kapat
16.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Bir yıldız doğamıyor!..

Berkant, Türk futbolunun en büyük yıldız adaylarından.. Yıllar önce Münih'ten faks üstüne faks alıyordum.. "Bayern'in alt yapısında müthiş bir Türk çocuğu var.. Ne olur federasyon ilgilensin de, onu da Mehmet Scholl gibi Almanlara kaptırmayalım" diye.. Mustafa Denizli Hocam o zaman milli takım teknik direktörü.. Ona söz ettim.. "Bir milli maçta oyuna girsin çıksın yeter. Sonra dövünmeyiz" diye.. Hocam "Genç takım bana bağlı değil, ama ordaki arkadaşlara söylerim" dedi.. Söyledi. Berkant genç takıma çağrıldı ve onu ayyıldızlı forma için kazandık. O gün bugün önce genç, sonra ümit takımlarının yıldızı oldu.

Bir iki yıl geçti.

Ergun Gürsoy yönetimde.. Fatih Terim teknik direktör.. Ergun'a söz ettim Berkant'tan..

"Şimdi uluslar arası şöhreti yok. Bedavaya alınabilir. Yarın Mehmet Scholl gibi yoluna para dökseniz gelmeyebilir" dedim..

Ergun'la iki gün sonra karşılaştık. "Berkant ile ilgili herşey hazır. İşlem tamam, demem için bir tek Fatih Hoca'nın onayı kaldı" dedi.. Ve olmadı.. Ergun'a sordum.. Fatih Hocam "Bu Almanya'dan gelenler büyük sorun oluyor. Bu sorunu takıma taşımak istemem" demiş..

Kaldı..

Fatih Terim gitti, ertesi sene Berkant geldi.

Lucescu, Berkant'taki yeteneğin farkında.. "İki yıl sonra fiatı öyle düzeylere ulaşır ki, elimizde tutamayız" diyor.. Diyor da, yaptıkları söylediklerine uymuyor..

Berkant'ı oynatmıyor.. Niye oynatmıyor?..

"İleri ikilinin hemen arkasında oynamak için yaşı çok genç!.."

Oysa Berkant tam buranın adamı.. Hagi'den sonra 10 numarayı giymeye en yakın aday o..

Bu 10 numarayı rafa kaldırma aptallığını, şapşallığını, gerzekliğini her fırsatta yazacağım.. Böyle şey olur mu?.. Ultraların bir yazısı geldi geçen gün önüme.. "10 numara Metin Oktay ile rafa kalksa, Hagi ne giyecekti" diyorlar, haklı olarak..

Törenle giydirmeliydi Galatasaray, Berkant'a..

"Bu 10 numara çok önemli formadır.. Sana güveniyoruz, inanıyoruz, onun için sana emanet ediyoruz. Kıymetini bil, ona layık ol" demeliydi.

Genç bir yıldız adayı böyle motive edilir..

10 numarayı rafa kaldırıp "Kimse Hagi olamaz" ümitsizliği yayarak ve "Bu yaşta ileri ikilinin arkasında oynayamaz" diyerek değil.

Berkant, birebirde çok rahat adam eksilten, adam geçen, çok güzel dripling yapan, gerek kısa verkaç, gerek uzun paslarda isabet oranı yüksek olan, 15-25 metreden çok sert ve çok isabetli şutlar atabilen, gerek duran, gerek hareket eden toplara iyi vuran bir süper yetenek..

"Topu ayağında çok tutuyor" diye eleştiriyor, Hasan Şaş ile mukayese ediyorlar.. Doğru ikisi de topu seviyor, ama aralarında dağlar kadar fark var. Hasan Şaş, topu kendisi için seviyor. Kendi şovunu uzatmak için ayağında tutuyor. Oysa Berkant topu tuttuğunda dikkat edin, takımına bir hamle daha kazandırmak amacında.. Hasan Şaş gibi oyunu geciktirmiyor, çıkarmadığında.. Tam tersine, takımını bir pozisyon öne geçiriyor.. Bu dediklerimi kağıt üzerinde yorumlamak zor. Lütfen maçlarda dikkat edin..

Berkant tüm özellikleri ile bugün Galatasaray'ın elindeki en iyi 10 numara ve geleceğin süper star adayı iken, Lucescu onu, sadece ileri ikilide düşünüyor. Burada da, Ümit Karan ve Arif olduğu için, Berkant genelde kulübede kalıyor. Oyuna girdiğinde de, bu mevkide, vereceğinin dörtte birini veremiyor..

Orta alandaki adam, yüzü rakip kaleye dönük, ileriye oynar. Yarma bir stoper tarafından bire bir marke edilmez.

Oysa ileri ikilide, çoğu zaman sırtınız kaleye dönük oynarsınız.

Yüzü ve sırtı kaleye dönük oynamak iki ayrı formasyon gerektirir. Ümit Karan, bu ülkede sırtı kaleye dönük en iyi adam. Berkant ise, yüzü kaleye dönük oyuncuların en parlağı.. Şimdi Lucescu Berkant' ı sırtı kaleye dönük, arkasında da, yakın markaj yapan, kendisinden iki misli cüsseli bir stoperin önüne koyarak öldürüyor. Hem de ne zaman?.. Orta sahadaki boşluk, orada Berkant'a ihtiyaç Himalayalar kadar yüksek ve keskin ortaya çıkmışken..

Yani..

"İki yıl sonra fiatı o boyutlara ulaşır ki elimizde tutamayız" dediği adamı, kazanmak değil, kaybetmek için elinden geleni yapıyor..

Bunun adı teknik Direktörlük mü, şimdi, lütfen söyleyin..

Antep maçının beşinci dakikasında sakatlanan Hakan Ünsal, Lucescu'ya Teknik Direktör olma fırsatı verdi.

Hakan çıkarken, Ergün'ü sol beke alsa, Berkant'ı ortanın göbeğine yerleştirse, ileriye de, iki yıl önce, Samsun gibi, az forvetle hücum eden, 34 maçının nerdeyse üçte ikisini, savunmada, beraberlik için oynayan bir takımda, Hakan Şükür'ü geçerek gol kralı olan Serkan'ı koysa, "Bravo" derdik.

Ama Lucescu hem Berkant'ı, hem Serkan'ı silme pahasına hatasını sürdürdü ve sonunda Galatasaray, yarın belki de çok arayacağı iki altın puanı kaybetti..

Puan o kadar önemli değil..

Ama Serkan, hele hele Berkant kaybolursa çok yazık olur.

Türk futbolunun bir büyük yıldız adayı, tek özelliği 11 aydır para almadan çalışmak olan bir gariban Romen'e feda edilirse, daha da yazık olur..

Elmalar ve armutlar..
Türk medyasının en büyük yanlışlarından biridir, elmalar ile armutları karıştırmak.. Gene en büyük yanlışlarından biridir, mutlakiyetçi olmak.. Yani, birisi, ya mutlak, herşeyi ile iyidir, ya da mutlak kötüdür. Ya da bir kişi, başta kötü ise, sonuna kadar kötüdür. Başta iyi ise, hep iyidir.

Adama iyi iken iyi, kötü iken de kötü yazarsanız, ya da iyi taraflarını över, kötü taraflarını eleştirirseniz, siz, "Kararsız, rüzgara göre yazan, hatta korkak, tehditlere boyun eğer, ya da rüşvetçi, satın alınan" yazar olursunuz..

Bu günah medyada kalsa iyi.. Ama öyle beyin yıkarlar ki, bunlara aldanan okur da, başlar elmalarla, armutları karıştırmaya.. Başlar, mutlakiyetçi olmaya..

***
Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin Daum'a, giriş vizesi, oturma izni vermesine, futbol federasyonun da, onun teknik direktörlük yapma izni vermesine karşı çıktım. Bu görüşlerimde zerre değişiklik yok..

Devletler Hukunda, devletin egemenliğinin simgesi, "Aynen mukabele"dir. Alman Dışişleri Bakanlığı, Kokain kullanmak ve ticaretini yapmak suçlarından 63 sabıka ile yargılanan bir Türk'e Almanya'ya giriş vizesi vermez. Turist olarak sokmaz..

Alman İçişleri Bakanlığı, bu durumda bir Türke oturma izni vermez. Alman Futbol Federasyonu Kokainci bir Türk Teknik Direktöre, bir Alman kulübünü çalıştırma izni vermez.

Peki Türkiye sömürge mi ki, ayni durumdaki Alman'ı hemen kabullenir?..

Bu bir..

İkincisi.. Büyük takım teknik direktörlüğü, gençlik önüne, hele başarılı olursa, bir ilah koymaktır. Bir örnek adam.. Yalancı bir kokainci, Türk gencine örnek adam olur mu?..

Kokain olayı ortaya çıkar çıkmaz, kulübü Bayer Leverkusen'den kovulan, Alman Milli Takımı ile sözleşmesi anında feshedilen birisi, Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birinde baş tacı edilir mi?.

Bu düşüncemden bir adım gerilemiş değilim..

Bu işin elması..

İşin armutu ise, Daum'un günümüzün en büyük teknik direktörlerinden biri olduğu gerçeği..

Adam bu yıl, çok ümit veren bir Beşiktaş hazırlıyorsa, bunu görmezden gelmek, yok saymak mümkün mü? Adamın bu yanını övmek, özel yaşamın hakkındaki görüşlerin geri alındığı, tükürülenin yalandığı anlamına mı gelir?.

***
Süreyya Ayhan..
Benim en saygı duyduğum, en kutsal saydığım duygudur, aşk.. Burada sınır tanımam.. Herkesin, herkese aşık olma hakkı vardır. Hiç kimse, sevgisinden, aşkından dolayı eleştirilemez. Hele iki kişi birbirine tutkunsa, bu, hiçbir hukuksal, ya da toplumsal kuralla yargılanamaz..

Süreyya Ayhan, evli olan hocasına aşıksa, sırf ona yakın olmak için, Gaziantep Üniversitesini seçmişse, sırf onunla çalışmak için her gün, gidiş geliş iki saatlik yolu göze alıyorsa, bu onun tercihidir.

Dünya çapında bir yetenek olarak, dünya pistlerinde, cebine binlerce dolar konarak yarışmak, Olimpiyatlarda, Dünya şampiyonalarında kürsüye çıkıp, tarihe geçmek, kahraman olmak, bunu başarmak için Dünyanın en iyi hocaları ile hazırlanmak imkanı yerine, gene sırf bu aşk uğruna, kendi mütevazi hocası ile, mesela Los Angeles pistleri yerine, Erzurum yaylalarında çalışmayı seçiyorsa, bu onun tercihidir ve gene bana sorarsanız,aşk adına yapılmış en büyük fedakarlıklardan biridir. Belki de bu yazılası bir aşk destanıdır.. Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun gibi..

Kime ne?..

Bu işin elma yanı..

Süreyya'nın çok büyük bir yetenek, dünya olimpiyat şampiyonu olacak bir Allah vergisi olduğunu söylemek ve onun dünyanın atletizmde en ileri gitmiş üniversitelerinden birinde, dünya çapında hocalarla çalışmaya layık olduğunu, böyle çalışır ve sezonu her hafta, Golden Leaugeler ve Grand Prixlerde yarışarak geçirirse, Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu olabileceğini söylemek de işin sportif yanıdır.

Kürsüye çıkabilecek bir sporcunun, niçin bunu başaramadığını söylemek, dünya sekizinciliğinin, aslında Süreyya çapında bir sporcu için asla başarı olmadığını anlatmak da..

Süreyya'nın aşk ve spor çelişkisini ortaya koymak da iyi bir gazetecilik olayıdır.

13 gencin mucizesi..
50 metrelik bir Olimpik havuz.. 25 metrelik gene kurallara uygun bir kapalı havuz.. Ve gez gez bitmeyen bir müthiş tesis...

Büyükada Deniz Kulübü Başkanı Adnan Demir bir yandan gezdiriyor. Bir yandan anlatıyor..

1985 yılında, 13 genç bir araya gelmişler ve "Bu dünyanın en güzel adasında bir spor kulübü, bir su sporları tesisi olmayışı ne ayıp" demişler.. Kolları sıvamışlar.. Sıvamışlar da, ceplerinde metelik yok..

İşte 13 meteliksiz gencin hamlesi ile, bugünlere gelinmesinin adı, Mucize..

Ve isteyince, mucizeler yaratılabiliyor.. Kimse bana imkansızlıktan söz etmesin..

Devlete gidip kendilerini inandırmışlar.. Camiye, okula arazi tahsis eden devlet, sporcu gençlere "Hayır" der mi?..

Sonra, STFA'ya gitmişler.. "Bu olimpik havuzu yapın. Şu an beş kuruşumuz yok, ama kulübe üye kaydettikçe öderiz" demişler.. Özel teşebbüse de inandırmışlar kendilerini..

"Havuzumuz STFA tarafından inşa edilmektedir' levhasını inşaatın başına asınca, bu işin olacağına dair Adalılara da güven geldi ve üye kaydetmeye başladık" diyor, genç başkan Adnan Demir.. Üyeler başlayınca da, paralar..

Zamanın belediye başkanı Bedrettin Dalan da gönül koyunca gençlere..

Sonrası..

Gidin Ada'ya benim gibi gezin görün sonrasını..

Kulüp tüzüğünün bir maddesi var.. "Değiştirilemez" kaydı ile..

"Ada öğrencileri kulüp tesislerinden ve antrenörlerinden ücretsiz yararlanırlar.."

Bugün yaz kış, 300 öğrenci çalışıyor, Büyükada Deniz Kulübü havuzlarında ve şimdi bir de Milli sporcuları var.. 2.5 yıllık yüzücü Yağmur Porsukoğlu..

Nacka diye bir İsveç kasabası ile kardeş şehir ilan etmişler Ada'yı.. Önce bizimkiler gitmiş.. Şimdi, onlar, çocuklar ve aileleri ile Türkiye'de.. İsveç, Türkiye aleyhine en çok melanetin döndüğü ülke..

Konuştum, İsveçlilerle.. "Size anlatıldığı gibi miyiz" diye.. "Bizi bir daha kandıramazlar" dediler..

Bu çağda en iyi iletişim, yüz yüze ve yerinde görerek..

Bu kadar önemli bir işbirliği ki!..

Bravo Adalı gençler!..

www.sigortam.net


www.superbahis.com

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır