Belli ki, siyasetin ısınması, siyasete yönelik gerçek bir umudun ortaya çıkması için sonbaharı ve yeni oluşumların arenaya çıkmalarını beklemek gerekecek... Ne Yenilikçi hareket, ne ANAP kongresinin yarattığı hava, siyasetteki, özellikle parlamenter siyasetteki çöküşü, eğilimleri tersine çevirecek oranda etkiliyor.
ANAR'ın Temmuz 2001 gündem araştırması "çöküntü halindeki siyaset"in altını bir kez daha çizen sonuçlarla dolu...
Araştırma sonuçlarına göre, mevcut partilerin hiçbiri yüzde 10'un üzerinde oy oranına sahip değil... Vahimi, "iktidar partilerinin toplam oy oranı" yüzde 10 civarında... Nitekim hükümetin performansını başarılı bulanların oranı sadece yüzde 5 civarındayken, başarısız bulanların oranı yüzde 80'in üzerinde.
Güvensizliğin ulaştığı boyutlar da çarpıcı; toplumun dörtte üçü bugünkü dengeler devam ettiği sürece yeni bir ekonomik kriz çıkacağını düşünüyor. Yeni ekonomik program tam olarak uygulansa bile Türkiye'nin düze çıkacağını düşünenler, deneklerin ancak üçte biri. Yarıdan fazlası programın Türkiye'yi kurtaracağına inanmıyor.
Bunda krizin birebir yaşanan sonuçlarının da etkili olduğu belli.
Bu konudaki "dehşet rakamları" şöyle:
Deneklerin yüzde 18.5'i daha düşük kira ödemek için ev değiştirmiş, yüzde 75.9'u gıda, yüzde 89.9'u giyim harcamalarını azaltmış. ANAR'ın önceki aylardaki anketlerine kıyasla, son araştırmadaki tek fark, kararsız olan veya hiçbir partiye oy vermeyeceğini belirten seçmen oranında bir miktar düşüş olması.
Bu noktada Tayyip Erdoğan faktörünün önemli bir payı olduğu görmezden gelinemez.
Bir kere, diğerleri gibi ANAR anketi de Yenilikçilerin "RP-FP geleneği"nin taşıyıcısı olacağına işaret ediyor. Zira 18 Nisan 1999'da FP'ye oy veren seçmenin bugün Saadet Partisi'ni destekleme oranı yüzde 15.7 iken, Erdoğan'ın kuracağı partiye olan destek düzeyi yüzde 71.7.
Öte yandan Yenilikçilerin oy potansiyeli temmuz itibariyle yüzde 30'lar civarında görülüyor. Yenilikçiler doğru hatta ilerledikleri takdirde, bu potansiyel yüzde 20'nin altında bir oya tahvil olabilecek gibi görünüyor. Tersi halde Erdoğan ve arkadaşları yüzde 10'nun üzerinde bir yere oturmaya aday olacaklar.
Bu iki faktör, Yenilikçilerin "siyasi alanı genişletmek ve benzer siyasi hareketlere ivme kazandırmak, mevcut alternatifsiz hükümet tartışmasını bitirmek işlevi"nin ötesine geçip, merkezdeki boşluğu doldurmayacaklarını ortaya koyuyor. En azından bu yöndeki diğer gelişmeleri sayısal olarak destekliyor.
Tüm bunlara rağmen kimilerinin beklentilerine ve taleplerine uygun siyaset karşıtı bir ortam da oluşmuyor. Tersine, "siyasetçiye karşıtlık", umulan "siyaset karşıtlığı"na dönüşmüyor. Başka bir deyişle toplum, otoriter arayışlara yönelen, ara rejim beklentilerine prim veren ve gelecekten tümüyle umudunu kesmiş bir görüntü vermiyor.
Araştırmanın yüz güldüren tek yanı da bu...
Nitekim, Türkiye'nin geleceği açısından en uygun seçenek olarak "erken seçim"i görenlerin oranı yüzde 40 dolayında, ilk sırada yer alıyor.
Türkiye'nin "AB'ye üyeliğine taraftar olanlar"ın oranı daha önceki aylarda olduğu gibi yüzde 70'lerin üzerinde, "AB üyeliğine karşı olanlar"ın oranı da yine aynı düzeyde, yüzde 20'ler dolayında... Ne var ki, bu olumlu beklentilerin olumlu siyasi gelişmelere dönüşüp dönüşmeyeceği hâlâ belli değil. Toparlayıcı siyasi hareketler devreye girmezse, ülkedeki siyaset arenası daha bölük pörçük hale gelmeye aday...
Siyaset manzarasına bakmayı, yarından itibaren ANAP kongresinde sürdüreceğiz.