Hayat, bir insan olma mücadelesi
Yılmaz Güney'in "Sürü" filminden bu yana oyunculuk yapmayan Melike Demirağ yıllardan sonra Ajda Pekkan ve Ediz Hun'la birlikte bir TV filmiyle karşımıza çıkacak. Ağustos'ta çekimlerine başlanacak filmden sonra iki dizi, bir albüm geliyor
Melike Demirağ ve o zamanlarki eşi Şanar Yurtapan, pılılarını pırtılarını toplayıp yurtdışına gittiklerinde küçük bir çocuktum. Melike Demirağ ismi her geçtiğinde ürperdiğimi hatırlıyorum. Neden gitmek zorunda olduklarını tam olarak bilemiyordum. Şimdi soruyorum o dönemi daha iyi bilenlere, kimse hatırlamıyor niye bu kadar suçlandıklarını. Solculuk, komünistlik işte...
"İşte" deyip geçtikleri şey, binlerce insan gibi onların da hayatını tümüyle değiştirmişti. Almanya'da yeniden başlayan hayat, vatandaşlıktan çıkarılma, yeniden kabul edilme, yurda dönüş, boşanma, yeniden evlenme, yeniden boşanma... Şimdi bir sürü proje var önünde... Melike Demirağ, "Kafama koydum bu yıl benim yılım olacak!" diyor.
* Nasıl bir film olacak bu Ajda'lı, Ediz'li film?
Çok güzel bir aşk hikayesi olacak. Ajda Pekkan çok ünlü ama köşesine çekilmiş bir divayı oynuyor. Ediz Hun da politikacıyı oynuyor. Şu andaki hayatını oynuyor aslında. Ajda Hanım'la Ediz Bey aşk yaşamışlar, Ajda Hanım'ın Ediz Bey'den çocuğu olmuş, sonra sonra adamın hayatından çekilmiş. Ama sonra politikacı aşkı için mesleğini bırakıyor falan.
* Sizin rolünüz ne?
Ben Ediz Bey'in yardımcısı oluyorum.
* Oya Ünlü oluyorsunuz yani?
(Gülüyor) Evet aynen öyle. Büyük bir prodüksiyon olacak. İsmi daha belli değil. Ayşe Ersayın yönetecek, yapımcısı da Oya Demirtok. Halil Ergün, Semiramis Pekkan ve Gökhan Arsoy da oynacak. Ağustos'ta başlanacak çekimlerine.
Sürü'den bu yana ilk defa bir filmde rol alacağım. Önce "Yedi Tepe İstanbul" dizisinde başladık. Sonra bir dizi daha var. Orada da gazeteci bir kadının hikayesi var. Müthiş bir hikaye...
* 1993'te döndünüz. Neden bu kadar zamandır müzikte ya da sinemada göremedik sizi? Proje mi gelmedi siz mi istemediniz?
11 sene ayrı kaldık Türkiye'den. 11 sene çok uzun bir dönem. İki jenerasyon. Karalama dışında bir şey hatırlanmıyor. Geldikten sonra sistemi çok değişmiş bulduk. Yeni kanallar, radyolar, basının tröstleşmesi, yeni plak şirketleri... Bir sürü şarkı söyleyen insan. Ne oluyor diye bakıyorsun önce. Yapımcılar uzun süre ismimden ürktüler. "Siz bir tabusunuz. Ve herkes sizin gerek politik yönünüzden gerek kadın kişiliğinizden ürküyor" diyorlar. 1997'de Ruhlar Şehri diye bir albüm yaptım. Ama şanssızdı. Klibini falan çektik. Gazeteci kadını canlandırdım. Uğur Mumcu'nun, Metin Göktepe'nin cenazesinden kareler vardı. Onda da problem çıktı. Neden Metin Göktepe gösteriliyor dendi. Montaj yapın dediler. Yayınlamazsanız yayınlamayın dedim. Güzel şarkılar vardı ama tanıtamadık. Çekti gitti.
SEVDİM Mİ ÇOK SEVERİM
* Özel hayatınız etkili oldu mu?
Olmuştur. Çünkü ben duygusalım. Sevdim mi çok severim. Bütün benliğimle severim. Çok veririm. O zaman da konsantrasyonum bozuluyor. Kimisi mesleğini, kocasının çocuklarının üstünde tutar. Ben sevdiğim adamı herkesin üstünde tutuyorum. Hazır kimse yokken bir şeyler yapayım. Çünkü belli olmaz her an...
* Nasıl geçindiniz bu süre içinde?
Eski dönemlerden kalma birikimim vardı. Oturduğum kendi dairem. Babamdan kalmış şeyler vardı. Lüks içinde yaşamadım ama çocuklarımı okutabildim. Bunun için babama dua ediyorum, çünkü parasızlık yüzünden istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalabilirdim.
* Eğer bu işler başınıza gelmeseydi, siz de Sezen ya da Nilüfer konumunda olabilirdiniz. Pişmanlık duyuyor musunuz?
Evet beraber başlamıştık onlarla. Ama pişmanlıklar değil keşkeler var insanın hayatında. Şimdi uğraşıp tekrar belli bir yere gelmek... Ben şöhret hastası değilim. Sevdiğim şeyleri birilerine ulaştırmak amacım. Ne mavi gömlekler ne beyaz güvercinler...
Niye partili olayım ki?
"Beyaz güvercin, mavi gömlek gençliği furyası... İşe yaramadı"
* Döndükten sonra niye siyasi bir kimliğiniz olmadı?
Gitmeden önce de hiçbir siyasi partide, örgütte yer almadım ki. Biz demokrattık sadece. Benim hep hümanist bir tavrım vardı. Parti değil ama taraf tutmak gerek. Bugün de öyle. İnsan fikirsiz olmaz ki. Ecevit furyası vardı. Beyaz güvercin, mavi gömlek gençliği. Ama pek de Türkiye'ye bir şey getiremediğini gördük. İnsanlar da kendilerini değiştirmek durumunda kalıyor. Çok doğal. Yaş ilerliyor. 18 yaşındaki Melike'yle 40'ların Melike'si çok farklı.
* Partilerden teklif geldi mi?
Geldi. Allah yazdıysa bozsun dedim. Ben tek ve birey olarak yaşamaya alıştım. Emir komuta zincirine giremem. Sosyalizm, kapitalizm... Benim tavrım şu an "insanizm". Bir sürü sistem insanın kendi yanlışlarından çöktü gibi geliyor bana. Sosyalizm doğru bir sistem aslında. Keşke uygulanabilse. Önce iyi bir insan olup, kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapmadan yaşamak. Bu iş bir delikanlılık mücadelesi değil. Ne sağ ne sol kavgası. İnsan olma mücadelesi.
* Alternatif partiler, sivil örgütler de var.
Kendime uygun bir yerler buldum tabii. Ama niye bir partili olayım ki? Kendi doğrularım var. Yurtdışında çeşitli örgütlerden partilerden teklif geldi hiçbirisini kabul etmedim. Çok da mutluyum. Kötü ve kirli bir geçmişim yok. 10 yıl boyunca Almanların verdiği pasaportla gidip geldik. Şimdi çifte vatandaşız. 12 Eylül'ün bana verdiği tek şey geçerli bir seyahat belgesi. Ha ha ha!
|