kapat
18.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )

Leylekler yine gidiyorlar; hep gelir ve giderler...

Her yıl Ağustos'un 15'i oldu mu, leylekler kafileler halinde bir araya toplanarak, göklerde daireler çize çize gitmeye hazırlanırlar...

Nasıl olur da dönüş tarihinde hiç yanılmazlar; nasıl olur da her yıl aynı disiplinle toplanırlar, hiç değişmeyen aynı tarihde?

Rahmetli Turgut Özal, Doğa'da her şeyin en ince ayrıntısına kadar "kompütörize" edilmiş olduğuna inanırdı... Leyleklerin gidişinin de, gelişinin de; yaz aylarında balkonlara çıkanların kollarıyla bacaklarını, sivrisineklerle tatarcıkların sokmasının da...

Bilmiyorum diş ağrıları da, araba kazaları da, karı-koca kavgaları da, ayağı vuran ayakkabılar da; Doğa'nın, en ince ayrıntılarına kadar yaptığı dakik planların bir sonucu mudur?

Böylesine kompütörize edilmiş bir yaşam programını uygulamak için; hayata doğup, bir süre yaşadıktan sonra da kaybolup gitmemizden; Doğa'nın amacı nedir ki?

İnsanoğlu taa ezelden beri merak eder durur bunun yanıtını..

Bazıları "İrade-i külliye", "İrade-i cüz'iyye" gibi ayrımlar yaparak açıklamaya çalışmışlardır insanoğulunun yaşam serüveninden geçme öyküsünü...

Doğmak, uyumak, karnını doyurmak, üremek ve ölmek; üst düzey bir iradenin canlılara yansıttığı, kaytarılması mümkün olmayan bir program..

Bir de "İrade-i cüz'iyye" var. Canlıların kendi iradeleriyle de hareket edebilecekleri özerk bir alan... Dilediği berbere, dilediği bakkala gitmek; dilediği yerlerde oturmak gibi...

Özal'ın inandığı gibi, canlıların her hareketi daha önceden kompütörize edilmiş de olsa; "İrade-i cüz'iyye" değerlendirmesi içinde, canlılara özerk hareket edebilecekleri bir alan da bırakılmış olsa; amacı nedir bütün bu anlamsız hengamenin?

İnsanoğlunun beyinsel yapısı, bütün bu anlamsız hengamenin "Niçin"ini bulmaya kapalıdır. Ancak "Nasıl"ın yanıtını verebilir insanoğlu...

Dünyaya "Niçin" geliyoruz, bilemeyiz. Ama "Nasıl" geldiğimizi hepimiz biliyoruz.

"Niçin" yerçekimi var, bilemeyiz. Yerçekiminin sadece "Nasıl" olduğunu bilebiliriz...

"Niçin"ini bilemediğimiz olgulara yanıt ararken:

"Tanrı öyle istediği için" de, diyebiliriz.

Ancak "Tanrı'nın niçin öyle istediğinin" de yanıtını yine bulamayız...

Ve "Niçin" sorusuna yanıt aramaktan kurtulamazsak, ortaçağ safsatalarından da kurtulamayız.

"Niçin" sorusunu iptal edip, "Nasıl" sorusunun yanıtlarını aramaya başladığımız zaman ise; taşın nasıl batıp, tahtanın nasıl yüzdüğünün de yasalarını bulabiliriz; atmosfer basıncının ve buhar gücünün nasıl bir güç olduğunun da...

İnsan beyni sadece "Nasıl"ı bulmaya açıktır; "Niçin"i bulmaya da kapalı...

Dünkü Milliyet'te Hasan Pulur, 40 yıl önce gazetenin düzenlediği "Milliyet Kervanı"ndan söz açmıştı... Kervana katılanların adlarını da sıralamıştı; Abdi İpekçi, Ulunay, ben, Halit Kıvanç, Namık Sevik, Ümit Deniz, Hasan Yılmaer, Necmi Onur ve kendisi... O sırada adı aklına gelmeyenlerden de özer diliyordu.

Ben de şimdi hatırlayamıyorum, Kahraman Bapçum da var mıydı o Kervan'da, yok muydu?

Hasan Pulur: " 'Milliyet Kervanı' o günkü olanaklar içinde, Türkiye'yi dolaştı, okuyucularla yüzyüze geldi, onlarla konuştu, onları dinledi, sorulara cevap verdi, tartıştı" diye yazıyor...

Hasan'ın yazdığı 40 yıl öncesine ait anılar; anılarla her kolkola girişte olduğu gibi; tuhaf bir duygusallık beşiğinin içinde bir süre salladı beni de...

Hasan Pulur'un sıraladığı listede artık Abdi İpekçi yoktu, Ulunay yoktu, Namık Sevik yoktu, Ümit Deniz yoktu...

"Nasıl" kaybolup gittiklerinin yanıtını biliyorduk. Ama "Niçin" doğduklarının yanıtı gibi; "Niçin" kaybolup gittiklerinin yanıtını da bilmiyorduk.

Tıpkı kendimizin de "Niçin" doğduğumuzun ve "Niçin" kaybolup gideceğimizin yanıtını bilemeyişimiz gibi... "Nasıl" kaybolacağımız ise malum; son bir nefes vererek..

Leylekler yine gidiyorlar... Bir daha yıla, yine aynı tarihte göklerde daireler çize çize toplanıp gittiklerini, kimbilir kimler artık göremeyecek...

www.superbahis.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır