Mersi, Mösyö Chabrol!
Artık 70'ine gelen 'Yeni Dalga'nın öncüsü Claude Chabrol'dan güzel bir film daha... Üstelik en son Cannes'da ödül alan Isabelle Huppert başrolde
Sıcak Çikolata Merci pour le Chocolat
Yönetmen: Claude Chabrol
Senaryo: C. Chabrol, Caroline Eliacheff
Görüntü: Renato Berta
Müzik: Matthieu Chabrol
Oyuncular: Isabelle Huppert, Jacques Dutronc, Anna Mouglalis, Rodolphe Pauly, Brigitte Catillon
Fransız filmi.
1950'lerin tartışmalarla dolu Paris sanat ortamında, burjuva ailenizi çıldırtmak pahasına eczacılık eğitiminizi yarıda bırakarak sinemaya daldınız: Fox şirketinin Paris bürosunda reklamcı olarak!.. Ama sinemayı teneffüs etmenin ilk yoluydu bu, sizin için... Sonra kaleminizi elinize alıp Arts dergisinde ilk eleştirilerinizi yazdınız. Sonra eleştirmen Andre Bazin'in kurduğu Cahiers du Cinema dergisinde yazmaya başladınız. O dergi ki, Yeni-Dalga'nın fikirsel öncülüğünü yapacaktı ve o dergi ki şu günlerde gurur ve onurla 50. yılını kutluyor.
Sonra uzak bir aile bireyinden kalan mirasla, "Le Beau Serge-Yakışıklı Serge" filmini çektiniz. Yıl 1958'di. Bu film, doğmakta olan Yeni-Dalga'nın tüm özelliklerini haber veriyordu. Birçoklarına göre o ünlü akımın ilk somut örneğiydi bu...
Aradan 40 küsur yıl geçti, Mösyö Chabrol... Filmlerinizin sayısı 50'yi çoktan aştı, 60'a yaklaştı. Sizin yaşınız 70'i buldu ve geçti. Ama siz hiç yorulmadınız. Her yıl bir, ya da iki yılda üç film temposuyla çalışmayı hep sürdürdünüz. Farklı çabalarınız, değişik projeleriniz oldu. Ama sinemanızın temel özellikleri pek değişmedi.
SIRADAN HAYATLARIN GİZİ
Siz en iyi tanıdığınız çevreyi, Fransız küçük burjuva çevresini anlatmayı seçtiniz. Zaaf ve erdemleri, korkuları ve mutlulukları, aşk ve nefretleriyle Fransa'nın orta sınıfları... Yüzeydeki rahat, güvenli ve parlak yaşamlarının ardında, hırstan oburluğa, şehvetten kıskançlığa yedi temel günahın tüm açılımlarını taşıyan... Daha da ötesi, kolaylıkla suç işleyen, öldüren, cana kıyan, rakiplerini, düşmanlarını veya başarısını engelleyenleri korkusuzca ezip geçen bir sözde uygar ve eğitilmiş sınıfı delik deşik ettiniz.
Ve de, daha 1957'de (Truffaut'nunkinden önce) hakkında bir kitap yazdığınız Alfred Hitchcock'u hoca bellemekten de hiç vazgeçmediniz. Suça ve cinayete onun gibi yaklaştınız: Suç işleyenlerin aslında nasıl zarif ve seçkin kişiler olduğunu göstermekten, sosyete cinayetlerinin ardında yatan insanlık durumunu teşhirden hiç vazgeçmediniz.
İşte "Sıcak Çikolata"da tüm bunlar var, yeniden... Sevdiği ünlü piyanistle yıllar sonra evlenen ünlü bir İsviçre çikolata fabrikasının sahibi Mika'nın geçmişindeki giz nedir? Yıllar önce piyanistin ilk karısının ölümünde parmağı var mıdır? Piyanistin doğum kliniğindeki bir yanlışlık sonucu başka bir aileye verilmiş olan kızı yıllar sonra çıkıp geldiğinde, kocasının ona yönelen sevgisi, Mika'yı yeni suçlara mı itecektir?
İşte Chabrol bir kez daha bu sorulara yanıt arıyor. Görünüşte İsviçre gölleri kadar sakin yaşamların ardındaki sırları ustaca deşiyor, merakımızı hep ayakta tutuyor, İsabelle Huppert denen ve en son Cannes'da ödül alan muhteşem oyuncunun yüzünü yine çelişkili duyguların ve itiraf edilemez tutkuların yansıdığı bir ayna olarak kullanıyor.
Bu kez müziğe de özel bir yer veriyor, özellikle Franz Liszt'in çetin ceviz bestesi Cenaze Marşı'nı nerdeyse filmin dramatik bir ögesi konumuna sokarak... Daha ne istenir?
Tüm bunlar ve daha da sürecek gibi gözüken sonsuz çabalarınız için, 'mersi, Mösyö Chabrol!'
ATİLLA DORSAY
|