Son 2 aydır Beşiktaş'ın transfer politikasını şaşkınlıkla izliyorum. Yine son yıllarda yapılan hatalar tekrarlanmaya başladı. Koskoca Beşiktaş kulübü, sanki "teknik direktöre bağlı yabancı transferlerden" yeterince çekmemiş gibi, aynı filmi bir daha izlemek zorunda bırakılıyoruz.
Tabii ki, her teknik adamın beraber çalışacağı oyuncuları seçme hakkı vardır. Ancak bunu yaparken tüm yetkileri elinde toplayarak, pazarlıkların içinde yer almasının bedeli ağır olabilir. Ne yazık ki, Beşiktaş bir kez daha bunu yaşıyor. Baya ve Veit transferinde neler oldu? Christoph Daum araya girdi, menajerler fazla komisyon istedi. Kısacası ortalık karıştı ve neyse ki iş tatlı bitti.
Bakın, burada gelmek istediğim nokta kesinlikle, "Daum komisyon alıyor, almıyor" tartışması değil. Bunu tartışmak bile abesle iştigal olur.
Burada önemli olan bu transfer anlayışının Beşiktaş'a ne getirdiği... Şu andaki sistemde futbolcu, kulüple değil teknik adamla anlaşma imzalıyor. Hoca, takımdan ayrıldığı anda futbolcu kendini huzursuz ve güvensiz hissediyor ve o da ayrılmak istiyor.
Daha yeni yaşamadık mı? Pascal Nouma'nın, "Scala benim babamdı. Daum ile çalışmak istemiyorum" sözleri kulaklara küpe olmadı mı? Şimdi Daum'un 1 yıl mukavelesi var. Sixten Veit ve Zoubeir Baya ise 2'şer yıl için imza attılar. Otomatik olarak peşinatlar yüksek ödeniyor. Yönetim ve teknik direktör değişirse, bu futbolcuların durumu ne olacak?
Her hoca kendi yabancısını getirir ve götürürse bu değişimden başarıyı bekleyemezsiniz. Bu yüzden de transferlerde muhatap, teknik direktör değil yönetim olmalı. Geçtiğimiz yıl, "Hoca ile isimleri belirleriz ama görüşmeleri yönetim yapar" diyerek, olması gerekeni uygulayan ve Avrupa futbolunu en az Daum kadar iyi bilen İbrahim Altınsay'ın geri planda kalışı şaşkınlık verici.
Benim merak ettiğim, bu transferler böyle devam ederse, geleceğin Beşiktaş'ı nasıl kurulacak?