Win-Türkçe
ASCII

SÜRPRİZLİ İNGİLİZLER
İngiliz sinemasının ustaları bize güzel sürprizler yaptılar. Mevsimi açan Neil Jordan filmi "The End of the Affair - Zor Tercih" parlak bir Graham Greene uyarlaması ve görkemli bir aşk filmiydi. Mike Figgis'in "Cinsel Masumiyetin Kayboluşu", Chris Menges'in "The Lost Son - En Büyük Günah", Stephen Daldry'nin "Billy Elliott" gibi filmleri, ne denli farklı olsalar da belli ölçüde başarıya ulaşmış ilgiye değer yapımlardı. John Boorman'ın "General" filmiyle politik sinema ustası Thaddeus O'Sullivan "Sevimli Haydut" filmleri aynı kişiliği anlattılar, ama oldukça farklı biçimlerde... Bu sinemadan gençler de çıktı. Özellikle Guy Ritchie'yi iki filmiyle tanıdık: "Lock Stock and Smoking Barrel - Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana" ve "Snatch - Kapışma". Kirk Jones "Ned Divine'ı Diriltmek" filminin taptaze mizahıyla hoşa gitti. Peter Greenaway'ın yeni filmi "Sekiz Buçuk Kadın" için olumlu herhangi bir şey söylemek ise bana göre imkânsızdı.

Fransa'dan gelen filmler arasında Patrice Leconte'un İstanbul'da noktalanan "Köprüdeki Kız", Alain Resnais'nin çok kişisel "Hayat Bir Şarkıdır", Mathial Ledoux'nun görkemli röntgencilik irdelemesi "Karşı Pencere", Regis Wargnier'nin siyasal suçlama filmi "Doğu-Batı", Andrej Zulawski'nin Gustave Flaubert uyarlaması "La Fidelite - Özgür Duygular", Gerard Krawezyk'in popüler filminin devam bölümü "Taksi-2" de vardı.

Avusturyalı dahi sinemacı Michael Haneke'nin Fransa'da çektiği "Bilinmeyen Kod", Haitili Raoul Peck'in Fransız yapımı siyasal filmi "Lumumba" ve Eric Valli'nin düzeyli yarı-belgeseli "Himalaya: Bir Şefin Çocukluğu", Fransız filmlerini tamamlıyorlardı.

NE VARSA AVRUPA'DA VAR
Çeşitli Avrupa yapımları oldukça göz doldurdu. Philip Kaufman'ın aykırı Fransız yazarı Marki de Sade üzerine yaptığı "Quills - Düşlerin Efendisi" çok kişilikli bir tarihsel ve sanatsal yaklaşım örneğiydi. İsveç kökenli Lasse Hallström'un yönettiği İngiliz yapımı "Çikolata", Fransız çikolatası soslu oldukça hoş bir uyarlamaydı. İtalya'dan sadece bir avuç önemsiz film geldi.

Tek istisnası, Guiseppe Tornatore'nin "Malena"sıydı. Alman sinema ustası Wim Wenders'in son filmi "Sırlar Oteli", hem onu, hem de U2 grubu ve efsanevi solistleri Bono'yu sevenler için yılın sürpriziydi. "Kapıdaki Düşman" ise Fransız Jean-Jacques Annaud'nun imzaladığı temelde Alman yapımı bir savaş filmi... Danimarka'dan gelen Lars von Trier imzalı "Karanlıkta Dans", birçokları, bu arada bendeniz için ruha işleyen ve ömür boyu unutulmayacak bir modern melodram ve müzikal örneğiydi. Portekiz'den kadın yönetmen Maria de Medeiros imzalı "Nisan Devrimi", Yunanistan'dan da Vangelis Serdaris imzalı "Vassiliki"yi izledik.

Ayrıca İran'dan Bahman Ghobadi imzalı "Sarhoş Atlar Zamanı", Brezilya'dan Fino Torres imzalı "Üstteki Kadın" geldi. Ve de, elbette, Ang Lee'nin filmi "Kaplan ve Ejderha". Tipik bir Çin kültürü yansıması olan bu film, gerçi Amerikan sermayesiyle yapılmıştı. Ama Ang Lee tüm kültürel bağlarını korumuş ve filmi globalizasyonun avantajlarını kullanarak, ama olumsuz yanlarını törpüleyerek yapmayı başarmıştı.

Digiturk harika!
Sabah'ın kampanyasıyla ben de Digiturk'e abone oldum. Ve biraz abartmayla, 'hayatım değişti!..'

Gerçekten de artık daha büyük bir keyifle evde kalıyor, uzun zamandır unuttuğum videoya kayıt işine de yeniden başlamış bulunuyorum.

Çünkü Digiturk her açıdan çok başarılı. Beş adet ekstra-paralı 'salon sinemaları'nı izlemeseniz bile, diğer kanallar yeterince doyurucu. İki adet MovieMax'de yakın tarihli filmleri, MGM Movies'de iki büyük şirketin, MGM ve United Artists'in geçmişten günümüze birçok filmini bulabiliyorsunuz -ki aralarında William Wyler, Robert Aldrich, Billy Wilder gibi ustaların siyah beyaz filmlerinden; Stanley Kubrick, Woody Allen, Ken Russell, Tony Richardson vb. adların ya da çeşitli ülkelerden Ingmar Bergman, François Truffaut, Pasolini, Bertolucci gibi devlerin film paketleri de çıkıyor. Aile ya da hanımlar için, başta Hallmark, çeşitli kanallar, aksiyon sevenler için ShowTime gibi kanallar var.

Ayrıca, dijital görüntü kalitesi son derece yüksek; gerçekten de 'cam gibi'... Reklam yok, her şey tam saatinde başlıyor. Seslendirmeler kusursuz. Ve bir düğmeye basmakla, filmi özgün dilinden izlemek mümkün oluyor. Daha ne istenir?

Gerçi gösterilen filmlerin çokluğu kimi zaman aksamalara neden olmuyor değil. Örneğin geçen gün Ingmar Bergman toplu gösterisini açan üç film, hem de art arda, İsveççe gösterildi. Türkçe seslendirmeler yetişmemiş diye!..

Digiturk beni gerçekten doyurdu. Umarım zaman içinde bozulmaz ve bu kaliteyi hep korur, hatta yükseltirler.

YILIN EN İYİLERİ
Benim kişisel listem şöyle

1- Karanlıkta Dans

2- Trafik

3- Düşlerin Efendisi

4- Sırlar Oteli

5- Hayat Bir Şarkıdır

6- Köprüdeki Kız

7- Uzay Kovboyları

8- Kaplan ve Ejderha

9- Nerdesin Be Birader?

10- Küçük Sahtekarlıklar

Eleştirmenlerin listesi
1. Kaplan ve Ejderha

2. Trafik

3. Karanlıkta Dans

4. John Malkovich Olmak

5. Bilinmeyen Kod

6. Nerdesin Be Birader?

7. Billy Elliott

8. Sırlar Oteli

9. Kapışma

10. Sarhoş Atlar Zamanı

al.dorsay@superonline.com

ATİLLA DORSAY