kapat
23.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi


Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Sezer'in partisi, Sezer'in medyası

Türkiye, Cumhurbaşkanı'nın ilkelerini benimseyecek siyasal partilere ve o anlayışı destekleyecek yaygın organlarına kavuştukça, düzlüğe daha çabuk çıkacak

Olup bitenin anlaşılmasını netleştirecek olan temel soru galiba şu: Türkiye çağdaş dünyanın bir parçası mı olacak yoksa eskisi gibi Ankara'nın sömürgesi olmaya devam mı edecek?

Soruya hemen cevap vermek kolay değil. Türkiye'yi çağdan koparmak isteyenler ile yeryüzünün uygar bir parçası haline getirmek isteyenlerin çekişmeli maçı devam edip duruyor.

Bir bakıyorsunuz, müflis durumdaki Ankara, IMF'in ay sonunda yapılacak direktörler toplantısına yetiştireceğini taahhüt ettiği tasarıları Meclis'ten geçirerek yasalaştırıyor. Yıllardır soygun üreten devletçi ekonomik sistemin kaynağındaki kamu bankaları sorununu çözmek için Emlakbank ile bir adım daha atıyor. Başta üreticisi olmak üzere hepimizi fakirleştiren tütün konusu yeni yasa ile ekonomik aklın sınırları içine çekiliyor. Siyasetçinin vergi ödeyenlere hesap vermesini önleyen bütçe dışı on beş fon daha feshediliyor. Tahkim yasası çıkıyor. Bunlar evrenselleşme doğrultusundaki adımlar.

Ama diğer yandan, Fazilet Partisi'nin kapatılması ya da ağzını açanı doğduğuna pişman edecek olan RTÜK Yasası gibi Türkiye'yi 1930'lu yılların bağnaz yönetim anlayışına iyice lehimlemek isteyen bir gayret de var.

Özgürleşmeyi ve zenginleşmeyi birarada sırtlayıp götürecek bir siyasal partimiz yok. Onun için ortaya şizofrenik bir görüntü çıkıyor. Borç para vermek için şartlar ileri süren dünyanın zorlamasıyla kamu bankalarının soyulmasına son verenler de, rejimin otoriter ve totaliter niteliğini pekiştiren Takrir-i Sükun'un çağdaş versiyonu sayılabilecek RTÜK Yasası'nı çıkaranlar da aynı partiler.

Sezer'in hakkı Sezer'e
Geçtiğimiz hafta başında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen RTÜK Yasası, Ankara'daki yerel zihniyetin içyüzünü göstermesi açısından çok ilginçti. Cumhurbaşkanı RTÜK Yasası'nı veto eden uzun gerekçesinde o zihniyeti fevkalade berrak bir şekilde deşifre ediyordu. Yasanın veto edilmemesi halinde, ülkenin zaaflarını aşabilmesi için gösterilen her gayret, "korku salan" ya da "karamsarlık, umutsuzluk eğilimini körükleyen" bir girişim olarak değerlendirilerek susturulabilecekti.

Sezer, bu muhtemel felâketi önledi. Cumhurbaşkanı'nın, bu ülkeyi "sessizleştirmek" isteyen ürkütücü yasayı veto etme gerekçelerini okurken, tasarıyı "kimin kaleme" aldığını çok merak ettim. Bu, nedense ortaya çıkmadı. Cumhurbaşkanı, düşünme ve ifade özgürlüğümüzü elimizden almak isteyenlere, ceza hukukunun temel ilkelerini anımsatıyordu. Suç sayılacak eylemlerin öğelerinin açıkça ve kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde tarif edilmesi gerektiğini söylüyordu. "Korku salacak" ya da "karamsarlık ve umutsuzluk duygularını körükleyecek nitelikte" türünden belirsiz suç tanımlamalarının zamana ve zemine göre değişik biçimlerde yorumlanabileceği aşikârdı. Evrensel hukuktan taviz vermeyen Ahmet Necdet Sezer buna set çekiyordu.

