kapat
12.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ERDAL BİLALLAR(ebilallar@sabah.com.tr )

Kalbim İzmir'de kaldı

ADAŞIM Erdal Şafak'a bir haftalık Çeşme tatilinden döndüğünde, "İzmir'de ne var ne yok?" diye sordum... "İnanamazsın" dedi:

"Tanıyamadım! Çevre düzenlemeleri, yeni oluşturulan rekreasyon alanları, peyzaj çalışmaları, kent estetiği açısından sanki yeni bir İzmir inşa edilmiş..."

Ya İzmir'in adını kötüye çıkaran, insanların burunlarını tutarak geçtiği Bayraklı-Alsancak arasındaki eski Salhane bölgesindeki koku?

"Kokudan eser yok... O bataklık kurutulmuş... Ağaçları, çiçekleri, şelaleleriyle göz kamaştıran, insanın içini açan bir bölge halini almış..."

Adaşın anlattıklarına göre Ahmet Piriştina İzmir'de bir mucize yaratmış... Sezen Aksu'nun şarkısındaki gibi Şafak'ın da kalbi Ege'de kalmış...

"Bunları yalnız bana anlatma, yaz herkes okusun" dedim... İşte; Erdal Şafak'ın kaleminden İzmir'deki değişim:

*
6 YIL önce yağmurlu bir ocak günü ayrıldığım İzmir'e geçen hafta sıcaklığın gölgede 40 dereceyi aştığı bir ağustos günü döndüm... Ve şaşkınlıktan kalakaldım. Bıraktığım ve bulduğum İzmir arasında dağlar kadar fark vardı. Tabii olumlu anlamda. Bir çevre militanı olarak yürekten alkışladığım değişiklikleri satırbaşlarıyla anlatayım:

Kordonboyu'nu bir moloz yığını olarak bırakmıştım. Punta'dan Pasaporta'a kadar uzanan bir yeşil alan olarak buldum. Hem de bisiklet yolları, koşu yolları, köpek gezdirme alanlarıyla.

Karşıyaka'da yeşil alan benim zamanımda Bostanlı vapur iskelesinde bitiyordu. Şimdi Mavişehir'i, Çiğli'yi geçmiş, neredeyse Çamaltı Tuzlası'na dayanmış. Hem de ne yeşil alan.. Basketbol ve voleybol sahaları, tenis kortları, hepsi de birbirinden şirin kafeteryalar serpiştirilmiş. Yüzlerce hanım her sabah hep birlikte aerobik yapıyor. Tenis oynamak isteyenlere kortlardaki görevliler ücretsiz raket ve top veriyor. Sahil boyunca koşanlar serin kafeteryalarda soluklanıyor...

Bayraklı sahili neredeyse bir ormana dönüşmüş. Şirin bir vapur iskelesiyle, İzmir'in bu ilk yerleşim alanının denizle barışması sağlanmış. Vapur deyince unutmadan ekleyeyim. Benim zamanımda Şehir Hatları vapurları dört iskele arasında gidip gelirdi: Karşıyaka, Alsancak, Pasaport ve Konak... Şimdi bunlara Bostanlı, Bayraklı, Güzelyalı eklenmiş. Ayrıca her iskelenin yanına küçük feribot limanları yapılmış. Körfez'de vapurlar, feribotlar iskeleler arasında cirit atıyor.

Körfez de hayata dönmüş. Bayraklı-Alsancak arasında o kokudan geçilmeyen bataklıklar kurutulmuş, havuzları, mini şelaleleriyle harika bir yeşil alana dönüştürülmüş. Dereler artık Körfez'e çamur ve atık değil, pırıl pırıl su taşıyor. Çünkü tüm dereler ıslah ediliyor, Körfez'i baştan başa kuşatan arıtma sistemi de neredeyse bitmiş. Kirlenme durunca Körfez kendini yenilemeye başlamış.

Yeşildere bölgesinde deri fabrikalarından çıkan kokunun insanın burnunun direğini sızlattığı günler de kötü bir anı olarak kalmış. Şimdi orası da yüzlerce dönümlük bir yeşil alan...

Kent içi de ihmal edilmemiş. Tüm bulvarlarda, caddelerde kaldırımlara standart getirilmiş, bordürler çiçeklendirilmiş, kaldırımlar ağaçlandırılmış. O kamyondan, kamyonetten geçilmeyen Mimar Kemalettin Caddesi şimdi moda merkezine dönüştürülüyor. Ben gördüğümde çalışmaların yarısı bitmişti...

Bunlar bir çırpıda gözümün önünden geçen yenilikler... Ve bütün bu güzellikler bir kişinin eseri: Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina. Tabii Piriştina'nın da arkasında ilçe belediye başkanlarından teknokratlara kadar yetenekli bir ekip var.

Daha da inanılmazı; Piriştina tüm bu saydıklarımın parasını tıkır tıkır ödemiş. Borçlanma yok. Bunca yatırıma rağmen Belediye'nin kasası hâlâ dolu.

Sırrı?

Şöyle diyor: "Para değerlendirmesinde özel sektörle yarışırım. Bu gördüklerinin parası repo geliriyle karşılandı..."

Herhalde bundan sonra İzmir'e daha sık gideceğim...

Teröre davet! Olmadı Hamdi!

Caddeler, meydanlar "Lig başlıyor... Holigan olma!" afişleri ile donatılırken bir gazete bu manşeti atamaz...

Hele bu gazete asırlık Yeni Asır olursa... Hele bu gazetenin yayın yönetmeni aynı zamanda Bursa ile karşılaşacak Göztepe'nin başkanı olursa...

Hayrola?
Maça mı çıkıyorsunuz, savaşa mı?

Bu manşetin anlamı; sahada holiganizmi hortlatmak, taraftarı kaşıyıp karşı tribünlere saldırtmak değil de ne?

Haksız mıyım Göztepe Kulübü Başkanı aynı zamanda Yeni Asır'ın kaptanı dostum Hamdi Türkmen?

Bu manşetle on binlerin öfkesini bileyeceksiniz... Ve sonra da çimlerde top koşturan 22 kişiden, tribünleri dolduran on binlerden centilmenlik bekleyeceksiniz...

Hangi hakla?

Göreceksin; ben bu yazıyı kaleme aldıktan iki saat sonra başlayacak maçta Alsancak Stadı şu sloganla inleyecek:"Alsancak Bursa'ya mezar olacak!"

***
Yeni Asır'ın bu sayfası gazete sekreteryasının yaratıcılığını sergilemiyor... Bence tetikçilik görevi yapıp, taraftarı teröre davet ediyor...

Futbol Federasyonu'na önerim; bu sayfayı büyük kentlerdeki bilbordlardaki "Futbol holiganizmine hayır" yazılı pankratların yanına asmaları... Holiganizme davetin nasıl olduğunu gösterip futbolseverleri uyarmaları...

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır