  
Tele Vole kültürüne baş kaldırı.. Tele Pazar!..
Kışın bahara bağlandığı günlerden bir Pazar öğleden sonra, evde miskinlik yaparken, can sıkıntısı içinde zaplamaya başladım.. TRT2'de bir spor programı.. Takıldım.. Saat beşe gelmişken program bitti.. Bre aman.. Tüm spor olayları, fena halde yoğunlaşırken üstelik..
Tele Pazar aklıma geldi birden.. Güneş Tecelli ile Cenk Koray'ın sunuşları ile doruklaşan, TRT'nin o efsane spor ve magazin servislerinin ortaklaşa hazırladığı, Pazar öğleden sonraları coşkusu.. İsmail Cem'in Genel Müdürlüğü, Tarcan Günenç'in şefliğinde.. Millet Dünya Kayak Atlama yarışlarını nefesi kesik izler olmuştu, mesela..
Tele Vole kültürü diye aşağıladığımız, karşı çıktığımız programlar almıştı, Tele Pazar'ın yerini.. Spor da ufalmış, ufalmış, sadece futbol, onun da sadece Fener, Galatasaray ve Beşiktaş'ı olmuştu..
Bunları hep eleştiriyorduk.. En çok da ben eleştiriyordum.. Tele Vole'yi ve futbol merakını değil.. Yaşamak için reklama, reklam için reytinge muhtaç televizyonlar, halkın en çok izlediklerini yayınlamak zorundaydılar.. Peki reyting yapmadığı için ekrana gelmeyenler ne olacaktı?..
Hedefi hep TRT olarak gösteriyordum. Özel TV'ler bu işi yapamaz.. Ama halkın vergileri ile yaşayan TRT'nin görevi, reytinge karşı program yapmak.. Halkı aydınlatmak.. Dünyanın her yerinde devlet TV'lerinin işlevi budur..
O Pazar ekrana bakarken "Peki sen ne yapıyorsun Hıncal" dedim.. "Peki sen ne yapıyorsun, bunca birikiminle eleştirmek dışında.."
Işık yandı kafamda..
Fikrimi yakın dostum Ünal'a (Özüak) açtım.. "Derhal Yücel Yener'e gidelim" dedi.. Yücel Yener TRT'nin kurum içinden yetişmiş ilk ve tek Genel Müdürü.. Televizyoncu ve TRT'ci..
Bizim gitmemize gerek kalmadan Yener İstanbul'a geldi.. "Eski Tele Pazarlar" dememize gerek kalmadan, ağzımızdan "Leb" çıkarken leblebiyi anladı.
"Yapın" dedi.. "Arkanızdayım.."
Uyardım..
"Sevgili Yener, bu yıl TRT Genel Müdürlüğünde süren doluyor. Seni yıpratmak isteyenler ve de beni pek sevmeyenler, bu programı kullanıp, sana saldırabilir, yoluna taş koymaya kalkabilirler.."
"Umurumda değil" dedi.. "Ben size güveniyorum.. Hemen başlayın.."
Hemen başlayamadık tabii.. Ekibin kurulması gerekiyordu. Genç, amatör, hırslı ve hevesli bir ekip oluşturmalıydık..
Bu Pazar öğleden sonralarının, spor, eğlence, kültür ve sanat programı olacaktı. Hafif!.. Deyim yerinde ise, TV Light.. Öyle süper star sunuculara falan ihtiyacı yoktu. Kendi yıldızlarını zaman içinde kendi yaratmalıydı..
Gençlere imkan, gençlere fırsat tanımalıydı..
TRT'ci, 40 yıllık dost Cengiz'i yanımıza alıp yola çıktık..
Bugüne kadar neler yaptığımızı özetlersem, amaçlarımız ve ilkelerimiz de özetlenir..
Tenisten, artistik patinaja, Amerikan futbolundan, triatlona yığınla sporun yarışmalarını ekrana getirdik, yarışma sonuçlarını duyurduk, tanıtımlarını yaptık.. Amatör dediğimiz branşlarda şampiyon sporcularımızı stüdyoya getirip söyleşiler yaptık.
İstanbul, resim, heykel galerilerini her hafta dolaştık.. Sergileri ve sanatçıları tanıttık, duyurduk..
Sezon boyu tiyatroları, her hafta sinemaları, müzik, sanat festivallerini izledik, haber verdik, yayınladık.
İstanbul'da her hafta açılan fuarları duyurduk, tanıttık.
Lise, üniversite, özellikle gençliğin kültür ve sanat etkinliklerini okullarının dar çerçevesinden çıkarıp ekrana taşıdık. Bu onlar için güzel bir teşvik ve ödül oldu.
Gençler ve amatörler için "yarışma" havasında bir bölüm koyup, hiç tanınmayan sanatçılara, şarkıcı, taklitçi, hokkabaz ve sihirbazlara "Ekran" fırsatı verdik. Geçen hafta 11 yaşında bir illüzyonist vardı mesela, bayıldım.
Ülkemize gelen ünlü sanatçıları duyurduk, tanıttık.
Seyircinin göz zevkine de hitap eden, çok şirin mini defileleri bu ülkenin top modelleri ile stüdyoda canlı sunduk. Uğurkan Erez, Sevgili Yuri'nin orkestrası eşliğinde, canlı müzikle birlikte modacıları ve yılın modasını da tanıttı, her hafta.. Cengiz Abazoğlu, Ayla Dümer gibi kreatörler, Mudo, Roman gibi hazır giyimciler koşa koşa geldiler davetimize..
Alev Baymur'un okulunun hazırladığı danslar, açılış ve kapanışlarımızı renklendirdi.
Müzik konusunda gene özel TV'lerin unuttuğu, Alaturkaya ve halk müziğimize ağırlık verdik. Yaşar Özel, Muazzez Abacı, Mustafa Sağyaşar gibi devler konuğumuz oldu. Yaşayan en büyük saz ustalarından Muzaffer Özdemir, nerdeyse devamlı sanatçılarımız arasına girdi. Genç Karadenizli Davut, herkesi coşturdu.
TRT'nin kadrosundaki alaturkacılara her hafta "Buyrun" dedik..
Stüdyoya, orkestra ve saz heyeti koyup, cesareti olan herkesi "Canlı" söylemeye davet ettik.. Playbacke göre ses kalitesi düştü biraz tabii.. Ama canlı söylemenin keyfi hepsini bastırdı.
Popu da ihmal etmedik.. Nükhet Duru, Özdemir Erdoğan, Tarık, bu haftalarda bizimle olanlar arasında idiler.
Halkın gülme ihtiyacını da düşündük.. Başta Hakan ile Utku'nun şirin skeçleri mizahı hiç eksik etmedik.
Pür amatör başlayan Tele Pazar yavaş yavaş oturmaya başlayınca, Yücel Yener bizi TRT1'e taşıdı..
Bu arada bir ilki devam ettirdik. Bütün TV'lerde spor programları futbol sezonu ile sona ererken, biz ilk defa, yaz sporlarını da izlemek için "Devam" dedik.. Bugün ülkenin nerdeyse tek spor programı durumundayız..
Tele Vole kültürüne karşı binlerce eleştiri yazısı yayınlayan medya, Tele Vole'ye baş kaldırı olarak ortaya çıkan Tele Pazara nedense itibar etmedi. Bir tek Burhan Ayeri dostumuz bizi her hafta izledi. Teşvik etti.. Uyardı.. Yol gösterdi.
Teşekkürler Burhan..
İşte Tele Pazar özetle bu..
Reyting almadığı için ekrana gelmeyen spor, ekrana gelmeyen sanat, ekrana gelmeyen müzik, yüzlerine pek bakılmayan gençlik, bizde her hafta.. Seyircili bir stüdyodan canlı yayın yapıyoruz..
Amacımız "Mükemmel"e ulaşmak.. Şimdilik "Mü" deyiz..
Özellikle ruhları tümüyle amatör bir ekiple gitmenin keyfi içindeyiz. Hatalar ve kusurlardan korkmuyoruz.. Çabamız ayni hatayı tekrarlamamak..
Bu programa seyirci olarak gelebilirsiniz.. (Pazarları 16.00- 19.00 arası). Bu programın amatör sanatçılara imkan veren bölümlerinde yer alıp hünerlerinizi sergileyebilirsiniz.. TRT İstanbul televizyonunda, her işimize hem de nasıl koşan bir Remzi Bey var, onu arayarak.. Olmadı bizim Yasemin'e de not bırakabilirsiniz şimdilik.
Tele Vole kültürü, bugünden yarına mağlup edilecek şey değil.
"Ben bunlardan bıktım, değişik şey istiyorum" diyenler için hazırlanan bu program zaman içinde değişik şey isteyenlerin sayısını arttıracak. Zaman içinde bu ülke insanının kafa yapısında değişiklikler yaratacak..
Zaman, sabır ve her hafta daha başarılı olma çabası..
Kolay bir işe soyunmadığımızı biliyoruz. Ama içimiz rahat..
"Başka.. Yeni" diyenler için artık bir alternatif var..
Bu ülkede "İzlenmeyenler"i merak ediyorsanız eğer, bu hafta ve her hafta konuğumuz olun.
***
Son bir not.. Özel, ama gerekli.. Çünkü TRT Genel Müdürü seçimi arefesinde özellikle beni ve arkadaşlarımı kullanarak, Yücel Yener'i yıpratmak isteyen, faullü oyuncular var..
Ben yıllık izin yapmam. Tatilim, asla fedakarlık etmediğim cumartesi ve pazar günleridir.. 20 yıldan beri ilk kez, pazarlarımdan vazgeçtim. Haftalık tatilimi bire indirdim. Bunun maddi karşılığı, bana şu anda, özel tvlerden bir saatlik bir program için teklif edilenlerin yirmide biri değil. 10 yıl önce, Hakan Utku'nun yazdığı metinleri 15 dakika içinde okumak için çıktığım Şaka Mera'nın da tamı tamına onda biri..
Yani, mesele para değil.. Bir idealin gerçekleşmesi.. TRT yöneticileri bize güvenmeye devam ettiği sürece, çalışacağız.. Programı kabul ettirip emin ellere devredene dek, pazarları tatil yapmayacağız.
Tele Vole kültürüne kimler gerçekten karşıymış, onu da göreceğiz.
Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittinciğim
Arman Talay bizi bırakıp gideli üç yıl olmuş. Son karşılaştığımızda:
"Başkan, dedim, artık iyice yaşlandık.. Kilo vermemiz lazım."
"Niye?" dedi.
"Tabutumuzu taşıyanlara fazla, yük olmayalım!"
"Sen gene iyisin.. Beni taşıyacaklar düşünsün!"
Biz Arman'la aramızda böyle acayip şakalar yapardık. Ben ne bileyim Onun benden önce gideceğini.
130 kilo, belki de çok daha üzerindeydi. Tabutunu taşıdık.
O kadar çok insan geldi ki, ağırlığı adam başına bir gram bile düşmemiştir.
Arman'ı Ankara'daki Ermeni mezarlığına gömdük. Ermeni olduğunu, bi çok çalışma arkadaşı da o gün öğrendi.. Ben bile unutmuşum.. Zaten ne fark eder ki, ister müslüman ister ermeni.. Önemli olan "adam gibi adam" olmak değil mi?
Tören için İstanbul'dan gelen Patrik, Arman'ı uğurlayan büyük kalabalığa şöyle bi baktı:
"İşte dedi.. biz sevinçli günlerimizde de, yaslı günlerimizde de içiçe olabiliyoruz. Bundan sonra da niye olmayalım?"
