  
Patronlar TÜSİAD aidatını da ödeyemiyor
Sıradan bir dernekten bahsetmiyoruz. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) bugün 400'e ulaşan üyeleri Türkiye ihracatının yüzde 40'ını gerçekleştiriyor. TÜSİAD üyelerinin toplam cirosu Türkiye'nin milli gelirinin yüzde 27'sine eşit. Türkiye'nin en büyük holdinglerinin patronları bu derneğin aktif üyeleri arasında yer alıyor. Dernek, her geçen gün içerde ve dışarda yaptığı lobi çalışmalarıyla Türkiye'nin temel sorunları konusunda aşama kaydedilmesine yardımcı oluyor. Bir biri ardına rapor hazırlatıyor, bülten çıkarıyor. Hemen hemen her gün, önemli her konuda 'görüş' yayınlıyor. Hal böyle iken, öğreniyorum ki, derneğin çalışanları 15 gün ücretsiz izne çıkarılmış. Sebebini uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. Zaten Başkan Tuncay Özilhan da sebeplerini bir soruyla açıklamaya çalışıyor. "Çalışanını ücretsiz izne göndermeyen, bir kısmını çıkartmak zorunda kalmayan şirket kaldı mı ki?"
TÜSİAD da çekilen sıkıntılardan nasibini almış, Özilhan'ın anlattığına göre de dernek çalışanları ücretsiz izne çıkmalarını böyle bir dönemde anlayışla karşılamış. Belli ki TÜSİAD bu yıl üyelerden aidat toplamak da güçlük yaşıyor. Özilhan da bu dönem rötarlı ödemeler olduğunu kabul ediyor.
TÜSİAD her üyesinden yılda 6 bin dolar alıyor. Yani herkesin aidatını vaktinde ödemesi halinde derneğin yılda 2 milyon 400 bin dolarlık aidat geliri var. Aslında derneğe her yıl yeni giren yaklaşık 50 üye olduğu da göze alınırsa ve yeni üyelerden bir defaya mahsus 10 bin dolar alındığı da hatırlanırsa, burdan gelen gelirle birlikte derneğin toplam aidat geliri 3 milyon doları buluyor. Anlaşılan kriz derinleştikçe TÜSİAD'ın aidat toplama hızı yavaşlıyor, çalışanlara da ücretsiz izne çıkmaktan başka çare kalmıyor.
Mumcu projesini suya mı yazdı?
Bir bakan ya da bürokrat tarafından anlatılan bir projeden sakın ola heycanlanmayın. Çizilen vizyonla hayallere asla kapılmayın. Hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Anlattığı 'Üç İstanbul Projesi'ni bir hayli etkileyici bulduğum Turizm Eski Bakanı Erkan Mumcu'nun, her ne kadar 'ANAP içinde ikinci adam konumuna getirildi' gibi sunulsa da, bakanlıktan alınarak pasifize edildiği geçen hafta bunları düşündüm.
Bir yandan, yeni Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın iletişimin son derece önemli olduğu bir bakanlığın koltuğunda otururken İngilizce bilmemesini gayet doğal karşıladığı yolundaki haberleri üzülerek okudum. Diğer yandan da Mumcu'nun vaktiyle büyük heyecanla anlattığı Üç İstanbul Projesi'nin nasıl da suya çizildiğini düşündüm.
İstanbul'u tıpkı bir Paris, Londra, Madrid ya da Prag gibi bir turizm kenti haline getirmek için hazırlanan proje doğrusu beni çok heyecanlandırmıştı. Çok zor görünüyordu, ama imkansız değildi. Ancak elmayla armutu hep karıştırdığımızdan olsa gerek, projeyle ilgili tüm detayları yazdıktan sonra pek çok çevrede, İstanbul'un deprem, altyapı vs. gibi türlü sorunları ortaya atılarak projenin hayal olduğu savunulmuş, Mumcu da ciddi olarak eleştirilmişti. Açıkcası ben bir turizm bakanından turizmle ilgili bir proje geliştirmesini beklediğimden, bu eleştirilere şaşırmıştım. İstanbul'un deprem sorunuyla ilgili fikir geliştirmenin Mumcu'nun görevi olmadığını düşünürüm. Öyle ya da böyle her zaman olduğu gibi bu konuda da 'vizyon' tartışmayı becerememiştik.
Şimdi Mumcu da uğurlandığına göre, Üç İstanbul Projesi hiç kalkmamak üzere derin bir uykuya gönderilebilir. Tıpkı açıklanan ancak yapmaya fırsat bulunamayan başka pek çok proje gibi.
Peki şimdi Mumcu ne yapacak? Merak ettim, aradım ve öğrendim ki Mumcu bundan sonra ANAP'ın programını geliştirmek ve toplumla paylaşmak için çalışacak. Toplumun katılımını ve katkısını sağlamaya uğraşacak. Biz de bu arada Üç İstanbul Projesi'nin Taşar'ın masasında yer bulup bulmayacağını birlikte göreceğiz.
|
Magazin
