kapat
16.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )

Ak Parti meselesi

Türkiye'de partiler düzeyinde siyaset, bir "ilkeler manzumesi"nden çok bir "konjonktür oyunu"dur. Konjonktür sıkça ilkeleri yönlendirir. "Ulusal güvenlik tartışması"nın işaret ettiği gibi, bu arada dönem çatışmalarından ilkeler ürerse ne ala!

Biraz da bu nedenle Tayyip Erdoğan'ın partisine temkinli yaklaşmak gerekiyor; daha doğrusu Ak Parti'nin kimliğinin yolda oluşacağı anlaşılıyor.

Zira bu partinin şu sırada "ne kadar oy alacağından çok siyaset yelpazesinde nereye ve nasıl yerleşeceği" önemli. Bunu şimdiden kestirmek ise mümkün değil.

Buna karşılık İslami hareketin, Ak Parti'yi de doğuran sosyolojik gerçekleri ortada yerde duruyor ve üzerine tekrar düşünmeyi gerektiriyor.

Malum; "MNP-MSP-RP geleneği" hemen her zaman kendisini muhafaza ederek üretmiş bir gelenektir. Öylesine ki bu gelenek FP dönemini de kuşatmıştır. Yani iktidar deneyimi sonrası İslami kesimin modernlikle temasını, bu temasın "yeni bir kuşağı" belirginleştirmesini ifade eden bir dönemi, "sosyolojik farklılaşma dönemini" de belirlemiştir.

RP'nin kapatılmasından sonra yenilikçilerin yeni parti arayışı, hatta Bülent Arınç gibi etkili isimlerinin son dakikaya kadar direnmesi sonuç vermemiş ve RP'li milletvekilleri Erbakan'ın işareti üzerine daha önce kurulmuş olan FP'ye katılmışlardı.

FP'li günler, parti içinde sosyolojik farklılaşmadan doğan iki ana eğilimin varlığına rağmen, RP tarzının bir devamıydı:

Alan genişletme üzerine kurulu iktidar kavgası, kriz politikaları, ilkesiz pazarlıklar ve sistem içinde yeniden meşruiyet arayışı, yasaklı duruma düşen Erbakan'ın siyasetten restore edilmesine endeksli bir genel merkez politikası.

Ne var ki bu tarz siyaset bazılarının beklediği sonucu vermemiş, mevcut sosyolojik kırılmayı daha derinleştirmiştir. Ve bu kırılma mevcut siyasi gelenekte iki yönlü bir etki yaratmıştır.

1. İslami duyarlılığı yüksek kesimlerde, özellikle metropollerde doğan genç, etkili girişimlerin başını çektiği ve "moderniteyi" talep eden bir kesimin ortaya çıkması; bunun İslami hareket içinde bir farklılaşma sürecine işaret etmesi; bu sürecin ifade ettiği sisteme eklenme arzusunun iyiden iyiye yenilikçilere yönelmesi...

2. FP'nin merkez yönetimi ile toplumsal çevresi arasındaki mesafenin iyice artması ve iç temsil krizinin önem kazanmaya başlaması; bu iç çatlağın son parti kongresinde ciddi bir değişim ya da kopuş talebini ortaya çıkarması...

"İlk bakışta" bu iki etki, "ikili bir politik tablo" ortaya çıkarmıştır:

Erbakan ve gelenek gerçeği; bu gerçeğin sistemle yaşayacağı "pazarlıklara endeksli gerginlik" bir yanda...

Tayyip Erdoğan ve yenilikçiler gerçeği; bu gerçeğin temsil ettiği, modern olanla farklı bir temasa işaret eden, ancak yine gergin nitelikli "entegrasyon" gerçeği öte yanda...

Ancak bu tablo ilk bakışta görüldüğü kadar basit değildir.

Bütün mesele de buradadır...

Zira Ak Parti, kendisini üreten sosyolojik gerçeğe rağmen "Erbakanvari popülist kriz politikaları"na ve "dışlanmışların kolay temsili"ne yönelebilecek unsurlar taşımaktadır. Buna karşılık Saadet Partisi, kendisini üreten kriz politikaları kadar, entegrasyon talebine dayanan bir duruşa yaklaşmaya gayret göstermektedir.

Görünen odur ki, siyaset, parti düzeyinde bile sosyolojik talep ve dönüşüm karşısında yalpalamaktadır.

Ve İslami kesim seçmeni hatırı sayılır bir miktarı büyük bir ihtimalle taleplerini izleyen siyasi partiye akacaktır ve bu partinin de AKP ya da SP olacağına dair bir garanti yoktur...

Bu kez siyasetin, pek hafife alınan ama hayati nitelik taşıyan sosyolojik gelişme tarafından belirlenmesi kaçınılmazdır...

Bekleyelim, görelim...

www.sigortam.net


www.superbahis.com

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır