|
|
|
Her şehrin kadını başka
Toprağından mıdır, suyundan mı bilinmez ama her kentin yolu sizi başka bir kadına götürür.
Kadının kentten kente değişen yüzünü ve ruh halini, o yörede doğup büyüyen ünlü kadınlar anlattı. Geçtiğimiz haftalarda Hülya Avşar ile Kaya Çilingiroğlu çiftinin boşanma ihtimali gündemimizi bir hayli meşgul etti. Hatırlarsanız aralarını bozmakla sorumlu tutulan Ayşe Hatun Önal şöyle demişti: "Ben Adanalıyım, bizde olmaz öyle şeyler, evli bir adama göz dikmeyiz." Demek Adanalılar böyle. Peki ya diğer şehirlerin kadınları? Mesela ünlü İzmir kadınları vardır, güzellikleriyle (Sezen Aksu, Duygu Dikmenoğlu, bilimum manken, Nazan Öncel) anılırlar. Bursa'nın sanatçıları ünlüdür (Suzan Avcı, Şebnem Ferah, Gönül Yazar). Ankara'nın kadınları hükümet gibidir. Kasımpaşalı kadınların ise malum eli maşalı (Kibariye, Güllü, Muazzez Ersoy). Karagümrük'ten iyi oyuncular çıkmıştır (Türkan Şoray, Müjde Ar, Perihan Savaş). Ah bir de Pera kadını vardır çok eskilerde kalan. Biz de her bölgeye göre değişen kadını, o yörelerde doğup büyümüş ünlü kadınlara sorduk.
Ankaralılar içine kapanık
Yazar Nazlı Eray
Ankara kadını, diğer büyükşehir kadınlarına göre daha konservatiftir. Öyle ki saçının rengi bile genelde daha koyudur. İskarpinlerini, tayyörlerini koyu renklerde seçer. Fakat güçlüdür, otoriterdir. Özellikle de 40'ından sonra otorite sahibi olur. Ankara politikanın merkezi olduğuna, Ankaralı kadınlar da genelde o politikacıların anaları ve karıları olduğuna göre şüphesiz otoriter olacaklardır. Hatta belki de devleti el altından onlar yönetir. Ankaralı kadın İstanbul'da asla taşralı kadın havasına düşmez. Her zaman belli bir ağırlığı vardır. Ankaralı kadın biraz içine kapanıktır, daha doğrusu kendini hep içe çeker. Bu yüzden de soğuk görünür. Oysa öyle değildir. Doğru kişilerle samimiyet kurmayı sever. Duygusal bir kepengi olan Ankaralı kadın her dakika kahkahalar atmaz. Ankaralı kadının belirgin, mazbut bir hayatı vardır. Sosyete dergilerini şöyle bir açıp bakacak olursanız, Ankaralı kadınların isimlerinin pek geçmediğini göreceksiniz.
Adana kadını eğlenir, eğlendirir
Gazeteci Ayşe Arman
Kadınlar arasında ayrım yapmak istemem. Ama Adana kadını bir tanedir. Övünmeyi de sevmem ama ağaçlardan meşe, kadınlardan Ayşe. Hele bir de Adanalıysa. Kadındır bir defa. Elinden her iş gelir. Bir davetleri bir ziyafetleri olur kilo alma korkusuna rağmen gidersin. Yok yoktur sofralarında. Adanalı kadının mutfağına dayanacak erkeği zor bulursun. Çok gösterişlidirler. Kendileri de güzel olurlar. Sonra cömerttirler. Fedakarlık etmeye bayılırlar. Paralar maralar onlardan çıkmaz ama patrondurlar, bütün kararları onlar verir. Adanalı erkekler de karılarından biraz çekinirler doğrusu! Sağları solları belli olmaz. Eğlenceye de meraklıdırlar. Hem eğlenirler hem eğlendirirler. Bir de sosyal içerikli faaliyetlere pek düşkündürler. Bakımlarını asla ihmal etmezler. O sıcağa dayanan her şeye dayanır zaten. Rahat etmek isteyen erkeklere Adanalı kadın tavsiye ederim.
Pera kadını Paris kadını gibi
Aysel Gürel
Ben İstanbul kadınını lise yıllarından sonra Pera'da tanıdım. Gerek köyden gelmiş olsun gerek şehirden hiçbir kadın Cadde-i Kebir'den geçmeden (İstiklal Caddesi) gerçek bir İstanbullu kadın olamazdı. Cadde-i Kebir'e çıkmak tahta çıkmak ve taç takmak kadar önemliydi. Pera kadını her gün muhakkak bir kez banyo yapan, hoş koku süren, organze elbiseler giyen, topuklarını kırmızı pudralarla pembeleştiren Paris kadınları gibiydi. Benim gençliğimde Cadde-i Kebir'in kaldırımlarında şimdiki deyimiyle piyasa yapılırdı. Cafelerde zamanın ünlülerine rastlardık. O caddeden en çok geçen en entelektüel sayılıyordu. Orada dolaşan kadınlar koca ya da flört aramazdı. Orası kültür bulvarıydı. Olağanüstü güzellikte kadınlar vardı. Çağdaş, kültürlü kadınlar... Pera kadını hâlâ daha açık fikirlidir, çünkü orada asırların izleri vardır. Pera kızları kibirli değil ama onurludur. Hemen her teklife olur demez. Ben hâlâ da Pera'ya her gün çıkarım. Sabahları Burç Pastanesi'nde profiterolümü yedikten sonra turlarım. Hayalim bir gün o caddenin adının 'Aysel Gürel Caddesi' olarak değiştirilmesidir.
Kadırgalı kadına laf atılmaz
Seda Sayan
Kadırgalı kadın öyle tavizkar değildir. Dayak yiyecek falan olursa susup oturmaz, o da dayak atabilir. Çıtı pıtı yürümek, hanım hanımcık konuşmak, otururken eteğini başını toparlamak Kadırgalı kadına göre değildir. Maçoluk sadece benim değil, Kadırgalının da ruhunda var. Ama ona dokunmayan huzur içinde yaşayabilir. Aynı zamanda yardımcıdır, sevdiğine hep destek çıkar. Ben çok renkli ortamlarda bulundum, güzel, neşeli insanlarla aynı mahallede oturdum. Belki o renkleri içimde taşıyorum. Kadırgalı'ya yolda yürürken kimse ne yan bakabilir ne de laf atabilir. Bana Kadırga'da da laf atamazlardı, beynini patlatırdım adamın. Oralarda çok arkadaşımı dövdüm.
İzmirli, püfür püfür kadınlar
Gazeteci yazar Ece Temelkuran
Hesapsız kahkaha atmasını... Ağzında şeker yuvarlar gibi dedikodu yapmasını... Sokaktan tek kişilik bir fener alayı gibi geçmesini... Yeni yıkanmış balkonların ılık betonunda yalınayak gezmesini... Erken yaşta rakı içmesini ve şarkıların en efkârlısını gecenin sonuna saklamasını... "Asfalyaları attığı" vakit "efelik" yapmasını... Çatlata çatlata oynamasını... Takıp takıştırıp püfür püfür salınmasını ve daha neleri neleri... İşte her nasılsa, daha en başta öğrendikleri için bunları, güngörmüş adamlar bilir "İzmirli kadınlar" dendi mi, orada biraz durmasını... Canım, dalgalıysa eğer atlamadan önce denizin dibine bakılmaz mı? Hep soruyorlar ya? Neden bu kadar güzel İzmirli kadınlar? Zira hep onlarda kıkırdamalar, şımarıklıklar... Bir de yardımcı oyuncuyken efelenmeyi daha çok sever erkekler. Ve İzmirli kadınlar galiba bunu pek iyi bilirler!f
Aslı E. PERKER
|
|
|
|