kapat
27.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

banner
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

www.euronet-tr.com
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )

Yazıklar olsun!

Pazar günkü Sabah'ta Yavuz Donat'ın köşe yazısında anlattığı "Bursla Amerika'ya gönderilen öğrenciler"in hikayesi birinci sayfadan haber olarak da verilmişti.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü tarafından Amerika'ya doktora için gönderilen 111 burslu öğrencinin (YÖK ve MEB bursları) 24'ü doktorayı tamamlayıp dönmüşler. Geriye kalanlar ise Amerika'da kalmaya karar vermişler.

Nedenini bu öğrencilerden birinin Enstitü'nün Rektörü Prof. Dr. Semra Ülkü'ye yazdığı mektuptan öğrenmiş olduk;

Türkiye'de öğretim görevlilerinin çalışma ve maddi durumlarının kötü olması..

Ülke sorunlarının çözümüne katkıda bulunabileceğine inanmaması..

Dönmeyenler 150-250 bin dolar arası bir parayı taksit taksit ödeyerek mecburi hizmetten de kurtuluyorlar.

Aranızda bu mektubu anlayışla karşılayan oldu mu bilmiyorum ama eğer kalanların hepsi aynı kafada iseler, ben bu kolaycılığa ve fırsatçılığa en ufak bir sempati duymadığım gibi, kendilerinin de bundan ancak utanmaları gerektiğini düşünüyorum.

Demek ki bu ülkenin en iyi okullarından birinin tüm imkânlarından yararlanarak okuyacaklar, bu fakir milletin paralarıyla doktora yapacaklar ve sonra da "Ne yapalım, durum ümitsiz" diyerek kendi ülkelerine, zor durumda olan ve en büyük ihtiyacı eğitimli genç, çağdaş beyinler olan ülkelerine hizmetten kaçacaklar. Sonra da anlaşılmayı bekleyecekler.

Neymiş efendim; ülkesine dönünce çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamaktan emin değilmiş..

Ya devlet sizi göndermeseydi, okutmasaydı ne olacaktı? O zaman milletin sırtından hangi fırsatı yakalayıp kaçmayı düşünecektiniz acaba?

Bu mühendislik, fen ve mimarlık fakülteleri mezunu beylerle hanımlar eğitim çeşmesinden hiçbirşey içmemişler, gargara yapmışlar sadece.

Eğitim, fizik, kimya ezberlemek değil, beyinlerde tümüyle bir doğru değerler sistemi oluşturabilmektir. Bu ise onlarda yok.

Türk milleti yıllardır canını dişine takmış mücadele ediyor. Kendisine daha iyi bir gelecek sağlayacak yasaları çıkartmaya, ekonomisini düzeltmeye, eksiklerini tamamlamaya uğraşıyor. Yurtdışında okumuş ne gençler, dönüyor ve yaşamlarını ülkelerinin davasına adıyorlar.

Belki Amerika, Avrupa kadar maaş alamıyorlar ama şartları düzeltmek için canla başla çalışıyorlar.

Eğer geçmişte Mustafa Kemal ve arkadaşları vatanın her yeri düşman işgalinde olmasına ve haklarında çıkarılmış idam fermanlarına rağmen ümitsizliğe kapılmadan savaşmasalardı.. Analar hiç düşünmeden bebeklerini sırtlarına bağlayıp düşmanların arasından geçerek cephane taşımasalardı.. Kısacası bunlar gibi "Ümit yok" diyerek kaçsalardı, bügün yabancı yatırımcıların büyük gelecek gördüğü, bu burslu beylerin ise beğenmeyerek kaçtıkları Türkiye varolamazdı.

Bu 77 fırsatçıya Yeni Dünya'da, yeni hayatlarında başarılar.. Orada kalsınlar ama sakın geleceğin güzel ve mutlu Türkiyesi'ne de dönmeye kalkmasınlar. Yaz tatillerinde de kaçtıkları, terkettikleri yere dönüp güzelliklerinden yararlanmasınlar.

Bu ülke, onun için fedakârca mücadele verenlerin. Nankörlerin ve beleşçilerin değil!

Simiti lütfen rahat bırakın!
Sağlık Bakanlığı'nın açıkta satılan yiyecekleri yasaklaması olumlu bir karar. Ama bunların arasında simitin de olduğunu görünce korkuya kapıldım.

Ya simiti naylon torbaya filân koymaya kalkarlarsa?

Türkiye'nin "sokak simiti", imajıyla o kadar özdeşleşmiş, o kadar lezzetli ve aynı zamanda ucuz olması dolayısıyla öyle herkes tarafından tercih edilen bir yiyecektir ki onu asla tipik halinden uzaklaştırmamak gerekir.

Bugün şehirlerin birçok semtinde simit cam kutular içinde satılıyor. Satıcılar maşayla tutarak ve kağıda sararak veriyorlar. Bu şekilde satıldığında hijyene aykırı bir durum da olmuyor.

Çoğumuz hergün simit yeriz, çok şükür bugüne kadar simitten hastalanan kimseyi duymadık.

Bakanlık lütfen hijyenik şartların fırınlarda sağlanmasını kontrol etsin ama simitimizi poşete koymasın!

Özel okullar neden başarısız kaldı?
Birkaç hafta önce, henüz ÖSYM sonuçları belli olmadan, özel okullarla ilgili, birkaç gün üstüste yazdığım yazılarda bu okulların eğitim sistemini eleştirmiş, öğrenciyi tümüyle özel öğretmene yönlendiren, sonunda da başarısını sahiplenen bir sistem geliştirdiler demiştim.

ÖSYM sonuçları, üniversite giriş sınavında en yüksek puanları devlet okullarından mezun olan memur ve işçi çocuklarının aldığını gösterdi. Onlarla gurur duyuyoruz ama acaba özel okullar bu tablodan kendilerine ne pay çıkardılar diye de merak ediyoruz.

Özel kolejler; askeri liselerin, Anadolu Liselerinin, öğretmen okulları ve güzel sanatlar liselerinin gerisinde kaldı.

Nedeni gayet açık.. Yukardaki tüm okullarda okuyan öğrenciler kendilerinin çalışması, gayret göstermesi gerektiğinin bilincindeler. Bu okullarda ders, derste öğreniliyor. Evde tekrarlanıyor. Özel okulda ise durum şöyle:

Çocuğunu özel okula gönderen aileler ilk günden, her derse özel bir öğretmen tutma ve evde ayrı bir okul açma alışkanlığı edinmiş durumda. Özel okullar bunu bilmenin rehaveti içinde öğrenciye okulda öğrenme alışkanlığını vermiyor. Öğrenci ise "Nasıl olsa evdeki hocadan öğrenirim" düşüncesiyle ders dinlemiyor ve çalışmıyor.

Sonuçta ders dinleme ve çalışma alışkanlığı edinmeyen öğrenciler hepimizin gördüğü gibi "çuvallıyor"..

Yılda 8-10 milyarı alan ve parasız devlet okulu kadar başarılı olamayan özel okulları kim rehabilite edecek ve buna hemen başlayacak bilmek istiyoruz!


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır