Ulusal güvenliği tartışmaya açmak oy getirecek bir yatırım alanı değil. Mesut Yılmaz bu riskli alana niye yalın kılıç daldı?
Bu soruyu dün kendisine sordum.
"Bugün dünyada kollektif güvenlik, demokrasilerle entegre olmaktan geçiyor. Çünkü demokrasiler birbirleriyle savaşmıyor" dedi.
Yani o, Türkiye için ulusal güvenliği garanti edecek en sağlam sigortanın Avrupa Birliği üyeliği olacağına inanıyor.
Silâhlı Kuvvetler'de yanlış anlaşılma riskini göze alırken siyasi çıkar hesabı yapmadığını söylemek istiyor. "Bunun için gerekirse kendimi feda ediyorum" diyor..
Ona göre konuşmanın şimdi "tam zamanı"dır. Ekim sonuna kadar bireysel hakları, düşünce ve ifade özgürlüklerini genişleten reformları yapamazsak "Avrupa treni" ebediyen kaçacaktır.
Terör ve irticanın azgın olduğu dönemde özgürlük alanı haklı olarak o kadar daraltılmıştır ki, böyle devam ederse Türkiye AB'ye giremeyecek, dünyadan kopacaktır.
Bölücü terörle mücadele kazanılmış, irtica konusunda ise uluslararası yargı bile şeriatçı partilerin kurulamayacağını onaylamış olduğuna göre değişim adımlarına elverişli bir ortam doğmuştur.
Yılmaz'ın çıkışı, bu fırsatın kaçırılacağı korkusundan kaynaklanıyor. Türkiye'nin önünü açacak adımlar için şimdi risk alınmayacaksa ne zaman alınacak?
"Bu kaygı ve önerilerinizi MGK'ya götürmediniz mi?"
Mesut Yılmaz "Her fırsatta söyledik ama orada kalıyor" diye cevapladı bu soruyu.
Fakat meselenin kamuoyuna mal edilmesi MGK'nın bu konuya daha çok zaman ve emek vermesini sağlayacaktır artık.
Genelkurmay tepkisinin sertliğinden kaynaklanan durumun olumsuzluğunu, bu sayede sağlanacak ivme dengeleyecektir.
Son gerginlik, demokrasimizi morartmıştır bazılarına göre. Bize göre yeşertti..
Türkiye'nin ikliminde ilerleme böyle oluyor. Ne yapalım, bu da kaderimiz!
İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Manisa Valisi Muzaffer Ecemiş'i uğurlama töreninde nahoş bir olay yaşandı.
Tugay Komutanı Tuğgeneral Kâzım Usta, Belediye Başkanı ile arasında yer açmaya çalışan ANAP İl Başkanı Özövgü'yü iterek protokol dışına çıkardı.
Olay TV'lere, ANAP lideri ile Genelkurmay arasındaki gerginliğin bir uzantısı çağrışımı yapan imalarla yansıdı.
Kutuplaşmanın vahim boyuta dayandığını düşündüren böyle bir endişe, hemen belirtelim ki haksızlık yaratan bir zorlamadır.
Askerin dünyasında düzen ve disiplin, protokolun esasıdır. Bazı sivil yöneticiler bile protokolda yerlerini geriye iten müdahaleleri sineye çekemezler. Bunu temsil ettikleri kuruma ve kişiliklerine saldırı sayarlar.
Bu hassasiyet askerlerde daha fazladır.
Tuğgeneral Usta'da daha daha fazla olduğu anlaşılıyor. Çünkü benzer bir olay, aynı kişiler arasında daha önce de yaşanmış.
Buradaki sorun, generalin yanlış anlamalara meydan vermeyecek bir yaratıcılık gösterememesinden ibarettir.
Olaydan kurumsal bir çatışma çıkarmak sansasyon zorlaması olur!