Hızlı yaşayıp genç ölüp cesedi güzel kalanlardan Marilyn; tıpkı James Dean gibi.
Marilyn'den söz edilirken Norma Jean denmesine kızarım. Marilyn Monroe, ismini Marilyn Monroe olarak uygun gördüyse bize asıl adını unutmak düşer. Ayrıca da tam ismi Norma Jean Mortensen Dougherty'dir. Malumatfuruşluğumuz ölçüsünde şu isim meselesine bir açıklık getirelim bakalım:
Efendim Marilyn Monroe hayran olduğu film artisti Marilyn Miller'in adına öykünmüş. O yıllarda, günün birinde Arthur Miller'le tanışıp evleneceğini; ve onun soyadını da doğal yollardan alacağını bir Marilyn Miller da o olacağını nereden bilsin. (Yine M.M.'liği devam edecekmiş ayrıca.) İspanyol adı gibi bitip tükenmek bilmeyen Norma Jean Mortensen Dougherty adı ne alaka derseniz zaten yine eksik söylenmiş; biliyoruz ki ona Norma Jean Baker da deniyordu derim size.
Şimdi; Baker, annesinin Jack Baker'la olan evliliğinden aldığı soyadı (onu niye bağlamış ki?)
Mortensen soyadı yine annesinin kısa süreli başka bir evliliğinden kalma. (Bağlama işlemi nedense devam etmekte.) Sonradan Marilyn'in yanına koymayı uygun gördüğü Monroe soyadı ise babası Otil Elmer Monroe'ya ait. Dougherty'ye gelince; Marilyn'in henüz 16 yaşındayken evlendiği Jim Dougherty'nin soyadı. (Ama mesela Joe Di Maggio ile evliliğinden kalma soyadı ortalarda yok niye acep?)
Marilyn Monroe'yu ilk kez dünya gözüyle teyzemin aldığı dergilerden birinde görmüştüm.
Üzerinde sarı askısız bir mayo vardı. Ayaklarında Sinderella'nın ayakkabısı gibi camdan efekti veren altı dolgu şefaf sarı bir ayakkabı vardı. Gözlerimi alamamıştım; ışık gibi bi şeydi o.
Çekim gücü bu denli yüksek birini görmediğimi düşünüyorum.
O günden sonra Marilyn hakkında yazılan her şeyi okuyup, fotoğraflarını toplamaya başlamıştım. Elime geçen en son kitap "Aşklar ve Çiftler" serisinin "Marilyn Monroe ve Arthur Miller"e ait olan kitabıydı. İlgilenip bu yazıyı okuyorsanız onun hakkında zaten bir sürü şey biliyorsunuzdur. Ama ben bir ukalalığımı edeyim de içimde kalmasın.
* Tüm dünyada fotoğrafları en çok satılan artistmiş Marilyn Monroe.
* O meşhur, etekleri havada pozu Lexington Avenue'da New York metrosunun havalandırma ızgarasının üzerinde dururken aşağıda hızla tren geçmesi sonucu elde edilmiş.
(Ben şimdi o Lexington Avenue'yu bulup o ızgaranın üzerinde durmaz mıyım?)
* Marilyn Monroe'nun en ünlü fotograflarını çeken Milton Green'in onu hapçılığa alıştırdığını bilmiyordum mesela.
* O meşhur kırmızı kadifelere uzanarak çektirdiği takvim fotoğraflarından sadece 50 dolar almış.
* Ayakları 38 numara, elbise bedeni 44'müş. (Annecim!)
* Arthur Miller uğruna Yahudi olmuş.
* Onu seksi bulan toplulukların önüne çıkmaktan inanılmaz bir şekilde korkarmış.
Yaşasaydı 75 yaşında olacaktı. Acaba ortadan kaybolur muydu yoksa kırışıklıklarıyla barışık mı yaşardı? Onca soru var kafamda, ama en çok bunun cevabını merak ediyorum. İyi ki doğmuşsun Marilyn, çok yaşa sen...
Güneş Taner'i hiç sevmezdim. Sebebi ise yıllar önce hakkında duyduğum bir söylentiydi. Güneş Bey bir Çin seyahati sırasında canlı maymun lokantasına gitmiş ve maymun beyni yemiş!... Çinlilerin böyle yaratık yaratık adetleri de var maalesef. Bu restoranlarda özel masalar oluyormuş. Canlı maymunu kelepçeyle oraya bağlıyorlarmış. Beynini canlı canlı iki şak edip oturup yiyorlarmış. Allah nasıl bilirse öyle yapsın ne diyeyim. Şimdi siz benim yerimde olsaydınız Güneş Taner hakkındaki bu söylentiyi ciddiye alıp ondan nefret etmez miydiniz?
Ben hassas bir ruhum, böyle felaketamiz meselelere ise anında uyumlanırım. Fakaat geçen gün gazetede okuduğum haberden sonra Güneş Bey'i bağrıma basasım geldi. Hakkında düşündüklerimden dolayı nedamet getirdim.
Sen kalk boğazda yolda rastladığı bir eşekciği "bu buralarda telef olur" diyerekten al, köşkünün bahçesinde besle. Allaam Allaam ne güzel insanlar var dünyada. Güneş Bey geçmiş hislerime istinaden affınızı rica ediyorum kabul buyurursanız eğer.
aysegulaldinc@ixir.com
Ayşegül ALDİNÇ