O günlerde bi yerlerde gene "Ermeni Yasası" tartışılıyordu ve Arman'ımızı defnettiğimiz mezarın hemen ötesindeki bazı mezar taşları, meçhul kişilerce kırılmıştı.
"Adam gibi adam" Arman, çok iyi bi yöneticiydi de.
TRT'nin spor servisi, Onun önderliğinde bi çok ilke imza attıydı.
Hep gençleri destekledi. Spor dünyamızın bi çok ünlü spikeri, sunucusu Onun öğrencileridir.
Uğur Dündar'ın tv'deki ilk büyük başarısının arkasında da Arman vardı. Münih Olimpiyatları başlıyordu ve parasızlıktan dar kadroyla gidilecekti. Uğur Dündar (çok genç ve meslekte yeniydi) "Yalnız yüzmeyi anlatmak istiyorum" dedi.
Oysa, en az 15 branş canlı verilecekti ve bu işi topu topu üç spiker götürecekti. Üstelik Türkiye tarihinde ilk defa Olimpiyatlar, Tv'den yayınlanıyordu. Galatasaray'ın şimdilerdeki kupa maçları gibi, insanlar haftalar öncesi oyunlara konsantre olmuştu.
Üç spiker "Biz bu işin altından kalkamayız Uğur'un yerine bi başka arkadaşımız görevlendirilsin" diye itiraz ettiler. Arman dayattı:
"Uğur yalnız yüzmeyi anlatacak!"
Bu tartışmalardan Uğur'un sonradan haberi oldu mu bilemiyorum.. Ama Arman'ın o günlerde bana şöyle dediğini hatırlıyorum.
"Bu çocuk yarının çok büyük televizyoncusu. Önünü kesmemeli, bu imkanı vermeliyiz. İlk büyük sınavını mutlaka başarıyla geçmeli"
Gerçekten Uğur Dündar çok başarılı oldu. Medya alemine damgasını vurdu!
Sonraki çok üstün "performans"ında, Münih oyunlarının katkısı küçümsenemez.
Arman'ın böyle çok hikayesi vardır Abuzittin'ciğim. Hatta gene onun müdahalesi olmasaydı, Halit Kıvanç'ın futbol spikerliği çok erken bitebilirdi.. Neyse, o konuyu da başka bi mektubumda yazarım.
Bilir misin Arman hiç telefon defteri de kullanmazdı.
Bu kadar telefon numarasını nasıl ezberinde tutuyor şaşar kalırdık.
Ama son zamanlarda belleğinden şikayete başladıydı:
"Telefon numaralarını hemen hatırlıyorum da fakslarla teleksleri birbirine karıştırıyorum."
Hafıza konusunda kimsenin, hatta Süleyman Demirel'in Onun eline su dökebileceğini sanmıyorum.
Öteki iyi insanlar gibi Arman da erken gitti.
Münasip yerlerinden öperim kardeşim.
Güneş
SEVDİĞİM LAFLAR
Yenileceğinden korkan, daima yenilir.
Yıldırım Beyazıt
BİZİM DUVAR
Galatasaray iç transferde ümidini FİFAya bağladı. FİFA Cimbom'a ŞİFA olacak.
Hakan&Utku
TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan
Adamın biri tren istasyonuna gelmiş, bir papazın yanında oturup açmış gazetesini, leş gibi içki kokuyor, gömleğinde yanaklarında ruj izleri, üstü başı perişan.. Bir ara gazeteden bakışlarını kaydırıp, "peder!, bu el ayak titremeleri neden oluyor?" diye sormuş "Oğlum!" demiş Peder "Ucuz yaşam, içki, kadın, uykusuz sefil geceler bu hale getirir insanı!.."
"Evet, dikkat ederim!" demiş adam.. "Ne kadar zamandır bu titremeler var?" diye sormuş Peder.. "Bende yok!" demiş adam, "Sizin Papa'yı okuyordum da!.."
|