Alır başımı giderim
Hepsi kariyer sahibi, fakat hepsi kariyerini bırakıp uzak bir köye gitmeye hazır. Yeter ki bir dahaki krizde kendi tarlalarının ürününü yiyebilsinler ve toprağa dokunup huzur bulabilsinler
Sonunda insanlar çileden çıktı. Yıllarca büyükşehirlerde kariyer yapmak için kendilerini hırpaladılar, hayalini kurdukları hayat standardı için çalışıp didindiler. Şimdi ise gözleri ne iş ne de para görüyor. "Verdiğimiz bunca uğraş neye yaradı sanki" diyerek şehirden kaçma planları yapanların sayısı hiç de az değil.
Köy köy, kasaba kasaba gezip kendilerine yaşamak için yeni bir yer arıyorlar. Çevrenize bakın, 'tersine göç' planları yapan birilerini mutlaka göreceksiniz. Biz de araştırdık ve gördük ki artık Türkiye'de kariyer yapmanın imkansızlığı ve gereksizliği anlaşılmış, çünkü kariyer 'başka güçler' tarafından her an yerle bir edilebilir. İkincisi, toprak önem kazanmaya başlamış. Büyükşehrin yoruculuğu, hırsı, kirliliği, gürültüsü, koca ve pis binaları artık burada yaşayanlara cazip gelmiyor. Onların derdi kendi domatesini yetiştirmek, küçük bir köy evinde yaşayıp 'köylü' komşulara sahip olmak ve bir dahaki krizde "Hıh, bana ne, kendi bahçemdekini yerim" diyebilmek. Önümüzdeki bir iki yıl içerisinde seçtikleri yerlere taşınmayı düşünüyorlar. Kendilerine böyle geniş bir zaman tanımalarının sebebi sıkıntıya düşmemek, borçtan harçtan arınmış, tertemiz bir sayfayla yaşama başlamak.
Sele razıyım
Levent Erseven (Yayıncı Ğ 40 yaşında)
Ben bu şehri çok seviyorum, ama bu şehir zor bir şehir. Bir taraftan her şeyi sunuyor ama bedeli pahalı. 18 senedir bu işleri yapıyorum, yoruldum, sıkıldım. Toprakla uğraşmak istiyorum artık, benim derdim o. Etrafımda benim gibi düşünen çok insan var. Bodrum'a yakın bir yere gidiyorum. Kendime hayli geniş bir arazi aldım. Bodrum'a yarım saat uzaklıkta bir köy. Dediğim gibi 18 yıldır çalışıyorum, bu benim dördüncü krizim. Dört taneden ilkinde battım, öğrendim. İkincisi 90'da oldu, ben hiçbir şey yapmadım, adamın biri bire üç dedi battım. Biri birine kitap fırlatıyor siz ödüyorsunuz. Hep sizin dışınızda bir şey gelişiyor. Sel götürdü de ürün olmadı demeye razıyım. Bilirim ki doğa söz konusu, benim yapacağım bir şey yok. Ben artık korkmaya başladım. Ocak ayında uyuyamadım, martta da aynı şey oldu. Hep bunun paniğiyle mi yaşayacağız hayatta? Topraktan ürettiğim bir şeyleri de satabilirim. Ama zengin olayım, trilyonlar kazanayım diye değil. Üç kasa domates satayım, keyfim yerinde olsun. Dört gün önce bir yer aldım Bodrum'dan, domates, zeytin, üzüm ekeceğiz, evimizi koyacağız üzerine. Bir terslik olmazsa üç sene içinde gidebileceğim. Oraya borcum olmadan gitmek istiyorum. Gidip orada da borçlanmak istemiyorum. Bilmediğim bir şeye gidiyorum. Burada paranın karşılığının ağır olduğu yeni yeni anlaşılıyor. Bir yerde müdür olduğunuzda dört bin dolar para veriyorlar, vakitsizlikten çocuğunu göremeyen insanlar haline geliyorsunuz. Eşim de buradan bir an önce gitmek istiyor. O da tekstilciydi ve çok zorluk çekti.
Heyecanı yeter
Muammer Özdemir (Gazeteci - 37 yaşında)
Şu an Bodrum'a yerleşmekle uğraşıyorum. Evimizi hazırlıyoruz. Bodrum'a araştırmalar yapmak için gittiğim zamanlarda Balıkesir'de Aydın'da kasabalara uğrayıp karşılaştıklarımla sohbet ettim. Bazılarının oraları bırakıp büyükşehirlere gitmeyi düşünmelerine üzüldüm. Belki iyi kötü bir iş bulacaklar ve gelirleri artacak. Ama toplam olarak yaşama kaliteleri çok düşecek. Paranın karşılığında ne alabildiğinizin hesabını iyi yapmak lazım. Eğer dalından meyve koparma, kapıyı korkmadan açık bırakabilme ayrıcalığını İstanbul'da isterseniz astronomik bir bedel ödemeniz gerekir. Göç etmek kısa vadede biraz masraflı, ama yaşam standardınızı düşürmediğiniz halde harcadığınız parayı hemen geri alıyorsunuz. Göç etmenin sadece heyecanı yeter. İnsan kendini daha zinde ve üretken hissediyor. Karı koca ilişkilerin bile düzeliyor. Orada bebeğim bahçe domatesi yiyerek büyüyecek, yürüyerek parka ve denize gidecek. Daha sosyal ve girişken olacak. Niye burada kalayım ki?
Şehirde ölmek, köyde ise yaşamak kolay
Emre Sayın (Reklamcı - 40 yaşında)
Ben tamamen toprağa dönmek istiyorum. Kocaeli - Yalova arasında bir yerlere, ya da Adapazarı'nın bir köyüne yerleşebilirim. Tabii Güney de olabilir bu. Şimdi yer araştırması yapıyorum. Yoksa bir yer alacak param hazır. Esas istediğim seracılık ya da besicilik yapmak. 10 dönüm bir arazi almak istiyorum. Gittiğim zaman orada sıkıntı çekmek istemiyorum, koşullar iyi olsun istiyorum. İstanbul'dan çok sıkıldım, trafikten, iş hayatından, paraya endeksli çalışmaktan. Burada sağlığımızı kaybediyoruz. İleride bir gün bu kadar çalıştım çabaladım ne için demek istemiyorum. Biraz da keyifli yaşamak lazım hayatı değil mi? Zaten bu ülkede kariyerin mantığı kalmadı. Planlama diye bİstanbul artık yokir şey yok. Ancak şansınızı planlayabilirsiniz. 11 yıldır reklamcılık yapıyorum, birdenbire kendimi böyle bir kriz ortamında buldum. Araştırdım bu krizden büyük ve orta büyüklükte toprak sahibi olanlar hiç zarar görmedi. Ürünlerini satamasalar da kendi karınların
Kemal Karaer (Reklamcı / Art Direktör - 35 yaşında)
Bu krizden bizim sektör çok etkilendi. Örneğin eşim işsiz kaldı. Ben dalış yapıyorum, ayrıca rehberlik deneyimim de var. Durumlar böyle olunca ben de bir yere gidelim, dalış kursları veririm ya da rehberlik yaparım diye düşünmeye başladım. Çocukların da burada, şehir kaosunda büyümesini istemiyorum. İstanbul artık yok, bizim için burada bir hayat yok. Benim için deniz de dert değil. Bir dağ evi de olur, kırsal hayat da olur. Her şekilde ekmeğimi çıkartırım diye düşünüyorum. Belki Fethiye'ye, Datça'ya gidebiliriz. Tabii bir köyüne gideriz. Kalabalık, yoğunluk istemiyorum çevremde. Bu aralar araştırmalar, hesap kitap yapıyorum. Eğer bütün hesaplar tutarsa önümüzdeki yıl burada olmam. İstanbul'da standartlar da, kazanç da düştü. Ne kazanırsan o gidiyor. Ama orada öyle olmayacağını düşünüyorum. Daha düşük bir kazançla yaşabileceğimi düşünüyorum. Çevremdeki herkes buradan gelecek bir gelirin olsun diyor, ben öyle düşünmüyorum. O zaman aklım burda kalır. Kariyer falan diye bir şey de yok artık. Ben art direktör olmak için çok uğraştım ama bir günde her şey alt üst olabilir. Burada, plazada çalışıyorum ve her yıl düzenli olarak çok fena hastalanıyorum. Bu normal bir şey değil, sağlıklı değil.ı doyurdular çünkü. Muhtemelen köye ilk taşındığım zaman sıkılacağım. Ama burada hayatla boğuşmaktansa orada maket yaparım. Burada ölmek çok kolay, orada ise yaşamak.
Aslı E. Perker
|