Tehlikeli cepheleşme!
Türkiye'yi yöneten siyasi ve bürokrat kadrolar, söyledikleri sözün, yaptıkları açıklamanın, gösterdikleri davranışın nereye gideceğini, ne sonuç vereceğini ve en önemlisi toplumu nasıl etkileyeceğini iyi düşünmeli... Her kelimeyi tartmalı, her adımdan önce işin nereye varacağını algılayıp anlamalı...
Dün Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki Anayasa fırlatma olayının Türkiye'yi hangi noktaya taşıdığını hep birlik gördük...
Bugün ise ANAP'la Genelkurmay arasındaki gerginliğin Manisa'da patlamasını izledik...
Türkiye'nin ekonomik krize girmesinde "Anayasa kitabının fırlatılması" kavgası ne kadar etkili olduysa, ANAP'la Genelkurmay arasındaki gerginlik de Manisa Tugay Komutanı'nın toplumun gözü önünde ANAP İl Başkanı'nı itmesinde o denli etkili oldu...
Türkiye'de ilk kez bir paşa, hangi sebepten olursa olsun bir siyasi partinin il başkanına kelimenin anlamıyla "fırça" çekti... Bununla da yetinmeyip, "Benim asabımı bozmayın, çekip gidin" dedi...
Eminim; Manisa Tugay Komutanı bu davranışıyla ANAP Manisa İl Başkanı'na değil, ANAP'a kızgınlığını gösterdi...
Endişem; Ankara'daki gerginliğin dalga dalga Anadolu'ya yayılması.. Toplumda gerginliğin tırmanması... Askerle siyasilerin birbirlerine cephe alması...
Bu inat niye?
BAĞKUR Genel Müdürü Ferhan Kaptan, kurumun trilyonlar tutan prim alacaklarını tahsil etmek mi, yoksa borçlu olan esnafı, işadamını hapse göndermek mi istiyor? Kısacası üzüm mü yemek istiyor, yoksa bağcıyı dövmek mi?
Kaptan önce bu konudaki tercihi açık yüreklilikle ortaya koymalı.. Eğer amacı kurumun alacaklarını tahsil etmekse, "ev, arsa, araç ipoteği, banka teminat mektubu" gibi gereksiz taleplerde bulunmamalı...
Vatandaş borcunu ödemek istiyor, devlet alacağını tahsil etmemek için bin dereden su getiriyor? Bunun dünyada bir örneği var mı? Yüzbinlerce Bağkur'lunun anlamadığı bir başka nokta; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın bu konuda sessiz kalması... Ve hatta Bağkur Genel Müdürü'nün yüz binlerce kişiye kan kusturmasına uzaktan bakması..
Halkın sütunu
Hapçıların terörü!
İstanbul'dan Kenan Yiğit, Fatih Kocamustafapaşa Lisesi civarını mesken tutan 17-18 yaşındaki hapçıların terör estirdiklerinden yakınıyor... Esnafı haraca bağladıklarını, polise küfür ettiklerini ileri sürdüğü hapçılar olayına İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in bizzat el koymasını rica ediyor..
Ben nasıl geçineyim?
İSMİ bende saklı 13 yıllık bir doktor, 6 yıl Doğu Anadolu'nun dağ köyleri ile Bursa'ya bağlı Mustafakemalpaşa ilçesinin köylerinde çalıştığını, ardından ihtisas yapıp kalp damar cerrahisi uzmanı olduğunu belirttikten sonra soruyor: "Her ay yaptığım 300 saatlik mesaiye rağmen elime 498 milyon lira geçiyor... Kira, elektrik, su, çocuğun kreş parasını çıkarıyorum, 118 milyon lira kalıyor.. Nasıl geçineyim?"
Vize çilesi
İstanbul'dan Ercan Çökeroğlu, Hollanda Konsolosluğu'nun vize müracaatlarında peşin olarak "vize ve ayakbastı parası" aldığını, buna rağmen vize vermediklerine bu parayı iade etmediğini belirtiyor... Bu arada konsolosluk görevlilerinin davranışlarının onur kırıcı olduğuna da dikkati çekiyor..
POLİS ARACININ BENZİNİ BİTER Mİ?
Böyle rezalet olmaz!
Dünkü gazetelerde traji-komik bir haber vardı: "İzmir Bornova'da benzini biten ekip otosunu kullanamayan polisler, alkollü sürücüyü koşarak yakaladı!..."
İşte bu haber bence iki soruyu gündeme getirmeyi farz kıldı:
1. Neden İzmir Tapu Müdürü'nün, Bayındırlık Müdürü'nün, hatta bir devlet dairesindeki sıradan bir şube müdürünün babasının malı gibi kullandığı makam aracının benzini bitmez de, polisinkinin biter?
2. Neden onların makam aracının deposu milletin verdiği vergilerle dolu tutulur da, suçluyu kovalayan polis otosuna 10 litre benzin konulur?
İzmir Valisi Alaaddin Yüksel ile Emniyet Müdürü Halil İbrahim Tataş acaba bu sorulara ne buyurur?
İğne
Batılı bilim adamları klonlamanın ne olduğunu gelsinler de Erbakan Hoca'dan öğrensinler... Hazret, yıllardır parti klonlayıp duruyor!
Kimler utanmalı?
En büyük rakiplerimiz seyyar satıcılık yapan öğretmenler, polisler ve zabıtalar... Yani devlet memurları!... "
İşte; İstanbul İşportacılar Esnaf Odası Başkanı Osman Aktaş'ın bu sözleri memurun ne halde olduğunu gözler önüne seriyor...
Dikkat edin; bir gün Eminönü'nde, Laleli'de, Kadıköy'de, Beyazıt'ta çocuğunuzun öğretmenine, karakoldan tanıyıp selamlaştığınız polise seyyar satıcılık yaparken rastlayabilirsiniz...
Sakın tanımamazlıktan gelmeyin... "Utanır" diye düşünüp başınızı çevirmeyin... Çünkü utanması gereken onlar değil... Onları görmeyenler, çektikleri sıkıntıyı bilmeyenler... Yani Ankara'da oturup bu ülkeyi yönetenler...
|