Oktay Akbal, Mehmed Kemal gibi ünlü kalemlerin, gazeteciliği de yedeğe alarak yazarlıklarını sürdürdükleri bilinir.
Şiirimizin "Can Baba"sı Can Yücel ile şair Cemal Süreya'nın bir hülyaları da, günlük bir gazetede köşe yazarı olmak idi...
Can Yücel, "Cumhuriyet" gazetesinin kendisine asla köşe vermeyeceğinden yakınırdı ama, Cemal Süreya'nın "Politika"da köşe sahibi olduğunda ne kadar mutlu olduğunun yakinen tanığıyım.
Ki o zamanlar "genel yayın yönetmeni" statüsü yokken, Cevat Fehmi Başkut gibi, hatta Nadir Nadi, Naim Tirali gibi patronların ve Falih Rıfkı'dan Ulunay'a, Burhan Felek'ten Oktay Akbal'a köşe yazarlarının "edebiyat" ile ünsiyetleri de bilinmekte...
Sonraları "edebiyat"ın gazetelerden kovulduğundan söz edilir oldu.
Çünkü, gazeteler "eski"nin matbuatında olduğu gibi, artık edebiyat sayfaları hazırlamıyordu.
Görünürde de edebiyattan gelen yazarlar gazetelerdeki mevzilerini terk etmişlerdi sanki.
Bir de buna, 12 Eylül sonrasında basın dünyasını saran "gazeteci-yazar" furyasını ekleyin...
Tarih, o kadar uzak değil...
"Güncel" bir inceleme-araştırmasını kitap haline getiren sıradan "muhabir"ler, ya da köşe yazılarını bir "risale"de bir araya getiren gazeteciler, hemen "edebiyatçı" taifesi içinde anılır olmuşlardı.
Bir başka deyişle, "edebiyat" hayatın gündeminden düşmüştü kimilerine göre...
Ben, asla bu görüşe inanmadım ve şimdi de inanmıyorum.
Çünkü "edebiyat" asla "matbuat"tan kovulmadı ve hâlâ da kanın dahilindeki al ve akyuvarlar misali içinde dolaşımda...
Peki, daha düne kadar hafta sonları, romantizmin ucuzluğunu, gerçekçiliğin kaba sabalığını yansıtsa da köşe yazılarına sinen o "aşk" neyin nesiydi?
Şimdilerde ise bir başka olgu ile karşı karşıyayız.
Özellikle her hafta sonu, birçok köşe yazarı "kitap" tanıtımı yapmakta...
Mesela haftanın altı günü, Türk ve dünya ekonomisinin alt ve üst yapısının nasıl olması gerektiğini kelimelere aktaranlarla, yine mesela "güncel politika"nın perde arkasını köşelerine taşıyanlar dahi, zaman zaman "kitap tanıtımı"na ağırlık veren yazıları vitrine çıkarmaya başladılar.
Elbette, "matbuat"ın bu "edebiyat" sevgisine, sevinmemek mümkün değil...
Nesli tükenmeye yüz tutmuş bir edebiyatçı olarak ben pek seviniyorum doğrusu...
* Sıradan Delilik Öyküleri: Charles Bukowski, kendi hayatından yola çıkarak kaybedenlerin dünyasına bakıyor. (Parantez Yayınları)
* Yunus Emre: Abdullah Rıza Ergüven'in Yunus Emre'nin şiir ve düşünce dünyasını anlatan çalışması... (Berfin Yayınları)
* Yatak Odasında Terör: Marquis de Sade'ın hayatının Serge Bramly tarafından romana aktarılışı... (Everest Yayınları)
* Gaflet Dalalet Hıyanet: Yılmaz Dikbaş'ın günümüz yöneticileri ile siyasi ve sivil kuruluşları uyarma amacı taşıyan yazıları... (Toplumsal Dönüşüm Yayınları)
* Dünyayı Paylaşan Yazarlar: Hikmet Altınkaynak, doksana yakın denemesinde şair ve yazarların dünyaya bakışlarını yakalamaya çalışıyor. (Gendaş Kültür)
* Siyah: Uğur Özakıncı'dan hayatın karanlıkta kalan anlamları üzerine ışık tutan öyküleri... (Can Yayınları)
* Esircibaşı: Reşat Ekrem Koçu, Lale Devri dekorunda Osmanlı'da köle ticaretini romana aktarıyor. (Doğan Kitap)
* Antonius ve Kleopatra: Shakespeare'in bütün oyunlarını içerecek dizinin ilk kitabı... (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
* Alman Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi: Lothar Rathmann'ın Türk-Alman dostluğunun tarihsel içeriğini araştırdığı çalışması... (Belge Yayınları)
* Şehre Tiyatro Geldi: Devlet Tiyatrosu'nun tarihini de yazan Fikret Tartan'ın bölge tiyatroları üzerine görüş ve izlenimleri... (Betik Yayıncılık)
rdurbas@mynet.com.tr
REFİK DURBAŞ