Bundan yaklaşık 2 ay kadar önce idi.. Dışişleri Bakanlığı'ndaki dostlarımla sohbet ediyorduk.. Sıkıntılı olduklarını fark ettim..
Bir yandan dış politika, çevremizde ve dünyada olup biten gelişmeler, bizim yapmamız gerekenler, bizim yapacaklarımıza karşı diğer ülkelerin alacakları olası pozisyonları konuşuyorduk.. Çok zengin bir tartışma oluyordu.. Fikirler çatışıyor.. Doğrular bulunmaya çalışılıyordu..
Burada konuşulanları yazmamızın etik olarak mümkün olmadığına hak verirsiniz umarım.. Çünkü biz bunu, diplomat dostlarımızla uzun yıllardır yapıyoruz.. Bazen Bakanlık'ta, bazen dışarıda, bazen de Bodrum'da kendi tabirleri ile ünlü "Cinnet Mahallesi"nde..
Zaman zaman işi olanlar toplantıdan ayrılır, yerlerini işlerini bitirip gelenler alır.. Bazen müthiş iddialı tavla partileri de yapılır.. Dışişleri bürokratları arasında gerçekten çok iyi tavla oynayanlar vardır.. Yenilen kızdırılır.. Bu toplantılar bir "Aile toplantısı" niteliğindedir.. Her şey açık açık konuşulur..
Evet.. Bir yandan dış politika konuşuyorduk ama, bir yandan ben onların sıkıntılı ve keyifsiz olduklarını farkediyordum.. Dış politika uygulamaları ile ilgili eleştirilerime hak veriyorlardı.. Ama bana hak vermeleri ile, Ankara'nın uyguladığı dış politika, birbirinden neredeyse taban tabana zıt idi..
Sonunda patladılar:
"Sedat, dış politikayı belirleme artık Dışişleri Bakanlığı'nın işi olmaktan neredeyse çıkartıldı.. Başka merkezler belirliyor, biz de posta memuru gibi, bize iletilen resmi pozisyonlarımızı dış temsilciliklerimize gönderiyoruz.."
Bu gerçeği görüp yazanlardan biri de, dostum, Türk Dışileri'nin anlaşılmaz bir şekilde kaybettiği, en iyi büyükelçilerimizden biri olan Yalım Eralp.. Eralp, Habertürk'teki köşesinde bu sıkıntıya değinmiş..
Son zamanlarda, yine bizim Dışişleri'nin anlaşılmaz sekilde kaybettiği bir başka çok önemli diplomatımız olan dostum Özdem Sanberk ile görüşemedim.. İlk fırsatta, Dışişleri Bakanlığı'ndaki bu önemli sıkıntıyı ona da soracağım..
Canım sıkılıyor bunları yazarken.. Üzülüyorum.. Bir ülkede, bizdeki gibi 6 tane Dışişleri Bakanlığı olursa, böyle olur tabii.. Oysa geçmiş yıllarda hiç böyle değildi bu işler.. Hem de hiç.. Hatta tam tersi olurdu..
SABAH İstanbul'un yöneticisi Erdal Bilaller, dün yayınlanan "Tayyip Erdoğan değişir mi?" başlıklı yazısında, İstanbul eski Belediye Başkanı'nın, bundan 5-6 yıl önce ettiği bazı sözleri yayınladı..
Bunlardan bazılarını size bir kez daha aktarmak istiyoruz:
"Elhamdülillah şeriatçıyız.. Yılbaşına karşıyım. Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok.. İstanbul'u Medine yapacağız.. Bütün okullar İmam Hatip yapılacak.. Ben İstanbul'un imamıyım.. Cumhurbaşkanı'nın İmam Hatip'li olacağı günler yakındır.."
Bu sözleri eden bir kişinin değişip değişmediğini değerlendirmek, artık size kalmış bir şey değerli okurlarımız..
Erdal Bilaller'e, bizleri uyaran bu yazısı dolayısıyla, hem kendim, hem de aynı fikirde olan herkes adına teşekkür ediyorum..
Ellerine sağlık Erdal.. Kalemine sağlık..