de "Şuna bi çare bulalım" demiyor. Ormanlarımız yanıyor biz Türkler öyle bakıyoruz.

Bak şimdi bu son yangından sonra neler olacağını ben sana söyliyeyim.. Orman idaresi yangını elektrik idaresinin tedbirsizliği nedeniyle çıktığını ileri sürüp savcılığa suç duyurusunda bulunacak. Savcılık da ya takipsizlik kararı verecek veya "Ortada kasıt yok" diye işi kapatacaklar.

Bu şimdiye kadar hep böyle oldu. Oysa hem ormanın hem de TEDAŞ mı TEAŞ mı her neyse, ikisinin de ihmali var. Çünkü biri eskiyen hatları zamınında değiştirmiyor, bakımını doğru dürüst yapmıyor, öteki de hat koparsa yangın çıkmasın diye bi önlem almıyor.. Mesela elektrik tellerinin geçtiği yerlerde bi çeşit yangın önleme şeritleri açmıyor. Açsa, yani oradaki ağaç, çalı vs'yi kesse tel toprağa düşecek etrafı bi anda alevler kaplamayacak.

Bu işi bilmek için alim malim olmaya gerek yok, benim bile kafam o kadarcık çalışıyor.

Netice itibarıyla Abuzittinciğim eğer istenirse hiç değilse elektrikten çıkan orman yangınlarının büyük kısmı önlenebilir. Orman idaresi, elektrik idaresi, Köy Hizmetleri, aralarına askerleri de alıp kafa kafaya verseler koordineli bi çalışma yapsalan bu işi çözerler. Ama bi araya gelip bi çift laf etmiyorlar! Koskoca Türkiye'de de bu işi, bu koordineyi sağlayacak bi Allahın kulu yok.

Acaba diyorum sayın Cumhurbaşkanımıza da bi mektup yazıp bunları anlatsam... Eline ulaşır mı ki? Tut ku ulaştı

"..bu adam böyle böyle yazıyor, doğru mu diyor şunu bi araştırın" der mi ki!? Bi deneyeyim diyorum.. Bakarsın Cumhurbaşkanı'nın girişimiyle binlerce hektar orman yanmaktan kurtulur.. Yanacaklar.. Hepsi yanacaklar. Ormanların üzerindeki elektrik telleri o haliyle kaldıkça hepsi yanacaklar.. Çok üzücü, ama ne yazık ki gerçek bu.

Münasip yerlerinden öperim,

Kardeşin Güneş!..

TEBESSÜM
Adamın biri bara girmiş orada oturan bir kadına yaklaşarak, "Biliyor musun?" demiş, "Yanımda üzerinde senin adın yazan bir prezervatif var!" "Yanılıyorsun!" demiş kadın, "Benim adım Durex Ekstraküçük değil..!"

SEVDİĞİM LAFLAR
'Ya ümitsiniz. Ya ümitsizsiniz.

Ya çaresizsiniz. Ya da çare sizsiniz. '

Behçet Necatigil

BİZİM DUVAR
'Muhtarlar parti kurmuş. Yakışır.. İktidarda da hep "İhtiyar Heyeti" var bu ülkede..'

Hakan&Utku

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır