kapat
25.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

www.euronet-tr.com
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Ey Türk milleti önce kendine güven


Yılmaz Karakoyunlu, yeni Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanımız, siyasetteki 'efsane adam' arayışını yanlış buluyor: "Kendine güvenmeyen bir toplum çare üretemez"
Bakan olacaksınız, adınız kitaplarınızla bilinecek. Biz sizi besteciliğinizle tanıyacağız ve siz karşımıza özelleştirmeden sorumlu bakanlık göreviyle çıkacaksınız.

Yılmaz Karakoyunlu, bir İstanbul beyefendisi. Onu anlatmanın en iyi yolu bu. Belki siz şimdi ekranlarda milyonlarca izleyicinin önünde Şevket Kazan'a verdiği yanıtı hatırlayacaksınız: "Sayın Kazan, benim soyadım Akkoyunlu değil, ben size Sayın Kepçe desem hoşunuza gider mi?"

Karakoyunlu Meclis kürsüsünde en edebi konuşmaları yapan kişi. Onun isteğiyle milletvekilleri zamanı iyi kullanma becerisini göstersinler diye kürsüye saat kondu. Partidaşı Yüksel Yalova'nın istifasıyla boşalan bakanlığın sorumluluğunu aldığından beri, Tütün Yasası, RTÜK Yasası ve özelleştirmelerle ilgilense de onu Yılmaz Karakoyunlu yapan yönlerinden uzaklaşmış değil.

Masasında çok zarif bir cep saati var. Saatin kösteği yok. Kol saati kullanmayan Karakoyunlu'nun köstekli cep saatlerine Meclis koridorlarında 'fazla' ilgi duyulunca Karakoyunlu köstekleri takmamaya başlamış. Sabırlı, tespih koleksiyonu olmasına rağmen tespih kullanmayan biri o. (Tütün Yasası görüşmeleri hariç!) O saatine bakıyor, biz de konuşmaya başlıyoruz...

Sevdiğiniz işi yapıyor musunuz?

Zannederim. Sevdiğim bir iş olarak yapıyorum.

Sevdiğiniz başka şeyler de var. Müzisyen, yazar, gazeteci, ekonomistsiniz. Politikacılığınız mı ağır basıyor?

Herkes beni daha çok kültür adamı olarak tanıdı. Oysa bugün sorumluluğunu yüklendiğim iş benim senelerce yaptığım bir iş. Özelleştirmenin hedef ve kapsamı konusunda Devlet Planlama Teşkilatı'nda görev almış biriyim. Özelleştirmenin bilgi ve tecrübesi açısından söylüyorum; parlamentoda bu konuyu iyi bilen 10 milletvekili varsa, ben ilk üç arasında yer alırım.

SEZER ORTAYA ÇIKINCA...
Sanatçılar dost meclislerinde Türkiye'nin gidişatı ile ilgili konuşuyorlar, yazıyorlar. Ama bu insanlar siyasetten uzak duruyor. Neden?

Atatürk döneminde sanatçılardan çok önemli isimler parlamentoya davet edildi. Çok usta kalemler, musikişinaslar milletvekili oldular: Reşat Nuri, Halide Edip, Yakup Kadri, Yahya Kemal, Faruk Nafiz, Behçet Kemal, Yusuf Ziya, Memduh Şevket Esendal... Bestekarlar arasında Ahmet Rasim Bey, Osman Şevki Bey... Böyle isimleri Amerikan, İngiliz parlamentosunda göremezsiniz.

2000 yılında 100 kültürlü adam sıralaması yapıldı. Meclis'ten adı geçen tek isim sizdiniz...

Öyleydi. Bu gurur vericidir.

EFSANE ADAM ARIYORUZ
Adınız cumhurbaşkanlığı adaylığında da geçti. Cumhurbaşkanı olsaydınız Türkiye'nin vizyonunu nasıl çizerdiniz?

Cumhurbaşkanlığında adımın geçişi Sayın Yılmaz'ın önerisiyle oldu. Liderler Zirvesi'nde Sayın Ecevit bana teveccüh gösterdi. Ancak koalisyonun diğer kanadı olayı kendi gruplarında tartışmak isteyince zamana yayıldı. Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'in adı ortaya çıktı. Ona bağlı olarak benim adım da geri çekildi.

Şimdi tekrar bakan oldunuz. Enis Öksüz'le bir sürtüşme yaşayacağınızı düşünüyor musunuz?

Kendisi benim eski arkadaşımdır. Kim benimle anlaşmazlığa düşerse, kusuru kendinde arasın.

Sorunlarımız çok... Saymakla bitmez. Ya umutlar?

Politikacılar olarak bir numarada vereceğimiz şey güvendir. Toplum size güvenirse umudu geliştirir. Umut hedefe dönüşür. O hedef için zahmetler yüklenilir. Güvene ihtiyacımız var.

Görünen o ki kimse birbirine güvenmiyor; halk siyasetçiye güvenmiyor ve bir kurtarıcı bekliyor. Bu söylem Derviş'in gelmesiyle birlikte çok dillenir oldu...

Bu iş Kemal Derviş ile başlamadı.

Neden biz sürekli bir kurtarıcı arıyoruz?

Biz efsane adamlar arayan bir toplumuz. Efsane adam aramak, ona ülkeyi teslim etmek, sorumluluk almaktan ve zahmet yüklenmekten kaçınmaktır. Birileri gelsin ve benim hayatımı mükemmelleştirsin. İnsanlar toplumlarına karşı sorumluluk, gayret içindelerse efsane adamlar, kaynakları iyi koordine eden, hedefleri iyi belirleyen dürüst ve yetenekli yöneticilere dönüşür. Siz kendinize güveneceksiniz; kendine güvenmeyen bir toplumun başkasına güvenerek çare üretmesi mümkün değildir.

Varoş kent İstanbul
Japonya'da iki insana bir gazete düşüyor. Bizde rakamlar ortada... Siz nasıl bir gazete okurusunuz?

Ben günde beş gazete okurum, köşeyazarlarının hepsini okurum. Haftada üç-dört dergi okurum.

Hangi dergiler?
Nokta, Tempo ve Aktüel'i kesinlikle okurum. Bunlar basit gibi görünürler, ama içlerinde çok ince, güzel seçilmiş, özetle içeriği aktaran haberler bulunur.

Peki nasıl bir televizyon izleyicisisiniz?

Aydoğan Kılınç'ı her sabah izliyorum. Haberleri TRT'den alırım. 60 senelik bir alışkanlığım bu benim. TRT'nin haberlerinin tarafsız olduğunu, gerçekçi ve uygar anlayışla habercilik yaptığına inanırım ve beğenirim. Ali Kırca'yı izliyorum. Hiç palavraya gerek yok, gizli saklıya gerek yok; Ahmet Hakan'ı da izliyorum. Çeşitli kesimlerin olaylara nasıl baktığını öğrenmek hem işimin gereğidir hem karakterimin. NTV, CNN ve CNBC-e kanallarını da takip ediyorum.

250 besteniz var. Ne tür müzikler dinlersiniz?

Her tür müziği dinlerim. Ama şuna da söylemeliyim: Bizim gençliğimizde mesela aklımıza, "Titrer yüreğim her ne zaman yanıma gelsen" diye bir şarkı gelirdi, şimdiki gençler "Kıl oldum abi", "Senin anan güzel mi" diyorlar.

Bu tür müziklerden hoşlananlar var. Ve bu tür belli bir değişimle birlikte geldi. Esas sorgulanması gereken o değişim değil midir?

Bu 12 Eylül'ün getirdiği fevkalade bir ortamdır. Bir yerleşim merkezinin şehirleşmesi için sanayileşmesi şarttır. Sanayileşmiş şehrin metropolleşmesi eğitim ve kültür boyutunun zenginleşmesiyle olur. Bizde eğitim ve kültür boyutu olmayan metropolleşme başladı. Bu eğilim kaçınılmaz olarak varoş kültürünü önce kentin bütününe sonra ülkeye yayar. Türk kültürünün düşürüldüğü seviye, kaynağını İstanbul'dan alan bilgisizlik, zevksizlik ve sorumsuzluğun sonucudur.

SULTANLA BİRLİKTE
1964'te Turizm Bakanı Ali İhsan Göğüş'e yönetmen Dino Laurentis oyunculuk teklif etmiş, bakan teklifi değerlendirmemişti. Böylelikle şimdi Karakoyunlu bir ilki gerçekleştirecek: Bir bakan bir sinema filminde oynayacak; eylülde çekimlerine başlanacak, yönetmenliğini Tomris Giritlioğlu'nun yaptığı "Güz Sancısı" adlı filmde küçük bir rol alacak. Filmin başrölünde de Türkan Şoray var! Karakoyunlu 'Sultan'la karşılıklı oynayacağı sahneyi merakla bekliyor...

Yeni filminiz bakanlık nedeniyle ertelenecek mi?

Hayır. Türkan Şoray rolü kabul etti. Yönetmenle de konuştuk. Türkan Hanım çok beğendiğim bir hanımefendidir. Türkan Hanım ile birlikte oynadığım bir sahne beni çok onurlandırır.

Beyazperdede bir bakan olmak sorun çıkarabilir mi?

'Salkım Hanımın Taneleri'nde oynadığımda halkın ne kadar mutlu olduğunu gördüm. Halk siyasetçiyi kendisinden biri olarak gördüğünde bağrına basıyor.

ELİF ERGU


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır