kapat
10.08.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

www.limasollu.com
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

banner
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )

Asker, demokrasi ve müdahale kavramları

Bir demokraside askerler, aynen atanmış diğer memurlar gibi siyasi otoriteye bağlı olmalı.

Doğru!

Bir demokraside askerler, ulusal güvenlik konularının siyasiler tarafından tartışmaya açılmasına müdahale etmemeli.

Bu da doğru!

Dolayısıyla askerler sussun!

Peki sussun!

Ama bu susuş, uçuruma sürüklenen Türkiye'nin sorunlarını çözmesine yetecek mi?

Hayır!

Keşke Türkiye'nin sorunu, bir iki gündür gazetelerimizin vurguladığı gibi; "Demokratik rejim ve buna müdahale eden askerler" klişesi kadar basit olsaydı!

***
"Askerin demokrasiye müdahale etmesi" olgusunda üç temel kavram var: Asker, müdahale ve demokrasi kavramları!

Bunları tek tek gözden geçirelim:

Açıklamayı yapan askerdir; bundan kuşku yok!

Bunun bir müdahale olduğu da tartışılmaz.

Ama acaba, cümledeki demokrasi kavramı yerli yerine oturuyor mu?

Demokrasiyi Süleyman Demirel gibi, sadece serbest seçimlerin yapıldığı bir rejim olarak algılamamız doğru mu?

Yoksa bu rejimi; bütün kurum ve kurallarıyla işleyen; yargı, yürütme ve yasama erklerinin kesin olarak ayrıştığı, insan hakları ve kültür kavramlarının öne geçtiği ve sivil toplumun ağırlık kazandığı bir rejim olarak mı ele almalıyız?

Evrensel demokrasi kuralları açısından bakarsak, Türkiye'deki rejim demokratik değildir.

Parti liderleri erkinin medya ve ticaretle iç içe geçtiği ve durmadan sorun üreten bir oligarşik yapı söz konusu.

Zaten gazeteler her gün bu yapıdaki çarpıklıktan yakınmıyor mu?

Başa geçen siyasetçiyi otuz yıl oradan indiremeyen demokratik görünümlü diktatörlük sistemini yerden yere vurmuyor mu?

Türkiye'deki biçimsel demokrasinin ülkeyi ne hallere düşürdüğünü hep birlikte görmüyor muyuz?

***
Ayrıca bu rejime müdahale sadece askerlerden gelmiyor.

İngiliz basınına "Türkiye'nin çürümüş bir ülke olduğunu" söyleyen Dünya Bankası Temsilcisi Ajay Chibber da müdahale ediyor.

Washington, Türk hükümetine 15 günde 15 yasa çıkarması talimatını yolluyor.

Müsteşar, daire başkanı ve yönetim kurulu tayinleri bile IMF ve Dünya Bankası onayına bağlanıyor.

Ve hükümet, bu "müdahale"yi teşekkürle karşılıyor, açıklamalardan rahatsızlık duymuyor.

Bu işte bir çelişki yok mu?

***
Asker demokrasiye müdahale etmemeli. Doğru!

Bu yüzden yapmamız gereken şey; siyasi kadrolarımızın seviyesini yükseltmek ve bu ülkedeki rejimi gerçekten demokrat kılmak.

Hatırlayacağınız gibi, uzun süredir bu kavramı tek çare olarak sunmaktayım.

Türkiye'yi yöneten siyasi kadroları, "upgrade" etmeliyiz.

TÜSİAD gibi kuruluşların, sorumlu medyanın, üniversitelerin ve aydınların uğraşması gereken temel konu bu.

Bu ülkenin entelektüel birikimi siyasete aktarılmalı ve mevcut yapıdaki "negatif seleksiyon" gerçeği değiştirilmeli.

İnanın bana, başka hiçbir çaremiz yok.

Demokrasiyi korumak adı altında, şu andaki oligarşik soygun düzenini savunmak hiç kimseye yarar sağlamaz.

Türkiye'de ulusal güvenliğe yönelen en büyük tehdit, bu ülkenin kötü, hem de çok kötü yönetildiği gerçeğidir.

Madem ulusal güvenlik kavramı tartışmaya açılıyor; işe buradan başlamakta yarar var.

Biz, biçimsel demokrasi maskesi altında bir soygun düzeni yürüten ve ülkeyi perişan eden kötü yönetimlerden nasıl kurtulacağız?

Ne yazık ki askerin susması, bu temel sorunumuzu çözmeye yetmiyor.

Keşke yetseydi!

O zaman her şey daha kolay olurdu.

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır