kapat
16.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )

Çorap söküğü...

Geliri az, harcaması çok; tasarrufların çoğunu emerek yaşayan, aşırı merkeziyetçi bir siyasi merkez...

Bunun yarattığı rantın ve diğer tasarrufların küçük bir kesim tarafından kullanılmasını sağlayan, ülkenin ekonomik potansiyelinin harekete geçmesini engelleyen aşırı bir tekelleşme...

Tekelci tek kültür üzerine temellenen bir vatandaşlık anlayışının, kültürel standartlaşmayı zorlamasıyla ortaya çıkan, büyüyen, çözümsüz kalan, şiddeti her an yeniden besleme ihtimali olan bir Kürt meselesi...

Kamu sahasında kimlik, inanç ve birey temasına kuşkuyla bakan, bu teması yasaklamaya çalışan arkaik bir laiklik anlayışı...

Yetkililerin siyasi sorumluluk taşımadığı, siyasi sorumluluğa sahip olanların yetkili olmadığı garip bir devlet yapılanması ve bu yapılanmanının, adliyeden emniyete toplumsal talepleri ve evrensel değerleri, yani sorunların siyasi çözüm yollarını dışlayan bir tahakküm yaratması...

Aşırı merkeziyetçi devlet yapısı yüzünden kaynak dağılımının kapalı kapılar ardında ve siyasi amaçla yapılması, bunun yarattığı oligarşik parti düzenleri ve adliye sisteminden ihale sistemine kadar uzanan bir yozlaşma...

Devletin yapılanma ve politikalarını zorlayan bir toplumsal değişim ve talep dalgasıyla kamu düzeni ve yasaların kevgire dönmesi, devletin zaman zaman acze düşmesi, toplumu toplum yapan ortak paydaların erimesi...

Evet, ülke sorunları denince, bu listeyi daha da uzatmak mümkün...

Ancak, bu sorunları nasıl sıralarsanız sıralayın, değişmeyecek olan iki temel unsur var.

İlki bu sorunlardan her birinin çözümünün diğer sorunun çözümüne bağlı olması; ikincisi ülkenin hemen her açıdan bir batağa saplanmış olduğu.

Bunlar yanında; ülke, özellikle AB ile sıcak temasından sonra bir değişim iklimini solumaya başladı, soluk alıp verdikçe tıkanıkılığı, batağı daha çok hissetti ve hissediyor.

Mevcut yapılanmanın değişim baskısı karşısında eğilip, bükülmeye başladığını gördü ve görüyor.

Değişim artık kaçınılmaz...

Peki özü ne olmalı bu değişimin?

Bu soruya yanıt diğer bir soruya verilecek yanıtta gizli:

Neden bu sorunlar her yanımızı kuşattı?

Yanıtı açık bu ikinci sorunun.

Kuşattı çünkü Türkiye, kuruluş dönemlerinden itibaren çağın gereklerini yerine getirememiş, yani modernleşmenin en önemli taşıyıcısı olan özgür bireyle, demokratik standartlaşmaya dayalı eşitlik ilkesini bulamamış, hukuk düzenini kuramamış, yani modernleşmesini eksik yaşamış bir ülkedir.

Yeni dünya düzeni ve yeni çağ ile bu meseleyi çözemediği bir esnada karşılaşmıştır.

Klasik demokrasinin gereklerini bile yerine getiremediği bir dönemde, bireyin ve haklarının yeniden tanımlandığı, demokrasi tanımında standartlaşmanın yerini farklılaşmanın aldığı bir dalgayla yüz yüze gelmiş; yaşadığı iç ve dış bunalımlar ikiye katlanmıştır. Ülke yönetimi toplumu, bireyi içinden kuşatan bu yeni dalgayla mücadele etmeye soyundukça, sorunlar daha da azmıştır.

Bu çerçevede, örneğin 28 Şubat, eksik modernleşme modelini daha gerilere götüren bir anlayışı yeniden keşfetmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.

Hangi açıdan bakarsanız bakın... İster eksik modernleşme açısından... İster modernleşmenin demokrasi ve toplumsal taleplere ilişkin çağın gerisinde kalmaya yüz tutan bazı ilkeleri açısından... Bilin ki, bugün yaşadığımız temel sorun, toplumsal, kültürel, ekonomik, sosyal kaynakları seferber ederken kullandığımız, yüzyıllardır değiştiremediğimiz aşırı merkeziyetçi yöntemden kaynaklanmaktadır.

Bu değiştiği anda gerisi çorap söküğü gibi kendiliğinden gelecektir.

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır