 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
Magazin |
|
Astroloji |
|
|
|
Para Durumu |
|
Hava Durumu |
|
|
|
Bizim
City |
|
Sizinkiler
|
|
|
|
Sarı Sayfalar |
|
İstanbul |
|
|
| Cumartesi Eki |
|
Pazar Eki |
|
|
|
Künye
|
|
E-Posta |
|
Reklam |
|
Arşiv |
 |
  
Karışık pizza
Sofraya sürüyorum...
Cumhurbaşkanı, yanında eskort motosikletler, yolda gidiyor...
Yol Cumhurbaşkanı geçecek diye trafiğe kapalı...
Ama yoldaki sinyalizasyon lambaları -doğal olarak- çalışmaya devam ediyor...
Tak, kırmızı yanıyor, zınk Cumhurbaşkanı arabası duruyor!
Motosikletli eskortlar kırmızı ışıkta geçiyor...
Ama bir bakıyorlar Cumhurbaşkanı'nın makam aracı durmuş...
Zırt geri dönüyorlar, tekrar makamın yanında konum alıyorlar.
Şimdi acaba, Cumhurbaşkanı neden kırmızıda makam aracını durduruyor?
Büyük olasılıkla örnek olmak için...
Yani "Ben duruyorum, artık vatandaş da durur herhalde" diye.
Bir mesaj...
Cumhurbaşkanı istediği kadar trafiğe kapalı yolda, kırmızı ışıkta dursun...
Memleketin gerçeği farklı!
Bir bakıyorsunuz siyah bir Mercedes...
İçinde bir mavi ışık, döne döne yanıyor...
"Vaaaayyynnnn" diye bir ses çıkararak arkanızda!
Yol veriyorsunuz sizi solluyor, önünüze geçiyor.
Füme camlar arasından seçiyorsunuz, gençten bir adam var içinde...
Sizi geçtikten sonra önündeki arabaya yine bir "Vaaayyyynnn" çekiyor.
O çekilmeyince aaaa o da ne...
Bir de anons yapıyor genç adam, "34 FR 723 sağa çek", "Vaaaayyyynnnn"...
Hop çekiyor adam, bizimki geçiyor.
İnsanın aklına geliyor...
"Yahu kim bu"
Lakin alışmışız...
Araba siyah, ışık mavi, bir de anons...
İnsanın aklına geliyor...
Sivil plakayla gezen bir bakan...
Vali...
Emniyet Müdürü...
Derin devlet gezide...
Oysa hiçbiri...
Gençten bir velet!
Hem uyanık hem serseri...
Toplumsal korkularımızı bulmuş...
Sonuna kadar kullanıyor maşallah (!)...
Cumhurbaşkanı'nın kırmızı ışıkta durmasıyla biz iflah olmayız...
Ama polisimiz Cumhurbaşkanı'nın kırmızıda durmasından...
"Kardeşim sen kim oluyorsun da kendine cankurtaran muamelesi yapıyorsun" mesajı çıkarır da bu otomobilleri durdurmaya başlarsa...
O zaman bir umut doğar.
Hadi şimdi de bir Japonya hikâyesi anlatayım. Tokyo'da dolaşın ve diyelim ki "Buluşmalar Çeşmesi"ni arıyor olun... Ve tam "Buluşmalar Çeşme"sinin önünde bir Japon'a sorun... "Buluşmalar Çeşmesi nerede" diye... Japon size "Aha şu karşındaki Çeşme" demez! "Sağa yürüyün 100 metre, sonra sağa dönün bir yüz metre daha, sonra yine sağ yapın 100 metre, sonra yine sağ yapıp yüz metre yürürseniz karşınıza çıkar" türü bir formül söyler... Çünkü onların kültüründe "Tam oradasınız" demek, bir anlamda "Sizin algılama kabiliyetiniz biraz zayıf" demeye gelecek ve onlar bunu bile söyleyemeyecek kadar kibar. Şimdi bizim Meclis Başkanı merak ediyormuş... Evinin bahçesinde beslediği ve her sabah saat 5'te öten horoz Japon Büyükelçisi'ni rahatsız ediyor mu diye? Valla... Ya bir gün bizim Meclis Başkanı oradan geçen bir Japon'a sizin Büyükelçi nerede yaşıyor diye sordu, Japon diplomat da kibarlığından öyle bir tarif etti ki... Sayın İzgi, onu yarım kulak dinlediğinden, üç sokak ötesi zannetti... Veya bizim başkan Japonları hiç tanımıyor... Adam Büyükelçi... Siz Meclis Başkanı'sınız... Horoz sabah beşte değil üçte ötmeye başlasa Japonlar, asla, "Rahatsız oluyoruz" demezler. Gazetede bir demeç... Başkanın ağzından yazıyor: "Komşumuz Büyükelçi rahatsız olduğunu söylerse horozu naklederiz." Benden -naçizane- söylemesi... Stres atmak için horoza mısır verme töreni, bir kedi besleyerek de ikame edilebilir. fBüyük olasılıkla Japon Büyükelçi'nin artık en sevdiği Türk atasözü "Erken öten horozu keserler" olmuştur. Zaten şu sıralar beş adım ötede "Pearl Harbor" oynuyor... El insaf... | ||
