Sağlık meslek okullarındaki kız öğrencilerin bakire olup olmadığı "yapılacak araştırmalar sonucu" anlaşılacak. Sağlık bakanımız Osman Durmuş bu konunun üzerinde hassasiyetle duruyor. Haklı. Bize böylesi kurallar, hatta dah
a fazlası gerek. Bu terbiyesiz ve gelecekte de vatana millete hayırlı olamayacak kızı önce mahzene kapatıp işkence yapmalı, ardından arka bahçedeki köpeklere yem etmeli! Bu kız eğitimden ne anlar! Hatta Osman Durmuş'un bu konuda az bile yaptığı kanaatindeyim. "Belki danışmanlarında iş yoktur" diye düşünüp, sırf bu "iffet" mücadelesine omuz vermek için ben de fikirler ürettim. İşte önerilerim:
Diş hekimliği öğrencilerine "öpücük testi" uygulansın. Öpüşürken dişlerin birbirine değmesi, diş sağlığı için aşırı zararlı. Yasaklansın. Ayrıca ağız sıvılarının karşılıklı alışverişi de sağlığı tehdit eder. Yasaklansın. Okula girmeden önce öğrenciler bakanlıkça atanan bir yetkiliyle öpüşsün ve standartlara uymayan öğrenci atılsın.
Jinekoloji öğrencilerinin, kadın cinsel uzvundaki hastalıklara elle müdahale etmeleri yasaklansın. Telepati yetenekleri geliştirilsin. Kinetik gücü olmayan öğrencinin eğitimle, kültürle işi ne? Atılsın.
Kız öğrencilerin sağlık meslek liselerindeki derslerine gelirken yanlarında memelerini getirmeleri yasaklansın.
Kulak - burun - boğaz öğrencilerinin yüksek sesle müzik dinlemeleri yasaklansın. Kulak zarı delinebilir. Zar zardır. Delinmemelidir.
Amaç, sağlıklı ve iffetli hastaneler yaratmak değil mi? Hastanelerimize hastaların da girmesi yasaklansın. Böylece hastanedeki herkes turp gibi olur. Avrupa'ya örnek teşkil ederiz.
Göz hekimliği öğrencilerinin birbirleriyle kesişmeleri (göz teması) yasaklansın.
Ortopedi öğrencilerinin el kol hareketleri yapmalarının önüne geçilsin. Hatta el sallamaları bile yasaklansın. Bu genç milleti zirzop olur. Hangi hareketten ne anlam çıkartacaklarını bilemezsin.
Kadın doğumcu erkek öğrencilerin yemeklerine şap atılsın.
Erkek hastaların serumlarına da şap katılsın.
Doğumhanelerin kapısına kırmızı nokta konulsun.
Estetik cerrahi kaldırılsın, iç güzelliği vurgulansın.
Psikoloji bölümünde "hastaların çocukluğuna döndürülmesi" dersi kaldırılsın. Sübyancılığı azdırabilir.
Hastanelerdeki "sus işareti hemşiresinin" resmi kaldırılsın, yerine kocasının resmi konulsun. Evli değilse foto montajla dudakları inceltilsin.
SSK'ların ismi değiştirilsin. İçinde S ve K harfleri bulunmayan edepli bir isim bulunsun.
Açık kalp ameliyatlarının adı "Tutucu Kalp Ameliyatı" olarak değiştirilsin.
Not: Özgürlüğe gem vuran, cinselliği müfredatlara sığdıran bir zihniyetin, duyguları sakat, çokça özgüvensiz bir gençliğin 'heykeltraşlığını' yapması çok acı. Ama daha da acısı, tüm bunları farkında olmadan, gerçekten doğru olduğuna inanarak yapmak. Olumsuz eleştirilere kulak tıkayarak olumlu işler yapmanın imkânsız olduğunu ne zaman öğreneceğiz?
Şimdi soruyorum: Bu zihniyete göre bakire olmamak cezayı gerektiriyor. 14 - 15 yaşlarında bir kızın yaptığı hatayı (sözde hata) bütün hayatını etkileyecek, eğitim şansını elinden alacak şekilde cezalandırmaktan çekinmiyorsunuz. Tamam. Peki koskoca bir ülkenin yaşı başı yerinde bakanı, bir hafta önce hastaneye teftişe gidiyor. Bir hastayı muayene edip "Bu adam turp gibi, eline serumunu alıp dolaşabilir" diyor. Hatta hastane yönetimine "Bu tip hastaları niye alıyor, ameliyat edip masraf çıkartıyorsunuz?" diye küçük bir fırça atıyor. Ve "bir şeyi yok" dediğiniz adam, üç gün sonra ölümcül bir kanser hastası çıkıyor.
Bu hatanın, diğer hataya göre büyüklüğünü tarafsızca kim belirleyecek?
Reşit olmayan birinin, "kimsenin hayatını riske atmayan" hatası, eğitim hakkını ve dolayısıyla geleceğini elinden alıyorsa, kanser hastasına taburcu edilecek biri teşhisi koyma hatası ne büyüklükte cezalanacak?
Özgür YİCİ