kapat
16.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Medeni Kanun ve...

Birisi deseydi ki; televizyonda Medeni Kanun tartışmasını izleyince içini öyle sıkıntı basacak; insan olmaktan öyle utanacaksın ki, kendini evden dışarı; sokaklara atacaksın...

Gülerdim! Güler, geçerdim!

Ama öyle oldu...

Duygusal titreşimler taşımaktan çok, kamusal faydaya açık bir tartışma, toplumsal yaldızımızı sapır sapır döktü...

Sözde muhafazakâr gerçekte ise sapına kadar çıkarcı olan toplumsal ahlakımızın gerçek yüzü ortaya çıkıverdi...

İyi ki "Teke Tek"te enine boyuna tartışıldı Medeni Kanun!

İyi ki herkes hesaplarını kitaplarını; hoyratlıklarını; acılarını; eteğindeki taşları; çektiklerini ve çektirdiklerini söyledi, anlattı!..

Görmesini bilen gözler için gurur duyacak hiçbir "medeni" yanımız olmadığı görüldü...

Anlaşıldı ki, ancak birçok şeye yeniden başlarsak; çok şeyi yeniden düşünüp hissetmeyi göze alır ve istersek "medenileşebileceğiz!"

Dayanamadım bu kadarına..

Kalktım, televizyonun karşısından kendimi sokaklara attım.

Yine de kaldırımların dostluğu, içimde dağılan dünyayı toparlamaya yetmedi.

Çünkü açıktı işte; bir kez daha çırılçıplak ortadaydı:

Babalar kendi "koca bebeklik"lerini çocuklarından daha çok önemsiyorlardı...

Yüzünü döndüğüne sevecen, sırtını döndüğüne zalim babalarla doluydu ortalık...

Anneler tam kadın olmaya kalkıştıklarında uçurumdan aşağı itiliyorlar; tam anne olmanın tatlarını çıkaracakları sırada da içinden çıkılmaz bir köleliğe itiliyorlardı.

Çocuklar... Onlar ya durmadan öfke biriktiren seyircilerdi ya da yarının gaddarları bugünün kurbanlarıydı...

Para... O yok mu? O hepimizin hayatını tam ortasından yırtarak hükmünü sürdürüyordu...

"Ne kadar naziksiniz beyefendi"li; "Ne kadar zarifsiniz hanımefendi"li dünyaların cilası soldukça altından "yaşayan ölüler" çıkıyordu işte!..

Öyle bir tabloydu ki bu, iflah olmaz iyimserler bile "kadınlarla erkekler bir daha yan yana gelmesin, evlenip çoluk çocuğa karışmasın" diye dilek tutabilirdi...

Hayatta paçayı kurtarma iştahıyla gerçekleştirilen bütün beraberliklerin paçalarından çamur akıyordu...

Ve bir taşıtı durdurur gibi durdurup, dışarı çıkılamıyordu bu boğucu sarmaldan!

Çünkü...

Galiba...

Dev yalanlar, berbat korkular, sevgisizlikler ve saygısızlıklarla dolu bir dünya kurmuşuz kendimize...

O zaman da ne "kanun" fayda ediyor ne de "medeniyet!"

(Benim bu sözlerim de insanı irkiltecek ve itecek kadar "gönül çalıcı" geliyor. Oysa bize şimdi duygu değil, "iş" gerek! Kuşku yok ki, iyi bir Medeni Kanun en güzel sözden daha güzeldir!..)

AYNA
Bazen bir çığlık atmak, ortaya bir tez atmaktan çok daha iyidir.

R. W. EMERSON

OKURKEN

Brel'in hayatı
"Pencereden bakar, uzaklara takılır bakışları: Brüksel Garı'na yağmur yağmaktadır. Gitarını almıştır yanına, umudunu ve birkaç kuruşunu almıştır...

"Tatminsizliklere, yeni acılara doğmak olmasaydı... Böylesi bir yolculuğa hiç çıkılmayacaktı belki. Yeni serüvenler hiç aranmayacaktı. Şarkının dünyasına hiç girilmeyecek, hiçbir şarkı yazılamayacaktı belki...

"Kendisini Paris'e, yeni bir yazgıya götürecek trendedir şimdi...

"Brüksel Garı'na yağmur yağmaktadır.

Bir arayış olacaktır şarkı; uzun, tehlikeli, ölümcül bir arayış..."

(Bir Yalnız Adam: Jacques Brel; Mario Levi, OM Yayınevi)

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır