|
|
|
Yüzde yüz Türk icadı
Cümbüş, Zeynel Abidin Bey'in icadı.
Zeynel Abidin de Atatürk gibi 1881 Selanik doğumlu. Önce İzmir sonra İstanbul'a yerleşiyorlar. Baba işi silah imalatı yaparken müzik aletlerine ilgi duyuyor Zeynel Bey. Beyazıt'ta bir dükkan açıyor ve orada hem ithal ettiği hem de imal ettiği enstrümanları satıyor. Kendisi de bayılıyor şarkı söylemeye. Ancak Zeynel Abidin işin teknik yönüyle de ilgileniyor. İcra etmeyi çok sevdiği Türk müziğini zenginleştirebilecek bir şeyler yapmak için oturuyor, ud üzerinde denemelere girişiyor. Bunun üzerine bançoyu andıran alüminyum bir tekneye deri geriyor, yekpare ağaçtan yapılmış takılıp sökülebilen bir sap takıyor ve ortaya sesi uddan çok daha kuvvetli, titreşimi çok daha fazla olan bir saz çıkıyor. En önemli özelliği sapının sökülebilmesi. Çünkü o dönemde posta idaresi bir metreden uzun ve 40 santimden geniş paketler almıyor. Halbuki cümbüş, sapı söküldüğü vakit istenen ölçülere rahatlıkla geliyor! Üstelik arzu edildiği takdirde sapları değiştirilebiliyor; udken saza, sazken yaylı tambura, tamburken mandoline dönüşebiliyor.
24 Ocak 1930'da Abidin Bey sazını Mustafa Kemal'in huzurunda çalıyor. Mustafa Kemal çok beğeniyor ve "Cümbüş olsun adı" diyor. O dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası "Riyaseticumhur Musiki Hey'eti Şefliği", cümbüşün çok başarılı olduğuna ve Türk Müziği'ne katkısı olduğuna dair rapor veriyor.
TAHRAN CÜMBÜŞ ACENTASI
Zeynel Abidin, başka sazlar da yapıyor ama cümbüş kadar ilgi görmüyor. Bunların arasında 'Kibar Keman' adını taktığı keman ve ud karışımı, son derece ilginç bir enstrüman da var. 1934 yılında İran Şahı'na da takdim ediyor cümbüşü ve orada ödül kazanıyor. Onun üzerine Tahran'da cümbüş acentalığı açıyor. Soyadı Kanunu çıktığında Cümbüş'ü soyadı olarak alıyor. Zeynel Abidin'in büyük oğlu Fethi Cümbüş dükkanı devralırken, küçük oğlu Cemal Cümbüş müzikle icracı olarak ilgileniyor. Mehteran Takımı'nı yeniden kuruyor. Fethi Cümbüş zamanında dükkan tam bir dergâha dönüşüyor. Neyzen Tevfik, Tamburi Cemal müdavimlerden...
|
|
|
|