Bugün günlerden cumartesi... (Geçen haftanın cumartesi'si).
Gündemde neler var neler?
Beni soracak olursanız öyle durup duruyorum...
Ben dururken beynim vırvır konuşmakta ama. "Ne diyor bu?" diye bir kulak kabartayım dedim.
Alın size de misafirlik payı:
Köylüler uzaylıya taş atmışlardı ya ordan, Peygamber Efendimizin "Sana taşla vurana sen ekmekle vur" hadisi aklıma geldi; ama uzaylıların bundan doğal olarak haberi yok. O da cevaben taş atma cihetine gitmiş doğal olarak! "Doğal olarak" deyince de o meşhur boya reklamı aklıma geldi.
Haluk Bilginer "neşeli" karakteri canlandırmadaki oyun gücü ile fevkalade.
Fevkaladeden telefon reklamındaki, Demet Şener'in "fevkılade" lafı, "neşeli karakter" deyince de İngilizce'den mülhem "gay" olma hali geldi aklıma. Ondan da Tarkan'ın arkadaşları ile neşeli neşeli şakalaşırkenki hallerini bize gösteren fotografları... Eğlenir eğlenir; bize ne değil mi? Değil işte. Ya uluorta eğlenecek biz de bunu bileceğiz, ya da beraber eğlenirken ebediyete kadar gizlenecek. Ne fena ki olmuyor işte. Bazen de evdeki hesap çarşıya uymuyor.
"Evdeki hesap, çarşı" lafından yeni yarışmamız "102 milyon" geldi aklıma. (Ne güzel yeni Melih'lerimiz, Sinan'larımız, Dilek'lerimiz olacak).
Bu yarışmada bana "Orada neler oluyor"daki teknede Demircan'la Semih'in yaptığı bir komikliği hatırlattı. Semih Demircan'ın arkasına geçmiş ellerini onun koltuk altından geçirmiş, masada oturan Demircan'ın kahvaltısını masayı görmeden yedirmeye çalışıyor, tas içinde yüzünü yıkıyordu. Tepinerek güldüğümü hatırlıyorum.
Bu yarışma bana bir şeyi daha hatırlatıyor.
Kendisini pek beğendiğim Ata Demirer'in her programında yaptığı "oyuncu eller" espirisini.
Kim kimden gördü. Onu ben bilemiyorum tabiatıyla fakat "fevkılade" komik bir oyun.
Ben de dost ve müşterilerime sunmayı düşünmekteyim.
Sessiz sinema ve Tabu öldü. Yaşasın "oyuncu eller". Burdan da "Tabu" oyunu oynadığım günlerden bir gün ekibin içinde Kerem Alışık'ın da olması aklıma gelmesin mi?
(Valla Tabu oyunu için kayıtlarımız devam etmekte. Oynamak isteyen kaleye mum diksin. Bekliyoruz.)
Ben bu Kerem'i eskiden pek sevimli bulmazdım. Neydi o öööle Hakan Ural'larla gazino gazino dolaşmak falan. (Tee o yıllar, düşünün.)
Fekat, mekat oyun günü gayet neşeli (burdaki neşeli o anlamda değil) idi. Pek sevdim. Kerem deyince de şiir kitabı "Kerem misali" aklıma geldi. Bana göndermiş, soruyor: "Devamı gelsin mi bi bak bakalım" diye. Ben bilir bir kişiyim aynı zamanda tabii bana sormayacak da kime soracak?! Hemmencecik
cevap veriyorum kendisine buradan: Okeydir Kerem. Devam et anacım.
Kitap deyince de bana Parantez yayınlarından bir teklif geldi, yazılarını kitap olarak yayınlamak istiyoruz diye. Bu geldi aklıma.
Ay! Bir heyecanlan ben; düne kadar BBG'deki Eray'ın "Türk filmleri parodisi"ndeki Cem Yılmaz sesiyle "Ben yazılarımı kitap haline getirmemmm. Yazdım mı sıfırdan yazarımmm" ukalalığım, birden "Şeyy ehhem tabii yani siz uygun gördüyseniz neden olmasın" şeklinde "yeni gelin pembeliği"ne büründü.
Duyduk duymadık diyen olmasın "Bim bam bom ve dahi çatlasın düşmanlar, benim de artık bir kitabım var" olacak yakında. Bak burdan da Yasemin Kumral Hanım geldi aklıma ve onun uzaylılara yaptığı bir şarkı ki bu mevzuu bir yerden hatırlıyorum. Sanırım başa döndük. Bugünkü yazı yetmediyse siz de başa dönün, yazıyı baştan okuyun. Hem zaten hâlâ bu satırlardaysanız ne diyeyim ben size.
Allah akıl, fikir versin.