kapat
26.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

banner
Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

www.euronet-tr.com
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )

Fischer geliyor

Kur politikası tartışmaları bütün şiddeti ile sürüyor. İlgi ile izliyoruz. Ama şaşırmıyoruz. Gerek mali kesimin, gerekse iş aleminin döviz kurunun piyasada belirlenmesine alışmakta çok zorlanmasını bekliyorduk.

Kolay olmadığı kesin. Yıllardır döviz kuru Merkez Bankası tarafından saptanıyordu. Dolayısıyla az çok nasıl bir seyir izleyeceği öngörülüyordu. Ekonomik aktörler davranışlarını ona göre ayarlıyorlardı.

Bu sistem herkesin işine geliyordu. Bankalar "açık pozisyondan" yüksek kârlar elde ediyordu. İç pazar için mal ve hizmet üretenler dövizle borçlanabiliyordu. Vatandaş gönül rahatlığı ile tasarruflarını dövize yatırıyordu. Kimsenin şikayeti yoktu.

Ancak, bu güzel hikayenin bir de tatsız tarafı vardı. Öngörülebilir kur için yüksek TL faizleri gerekiyordu. Devlet, faiz öncesinde dengeyi sağlasa, hatta fazla verse bile kamu borcu çığ gibi büyüyordu. Ekonomi tehlikeli bölgeye girmişti.

2000'de en kolay çözümü denedik. Kuru sabitledik. Faizler düştü. Ekonomi canlandı. Ama hükümet olayın ciddiyetini kavramadı. Bankalar, özel kesim, vatandaş, vs. kimse eski adetlerinden vazgeçmek istemedi. İstikrar çabası krizle sonuçlandı.

Geriye daha çok can acıtan yöntem kaldı. Döviz kuru serbest bırakıldı. Büyüme eksiye döndü. Dış denge fazla vermeye başladı. Gelen dış destekle birlikte TL faizlerinin düşürülmesi operasyonu başladı. Canı acıyanlar bağırıyor. "Sıcak para" lobisi bastırıyor. Bankalar yüksek TL faizi istiyor. Felaket senaryoları yazılıyor. Konsolidasyon korkusu körükleniyor. Yeni sistemin işlemesini engellemek için büyük çaba gösteriliyor.

Bazılarının programı başarısız kılmak için böylesine kararlı ve israrlı saldırıya geçmelerini doğrusu beklemiyordum. Ama oldu. Öksüz'ün tavrı ve genelde bu hükümete güvensizlik işlerini kolaylaştırdı. Bürokrasinin hataları da epey katkı yaptı.

Güven tazeleme
Stanley Fischer'in Türkiye ziyaretini bu çerçevede düşünmek gerekiyor. Görevini bırakması nedeni ile vedalaşmayı da istemiştir. Son üç yılda enerji ve zamanının küçümsenmeyecek bölümünü Türkiye'ye harcamıştı.

Bence Fischer "sıcak para" lobisinin muhalefeti ve hükümetin kararsızlığı sonucunda oluşan karamsarlık ortamının programa zarar verdiğini gördü. Türkiye'ye program etrafında oluşturulan tereddütleri izale etme için geliyor.

Nasıl? Taraflara bir kere daha programın nasıl işlediğini anlatmasını bekliyorum. Maalesef, Telekom kavgaları ve "sıcak para" lobisinin hezeyanları programın rasyonel şekilde tartışılmasına izin vermedi. Dolayısı ile ekonomik aktörler temel mekanizmalarını kavrayamadı.

En önemli konuyu daha önce bu sütunda yazdık. Program, Türkiye'yi bu korkunç krize sokan "sıcak para" düzeninin terkedilmesini hedefliyor. IMF büyük mali desteğini bu amaçla veriyor.

Uzun dönemde, yüksek faizlerden ve yüksek faiz peşinde koşan dış kaynaktan kurtulmak Türkiye ekonomisini çok rahatlatacaktır. Sorun, bu büyük dönüşümün kısa vadede getirdiği gerginlikleri kazasız belasız atlatmaktadır.

Onun da yolu, ekonomik aktörlerin programın nasıl işlediğini anlamalarından ve dolayısıyla programın vadettiklerini gerçekleştirebileceğine güvenmelerinden geçmektedir.

Mümkün mü?

Fischer'in iki günlük ziyareti piyasaların programa güven duymasını sağlayabilir mi? Böyle şeyleri kesinlikle tahmin etmek çok zordur ama önemli bir katkı yapacağını sanıyoruz.

Programın çok kritik bir döneme girdiğini kabul ediyoruz. Önümüzdeki birkaç hafta içinde mutlaka güven ortamının tesis edilmesi ve faizlerin düşüşe geçmeleri gerekiyor. Hâlâ iyimseriz. Türkiye'nin bu badireyi de atlatacağını düşünüyoruz.

Fischer'in ziyaretinin ayrıntılı değerlendirmesini ilerideki yazılarımızda yapacağız.


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır