  
Kilidin şifresi
Küçükken babamın şifreli asma bir kilidi vardı. Mıncırık tahta bir sandığın önünde asılı dururdu. Pek aklım takılırdı o şifreli kilide.
Her birinin üstünde çeşitli harfler bulunan ve her biri kendi ekseni çevresinde aşağı yukarı dönen; birbirine yapışık, yüzük büyüklüğündeki altı sarı pirinç halkayı; ortalıkta kimseler yoksa, kurcalamadan edemezdim.
Kilidin, halkaların üstündeki harflerden bazılarını yan yana getirerek; belirli bir sözüğü yazınca açıldığını biliyordum. Ama o sözcüğün ne olduğunu bilmiyordum...
Ayrıca halkaların üstünde sade harfler yoktu; harflerle birlikte yıldızlar, artı ve eksi işaretleri gibi şeyler de vardı. Onlar da insanın kafasını büsbütün karıştırıyordu.
Üstelik, halkaları evirip çevirerek, altı harfli her sözcüğü yazma olanağı da yoktu. Örneğin "çakmak" yazabiliyordun ama, "cımbız" yazamıyordun. Her halkaya alfabeden ancak yedi sekiz harf kazınmıştı.
Bunlardan hangileri yan yana gelince açılıyordu kilit; bulmak kolay değildi.
Hırçın annelerin çocukları, aşk ilişkilerinde kendilerine güvensiz yetiştiklerinden; kolay kolay mutlu olamazlar.
Şifreyi açacak sözcüğün ilk harfi daha başlangıçta sakatlanır.
Diyelim ki, ilk harfte bir sakatlanma olmadı. Çok sevilmiş çocuklar da, yaşama karşı dirençsiz olurlar. Bu kez de, şifrenin ikinci harfini cuk oturtmak zorlaşır.
Babamın kilidindeki halkaları, bir rastlantı mucizesi bekleyerek, uluorta çevirip dururdum bazen... "Darstb" gibi, "Zermik" gibi, "Hirves" gibi anlamsız sözcükler çıkar ve kilit açılmazdı.
Yetişilmiş ortamdan edinilen koşullanmalar da, düşüncelere ve tavırlara yansıdığı için, şifrenin üçüncü harfi de kolay kolay yerine gelmeyebilir.
Çocukluk öyle bir dengede geçecek; çevre de, öyle bir verimlilikte olacak ki...
Şifrenin halkalarıyla oynarken, "hal" yazdıkça, kilitte açılacakmış gibi hafif bir gevşeme olduğunu farketmiştim...
"Hal" ile başlayan altı harfli bir sözcük bulsam, belki de istediğim olacaktı. Kilit açılacaktı. "Halime" ile "Hallaç"tan başka, "Hal" ile başlayan altı harfli bir sözcük bulamıyordum. Son üç halkadaki harfler de bunları yazma olanağı vermiyordu.
Çocukluk dönemiyle, çevrenin olumlu olması da yetmez. Ayrıca bir de yüksek bir enerjiye gerek vardır. O enerji yoksa, her şey sıfırda durur, hiç bir şifre çözülmez...
Acaba babam kilide kendi adını mı yazmıştı?
Ne istediğini, enerjini nereye harcayacağını bilmezsen; bütün yeteneklerine karşın, gücünü boşuna tüketmekle kalırsın; kilit yine açılmaz bir türlü...
Babamın adı da "Hal" ile başlıyordu ama beş harfliydi. Kilitde ise altı halka olduğuna göre, şifrenin de altı harfli olması gerekiyordu.
Diyelim ki, ne istediğini de biliyorsun; oraya varmak için, karşılaşacağın engelleri zamanında aşabilecek misin? Bunu kestirme olanağı yoktur. Bazen eğrisi doğrusuna denk gelir, aşarsın. Bazen de yaşamın tükenir, aşamazsın.
Yine de ben kilitde babamın adını şöyle bir yazdım. Belli belirsiz bir çıtlama oldu. Bilinç ötesi bir içgüdüyle, başladım altıncı halkanın her harfini, babamın adının sonuna getirmeye. Harfler arasındaki bir yıldız işareti, babamın adıyla aynı düzeye gelince; şifreli kilit, sustasını fırlattı ve açıldı.
Babam, adını yazarak kilidin şifresini düzenlemiş; adı beş harfli olduğu için de, sonuna bir yıldız oturtmuştu.
Keyiften neredeyse ayaklarım tavana vuracaktı.
Aslında kilidin takılı durduğu sandığı merak ettiğim yoktu. Kilit değişik ve şifreli olduğu için, sadece ona takılmıştı aklım.
Kilidi açtıktan sonra, sandığa da bakmadan edemedim.
Sandık boştu, babam laf olsun diye takmıştı o kilidi oraya...
Not: 19 yıl önce yazılmış bir yazı... "Hürriyet"den...
|