Bankacılık sistemi deyim yerindeyse "yerlerde sürünürken", yabancı bankaların bu kârı elde etmelerinin tek bir açıklaması var: Krize bankacıların tabiriyle "long pozisyonla" yani fazla dövizle girmişler. Long pozisyon, sık sık duyulan "açık pozisyon" tabirinin tam tersi.
Bankacılık sistemi yıllardan beri açık pozisyon taşıyordu. Yani borç aldıkları dövizi satıp, elde ettiği TL'yi genellikle Hazine'ye veriyorlardı. Eğer banka bu açığını kapar ve üstüne fazladan döviz satın alırsa, "long" pozisyona geçiyor. Bankaların; kurlar, faize göre daha düşük seyrederken bu yönde bir davranış sergilemesi için dövizde hızlı bir artış olacağı beklentisinde olmaları gerekir.
İşte bu bilanço verileri de kriz sırasında sık sık "dövizi yükseltiyorlar" diye eleştirilen yabancı bankaların, 21 Şubat öncesinde açık pozisyonlarını kapattıklarını, hatta ciddi miktarda döviz tuttuklarını gösteriyor. Bu da özkaynaklarına göre elde ettikleri kârdan anlaşılıyor.
Bankacılık normlarına göre bir yılda kârın özkaynağa oranı yüzde 20 olursa, bu çok iyi bir sonuç. Üç aylık döneme yüzde 5'lik bir oran denk düşüyor. Tablodaki oranlar, bu bankaların ne kadar olağanüstü bir dönem yaşadıklarını net şekilde ortaya koyuyor.