kapat
08.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Hülya ile Kaya.. Ya da..

Hülya Avşar'ı ilk gördüğümde, Süha Özgermi'nin elinden tutup gezdirdiği bir genç kızdı.. Erkekçe'ye kapak yapalım diye getirmişti Süha Ağabey.. Ağzını açmadan bir köşede sessiz sedasız oturmuştu bütün gün.. Çok güzel gözleri dikkatimi çekmişti, hepsi o kadar..

Yıllar sonra, galiba bir Pasha açılışında Muzaffer'in topladığı kalabalığın içinde tekrar bir araya geldiğimizde, artık o, Türkiye'nin paylaşamadığı bir stardı. Filmleri, şovları ile ortalığı kasıp kavuruyordu.

O gece de bizim hayli kocaman ve kalabalık masamızı kavurdu.. Tüm ilginin odağı, tüm neşenin kaynağı, gecenin lideri, hareketin merkezi idi.. Konuşuyor, gülüyor, güldürüyor, oyunlar icad ediyor, ortaya atıyor, birbirini çok az tanıyan, çoğu tesadüfen bir araya gelmiş insanları 40 yıllık dost gibi kaynaştırıp yönlendiriyordu.. O ilk tanıdığım Hülya ile, bu yenisi arasında akla kara kadar büyük fark vardı..

Bu ikinci Hülya tamamen kendini yetiştirmişti. Hülya Avşar, başarı basamaklarını tırnakları ile kazarak yükselmiş biridir. Hayatı bir roman, bir film olacak renklidir, ilginçtir..

Hülya Avşar, bana sorarsanız, dünya çapında bir sinema sanatçısıdır. Onun film dönemleri Türk sinemasının en kötü zamanlarıydı. Belki de bu yüzden, dört dörtlük bir filmde oynama ve ününü, sınırlarımızın dışına taşıma fırsatını elde edemedi.

Sahnede, sesinin eksikliğini, başka yetenekleri ile kapayacak zekasını kullanarak, en aranan kişilerden biri oldu. Çıktığı sahnede, salondaki herkesi eğlendirmeyi başarıyordu. Mesele de bu değil miydi zaten?..

TV şovlarında gene bana göre, gelebileceği yerin çok altında.. Çünkü yapım ekibi Hülya'yı taşıyamıyor.. Bu tür şovlar çok güçlü ekiplerle yapılır dünyada.. Sunucu, bu müthiş ekibin süzdüğü balı ekrana yayan kişidir sadece.. Oysa Hülya gördüğüm, bildiğim kadarı ile herşeyi kendisi yapıyor ve cepten yeme pahasına haftayı kurtarıyor..

Sözüm şu.. Hülya zekasında ve kolektif yeteneğinde birisi, New York, Londra, Los Angeles gibi merkezlerden birinde yaşasaydı, şimdilerde dünyayı kasıp kavuruyor olurdu..

O gece vakit hayli ilerleyip benim için eve dönme saati de fersah fersah geçmişken Hülya bir başka yere gidelim diye tutturdu..

Yahu bir başka yere gideceksek, buranın suyu mu çıktı?..

İşin iç yüzünü sonra anladım.. Hülya o sıralar Kaya ile bir dargın bir barışık flört ediyorlardı. Kaya'nın o kulüpte olduğu haberi Hülya'nın kulağına fısıldanmıştı. Hülya'nın aklı fikri Kaya'daydı.. O kalabalığı ikna etti, öteki kulübe gidildi.

Daha başka zemin ve zamanlarda da, Hülya'nın Kaya'ya ne kadar bağlı olduğunun işaretlerini yakaladım.. Kaya'yı da çok severim.. Sonunda evlendiklerinde çok keyiflendim.. Film mutlu sona ulaşmıştı, nihayet.. Son kriz mi?..

Hülya'nın Kaya'ya kalp çarpıntıları sona ermiş olabilir. Evlilik ve bir arada yaşamak, tutkuyu azaltırken, daha etkili bir duygu yaratmaya başlar..

Alışkanlık.. George Bernard Show'nun Pygmalion, ya da müzikal adıyla My Fair Lady'sinde profesör Higgins'e söylettiği gibi, yüzüne alışırsınız.. Gözüne, kulağına, oturmasına, kalkmasına, varlığına alışırsınız.. Aşktan öte, aşktan güçlü bir duygudur bu.. Alışkanlık aslında çok tehlikeli bir tutkudur.. Onsuz yapamazsınız.. Ayrıldığınız zaman öyle bir boşluk hissedersiniz ki, sizi koyvermez bir türlü..

Sorunun Ayşe Hatun Önal olmadığını çok iyi hissediyorum..

Bir başka hadise var, Can ile Canan arasında..

Hülya bu kararı, bu kadar kolay vermez..

Belki Kaya vermiştir.. Ama Hülya'nın gururunu korumak için "Sen vermiş ol" demiştir. O Karadeniz maçosu görüntüsünün arkasında bu jesti yapacak centilmenlik vardır Kaya'da..

Önemli bir şey var.. Mutlak var..
Çözülebilir mi, bilmiyorum.. Bir daha bir arada yaşamalarını imkansız kılacak birşeyse zorlamamalarında fayda var.. Böyle bir şey yoksa, o zaman, iki dostuma da tavsiyem.. Bir daha düşünsünler.. Kırılmadı ise eğer, vazoyu kırmadan bir daha düşünsünler.

Esin Gız!..
30 yılın gerisine götürdü Esin Gız beni gene, Enka'nın o emsalsiz yaz gecelerinden birinde..

Ben Ankara İkinci Basın Sitesinde kendi evimde otururdum, o birincide, nerdeyse tavanarası katında kiracı..

İkimizde de para na nay!..
Bir de Mehmet vardı.. Köln radyosunda çalışır.. Yazları Türkiye'ye gelir, bende kalır.. Esin bayılır.. Türkülerimizi çağdaş yorumla okuyan herkese bayılır.. Esin'e ayrıca bayılır..

İkimiz gideriz Esin'e yemeğe.. Para na nay dedik ya.. Esin yumurta kırar tavaya.. Ekmeği batıra batıra yeriz, en lezzetli yemek olaraktan.. Sonra yürüyerek iki sokak aşağıda Minyatür Golf Kulübü var, oraya gideriz. En sosyetik yer o zaman o kulüp.. Yere yakın bir masada, birer gazoz içerek oturur etrafa bakarız saatlerce.. Mutlu oluruz..

Şimdi Enka'nın dünya güzeli tesisleri.. Gökte tostoparlak bir ay..

Ve Esin Gız söylüyor gene..
Mehmet şimdi Büyükada'da bir servinin altında yatıyor.. Ama Esin Gız "Gel dosta gidelim gönül" derken, ensemde bir dokunuş hissediyorum.. Rüzgarın yalaması değil bu.. Mehmet'in orada olduğunu, bana 30 yıl önceki gibi "Bu ne şarkı hocam" dediğini hissediyorum sanki.. Gözlerim doluyor.. Yanımda oturan bu en güzel Yunus şarkısının bestecisi Selmi Ağabey'e (Andak) bakıyorum.. "Bu ne şarkı ağabey" diyorum.. Alkış kıyamet..

Esin olağanüstü kıyafetleri, çok şirin hazırladığı Anadolu kilimleri, yaşmakları ile düzenlenmiş sahnesi ve insanın yüreğine akan yorumu ile söyledikçe söylüyor.. Aslıgül Ayas piyanoyu, Uskan Çelebi davulu, Arzu Kopuz, kemençeyi çaldıkça çalıyorlar.. Erol Büyükburç gelmiş.. Coşkun Demir gelmiş.. Hoşuma gidiyor.. Meslekdaşlarını dinlemeye, konser izlemeye gelen sanatçı sayısı o kadar az ki, günümüzde.. Esin "Allam alam seni yar" diye coşturarak bitiriyor.. Kulise koşuyorum..

30 yıl evvelin sıcaklığı ile sarılıyorum..

"Gel sana bir yumurta kırayım" diyecek nerdeyse..

"Mehmet de konserdeydi, biliyor musun" diyorum..

Onun gözleri de buğulanıyor!..

Pazar Neşesi
Bu haftaki pazar neşemiz, kırmızı noktalı fena halde.. Cem İşmen yollamış..

Cem diyorki, bu olay geçen ekim ayında Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinde aynen olmuş.. Biyoloji sınıfında, profesör, erkek menisindeki yüksek glükoz, yani bizim bildiğimiz şekerin seviyesini anlatıyormuş.. O yıl liseden mezun genç bir öğrenci kız el kaldırmış..

"Anladığım kadarı ile, menide çok şeker olduğunu söylüyorsunuz.."

"Evet aynen öyle" diyor profesör ve dediklerini destekleyen istatik oranların tablosunu gösteriyor.. Genç kız gene elini kaldırıp söz istiyor: "O zaman tadı neden şekerli değil?.."

Sınıfta insanın kanını donduran bir sessizlik oluyor. Sonra bütün sınıf gök gürültüsü gibi bir kahkaha koyveriyor. Yüzü birden kıpkırmızı olan genç kız, hızla defter ve kitaplarını topluyor ve sırasından hızla fırlıyor.

O kapıya koşarken, profesör çok ciddi bir yüz ve buz gibi sesle derse devam ediyor..

"Şeker tadını alınamaz. Çünkü şekeri hisseden tad alma hücreleri insanın dilinin ucundadır. Gırtlak derinliğinde ise, acıyı ve ekşiyi hissedenler bulunur.. Sana neşeli bir gün dilerim kızım!.."

Hakan&Utku'dan tatil keyfi

YAMYAM ATASÖZLERİ
Kriz yüzünden hepimiz çok değiştik. Toplumca başkalaşım geçirmemize ramak kaldı. Hatta geçirdik bile. Sinirden birbirimizi yiyoruz. Stresten kafayı yiyoruz. Kimileri açlık sınırında etrafındakileri çevirme piliç gibi görmeye başladı. Anlayacağınız yamyam olmamıza az kaldı. Yamyam olursak atasözlerimiz de aynı kalmayacak elbet. Onlar da bu değişimden nasibini alacak. Bakın nasıl;

* Aç yamyam kendini stadyumda final maçında sanır.

* Ağanın eli yenmez.

* Helmut'un iyisini ayılar yer.

* Ak Hatçe kara gün içindir.

* Yemeden yanında yat.

* Ayağına yorganına göre tuz at.

* Anasına bak, kızını ye.

* Her kuşçunun eti yenmez.

* Yiyemediğin eli öpeceksin.

* İki çıplak bir kazana yakışır.

* Kör yiyen sofradan şaşı kalkar.

* Ne oldum dememeli, ne yemeği olucam demeli.

* Tatlı dil yamyamı susatır

* Önce Can sonra Canan, yavaş ye tıkanacaksın.

* Her yiğidin bir yoğurtlu yenişi vardır.

* Bir dil bir insan, araya defne yaprağı

* Erken öten horozun sahibini yerler.

* Kız seni yerler, yerler, seni ham yapar bu yerliler

* Kendini pişir, kendini ye.

* Zenginin eti züğürt yamyamın çenesini yorarmış.

* Ben güzele güzel demem güzel midemde olmadıkça.

* Misafir yamyam umduğunu değil ev sahibini yer.

* Komşu komşunun etine muhtaçtır.

* Çevir kızı yanmasın.

hakanutku@hotmail.com

EĞER
* çocukluğunuz döneminde anne ve babanızın bir tek huyunu değiştirme şansınız olsa, neyi değiştirirdiniz?..

* Hollywood film dünyasına bir tek tavsiye yapma şansınız olsa, ne söylerdiniz?..

* bugünkü yakın akraba ve dostlarınıza yeniden isim vermeniz gerekse, kime ne ad koyardınız?..

SEVDİĞİM LAFLAR
Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.

Pascal (TeşekkürlerEmre)

BİZİM DUVAR
UFO'lar her gün başka bir ilde görülüyor. Uzaylıların Anadolu turnesi son hızıyla devam ediyor.

Hakan&Utku


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır