Bu fotoğrafı karakollara asın!
İSTANBUL Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in yerinde olsam, dünkü Takvim gazetesinin birinci sayfasında yayınlanan kapkaççı kurbanı küçük Bilge'nin 4 sütun 25 santimlik fotoğrafını Vatan Caddesi'ndeki müdürlük binasında bulunan tüm odalara ve semt karakollarına astırırdım... Üzerine de "Bu sizin çocuğunuz olabilirdi" yazdırırdım... Böylece her polisin o fotoğrafa baktıkça vicdan muhasebesi yapmasını sağlardım...
Çünkü bu fotoğraf; polis yetersiz kalınca kapkaç terörünün hangi boyutlara vardığını, meydanı boş bulan gözü dönmüş serserilerin neler yaptığını gösteriyor... Ve en acısı; yapılan açıklamalara, verilen sözlere rağmen sokaklarda terör estiren kapkaççılarla polisin başedemediğini gözler önüne seriyor...
*
Bilge'nin annesi Gülşen Çalışkan'ı gaspedenlerin, bununla kalmayıp anne ve kızı otomobille ezmeye yeltenenlerin Renault Megane marka bir araç kullandıkları belli...
Kapkaççılar kendi araçları ile bu suçu işlemediklerine göre bu aracın izi sürüldü mü, çalıntı mı yoksa kiralık mı olduğu belirlendi mi... Daha doğrusu polis bu serserileri yakalamak için çaba gösterdi mi bilmiyorum...
Bildiğim; son 6 ay içinde İstanbul'da 3807 kapkaç olayının meydana geldiği, bu olayların zanlılarından sadece 455'inin ele geçirildiği... Geri kalanların ise hala İstanbul'un sokaklarında icrai sanat eyledikleri...
Anlayamadığım ise; örgütlü olan ve bir çok noktadan destek alan terör odaklarını silen, uyuşturucu mafyasının defterini düren, çeteleri dize getiren İstanbul polisinin nasıl olup da bu serserilerle başa çıkamadığı...
*
SON SÖZ: 27 bin polis, küçük Bilge'nin fotoğrafına baktıkça, suçluluk duymalı... Ve artık çocukları bile hedef alan bu serserileri silip atmayı polislik mesleğinin namus davası yapmalı...
Araçlar gişede arızalansın!
TERSLİK bu ya; köprülerin, otoyolların gişeleri önünde yüzlerce araç birden arızalanamaz mı? Yani böylesi bir tesadüf sonucu yüzlerce motor bir anda duramaz mı?
Tabii ki arızalanabilir... Ama bunun için önce motorların ağız birliği etmeleri, insafsız zamma karşı tepkilerini göstermeye söz vermeleri gerekir...
Peki; böyle bir durumda suç oluşur mu? Yani kamuya açık bir yolu trafiğe tıkayanlar suçlu olur mu?
Bence hayır!
Çünkü burada sürücülerden kaynaklanan bir eylem değil, motorların su kaynatması, karbüratörün tıkanması veya debriyaj balatasının sıyırması söz konusu olur... Motora ceza kesilmeyeceğine göre kimsenin başı ağrımadan eylem ortaya konulmuş olur...
Sonuç mu? Bu arızalanmalar sabah ve akşam saatlerinde meydana gelirse belki sonuç bile alınır... Bakarsınız Deli Dumrullar zammı kaldırır..
İĞNE
Koltuklar sıcacık!
İSTANBUL 1'inci Bölge Milletvekilleri İzleme Komitesi, bölgenin 23 milletvekilini izlemiş ve hazırladığı raporda "genelde devamsızlık yapılmadığını" belirtmiş...
Tamam da; benim merak ettiğim Meclis oturumlarına düzenli olarak katılan bu milletvekilleri hangi konuları gündeme getirmiş? Kendi adına kaç kez kürsüye gelip sorunları irdelemiş, çözümler önermiş? Halka yönelik haksızlıkların hangisine isyan etmiş? Hangi konularda soru önergeleri vermiş?
Kısacası; ceylan derisi kaplı o koltuğu ısıtmaktan başka ne üretmiş?
SERBEST KÜRSÜ
Haksızlık!
HAZİNE arazilerinin satışı ile ilgili yasa tam bir rezalet. Biz çalışalım, 40 yıl sonra 95 metrekare bir eve ancak sahip olalım, onlar hazıra konsun. Bu vahşi bir haksızlık! Kendimi tecavüze uğramış gibi hissediyorum. Benim burada dikkatimi çeken; satışlarda yerel yönetimlere hiç söz hakkı verilmemesi ve satılan arazilerin 5 yıl süreyle vergiden muaf tutulmak istenmesi... Kusura bakmayın "Çüşşşşş" diyorum. M. Özer
3 kişiden birine devlet bakıyor!
DEVLET Bakanı Şükrü Sina Gürel'in açıklamasına göre kamu kesiminde çalışan memur, işçi, sözleşmeli ve kapsamdışı personel sayısı 2 milyon 374 bin 505 kişi... Bir o kadar da Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK emeklisi olduğunu varsayarsak ve her bir çalışan veya emeklinin en az 4 kişilik bir ailenin geçimini sağladığından yola çıkarsak; demek ki 60 milyon nüfuslu Türkiye'de 20 milyon kişi devletin eline bakıyor...
Sonuç mu?
Bu yük devlete ağır geliyor... Yatırımlara harcanması gereken katrilyonlar maaş ödemelerine ayrılıyor... Ülke patinaj yapıyor...
ATA'ya saygısızlık
MÜNEVVER Namar, eşi ile birlikte Yunanistan'a gidiyor... Selanik'e geldiklerinde tabii ki Atatürk'ün doğduğu evi de ziyaret ediyor... Ama kapıda dalgalanan yarısı solmuş Türk Bayrağı'nın halini görünce üzülüyor... Sonra da kendi kendine düşünüyor; Selanik'teki Başkonsolosumuz ne yapar? Bu milletin onuru olan bayrağımızın halini görmez ve onu değiştirmezse ne işe yarar?
|