Sezer, RTÜK Yasası'nın medyadaki tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önlemeyi amaçlamadığı tespitini yaptıktan sonra, bunun sakıncalarını şu olağanüstü satırlarıyla vurgulamaktaydı:

"Basın özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlüktür. Düşünce özgürlüğü, düşüncelerin özgürce açıklanması yanında bunların yayılması ve öğrenilmesi özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle, basın özgürlüğünün, okuyucuların, izleyicilerin ya da dinleyicilerin haber alma ve görüşleri öğrenme olanağından yoksun kalmaları yönünden de değerlendirilmesi gerekir. Haber alma ve verme hakkı ya da haberlere ulaşma özgürlüğü, izleyici ya da dinleyicilerin bireysel hakkı olarak düşünülemez ve düzenlenemez. Bunlar, izleyicilerin ve dinleyicilerin kolektif hak ve özgürlükleridir. Basın özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduğu kadar özel güçlere karşı da korunmalıdır."

Cumhurbaşkanı'nın bu evrensel nitelikteki düşünce özgürlüğü tanımı ne yazık ki temsil ettiği devletin resmi televizyonunda bile kabul görmüyor. TRT'nin hâlâ "yayın yasağı" uyguladığı insanlar ve düşünceler var.

Neyse ki yasanın veto edilmesi bu tür yasakları iyice yaygınlaştıracak olan bir girişimi şimdilik akamete uğrattı. Umarız bundan sonra da uğratır.

Sezer'i örnek alan
Evrensel hukuktan ve dürüstlükten taviz vermeyen Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'nin en çok güvenilen kişisi olmaya devam ediyor. Avrupa Birliği standartlarını yakalamaya uğraşan, Türkiye'yi dünyalı yapmaya savaşan, hukukun ve ekonominin evrensel kurallarını uygulamaya azimli bir anlayış güçleniyor. Ve bu anlayışın en popüler simgesi Sezer gözüküyor.

Ne var ki, devletten birşey istemediği için her an gitmeye hazır, dürüst mütevazı ve dünyaya açık bir cumhurbaşkanının temsil ettiği değerleri sahiplenen bir siyasal parti de, aynı anlayışa sahip çıkacak bir medya örgütlenmesi de ortalıkta görünmüyor. Üstelik RTÜK Yasası'na Cumhurbaşkanı'nın yazdığı veto gerekçesi bu yasayı destekleyenlerle arasındaki ayrılığın neredeyse bir uçuruma dönüştüğünü de belgeliyor.

Türkiye, Cumhurbaşkanı'nın ilkelerini benimseyecek siyasal partilere ve o anlayışı destekleyecek yaygın organlarına kavuştukça, düzlüğe daha çabuk çıkacak. Devletin saydamlaşmasını ve evrensel hukuk kurallarının burada da uygulanmasını savunan ve bu anlayışı pratiğe geçirmeye hazır siyasi partilerin varlığı, bugün dünyanın zorlamasıyla gerçekleştirdiğimiz bir çok değişimi bilinçli bir şekilde ve kendi çıkarlarımızı en iyi şekilde koruyarak yapmamızı sağlayacak.

Ne ki, Türkiye'ye Ankara'nın bir iç sömürgesi olarak bakmak isteyenler buna direniyor. Bugünkü siyasi yapı kendi içinden böyle bir parti çıkartamıyor.

Bu kısırlık da, ülkedeki tedirginliği ve güvensizliği büyütüyor. Yeni krizlere imkân veren bir kırılganlığı arttırıyor.

Biz, Ahmet Necdet Sezer'in tüm halkın desteklediği profiline sahip çıkacak siyasal partiler ile medya zihniyetinin bir an önce doğup güçlenmesinin Türkiye için büyük bir şans olacağı kanaatindeyiz. Bu ülkenin Sezer gibi birine sahip çıkması, çağdaş siyasi yapıların da doğabileceğine olan inancımızı güçlendiriyor.

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır