kapat
09.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Türkiye nasıl zenginleşir?

Eğer bizim de bir burjuva sınıfımız olsaydı, "nasıl zenginleşeceğimizi" konuşacağımızdan, zaten güvenlikli bir ülke olacaktık.

Ankara'da iki farklı anlayış birbiriyle kol güreşi yapıyor. Birincisi Türkiye'yi bir "milli güvenlik devleti" halinde tutarak burayı biraz daha merkezileştirip, militerleştirmek peşinde.

Diğeri ise, burayı "evrensel zenginlik devleti" yapmak isteyen bir gayret.

Birincisi yerel, ikincisi evrensel.

Birincisi, RTÜK Yasası'nı çıkarıp internete sansür, matbuata Abdülhamit baskısı getiriyor. İkincisi kamu bankalarının "Ankara ve şürekası" tarafından soyulmasını önlemeye çalışıyor.

"Milli güvenlik devleti" olarak yola devam etmemiz ve 76 yıllık bu zihniyet egemenliğini sürdürmemiz halinde neler olacağını, daha önce bunları yaşadığımız için biliyoruz.

Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 1993 yılında Muş'ta düzenlenen operasyonda gözaltına alınan on bir köylünün "öldürüldüğüne" kanaat getirmesi ve Türkiye'nin bir trilyon tazminat ödemeye mahkum olması, tipik bir "milli güvenlik devleti" anlayışının sonucudur. Vatandaşını yargısız infaza tâbi tutmak, daha dolaysız bir anlatımla gözünü kırpmadan cinayet işlemek bizde "güvenlik" ile açıklanır. "Evrensel Zenginlik Devleti" anlayışında ise toplumsal örgütlenmenin temelinde "hukuk ilkeleri" olduğu kabul edilir. Birey ile devletin, birey ile bireyin ilişkilerini belirleyen kuralların ırzına geçilmez. Onun için de o tür devletler cinayetten hüküm giymezler.

Milli fakirlik devleti
Yeni RTÜK Yasası, kendi vatandaşını tam bir çete zihniyetiyle öldüren anlayışa eleştiri getirebilecek olanları da gene "güvenlik" gerekçesiyle susturmak istiyor.

Önceki günkü gazetelerde ise, Türkiye'deki "milli güvenlik devleti" anlayışının bizi nasıl fakirleştirdiğini çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyan bir haber vardı.

1999 rakamlarına göre "satın alma gücü paritesiyle", Avrupa Birliği üyesi devletlerde kişi başına milli gelir ortalama 22 bin 209 dolar iken, Türkiye'de 6 bin 440 dolar.

AB'nin en zengin ülkesi, kişi başına 41 bin 230 dolar ile Lüksemburg. Yunanistan ise 15 bin 800 dolar ile en fakiri.

Ne yazık ki, Avrupa Birliği'nin en fakir üyesi konumundaki Yunanistan bile kişi başına gelirde Türkiye'den tam iki buçuk misli daha zengin.

Ama biz bunlardan katiyen ders almıyoruz. Örneğin, Kıbrıs'ta da, KKTC adam başına 3 bin dolara bile ulaşamazken, Rum tarafı 16 bin doları geçiyor. KKTC yönetimi ise, Türk güvenlik mantığının da yol göstermesi ile, dağlara kazınmış kocaman Türk bayrağını 250 milyon dolar harcayarak ışıklandırma peşinde. Dağlara "önce vatan" yazmanın, bayrak kazımanın ya da onu ışıklandırmanın bizi zenginleştirmeye yetmediğini bir türlü göremediğimiz için battık. "Zenginleşmeyi" konuşmamak, onu ilk gündem maddesi yapmamak bizi batırdı. Böyle giderse daha da batıracak.

Yılda yüzde 7 kalkınma
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin zenginliğine hiç olmazsa biraz yaklaşmamız için 2003 yılından itibaren 2025 yılına kadar aralıksız yüzde 7 ile kalkınmamız gerekiyormuş.

Böyle bir mucize gösterirsek, bundan tam 24 yıl sonra kişi başına gelirimiz 23 bin 940 dolar olabilecekmiş. Yani neredeyse bugünkü Avrupa Birliği ortalaması. O zaman AB ne olur, Allah bilir.

Maastrich Anlaşması'na yeni ilave olunan bir madde ise, "güvenliği", özgürlüğün ve zenginliğin kendiliğinden sağlıyacağını vurgulamakta.

Eğer bizim de bir burjuva sınıfımız olsaydı, "nasıl zenginleşeceğimizi" konuşacağımızdan, zaten güvenlikli bir ülke olacaktık. Askeri bürokrasi, burjuvazinin yerini alınca sadece "iç ve dış düşman" konuşur olduk. Siyasette de "merkezi" gene aynı odak belirledi. Ortalama "vatandaş tipinin" nasıl olması gerektiğini de gene aynı kurum tespit etti. Sonunda gözaltına aldığı insanlarını göz kırpmadan öldüren, evrensel ölçüleri simgeleyenleri güvenlik nedeniyle cezalandıran, battıkça dağlara bayrak kazıyan, daha da battıkça bunları ışıklandıran bir yapı ortaya çıktı. Fark öylesine büyüdü ki, yüzde 7 kalkınma ile 24 yıl sonra ancak AB'nin bugünkü düzeyini yakalayacak hale düştük.

Nasıl zenginleşiriz?
Türkiye düze çıkmak istiyorsa, "vergi verenlerin paralarını, vergi vermeyip sadece oy verenlere gizlice dağıtmayı" sona erdiren yasaları çıkarmakla yetinmeyip, toplumsal gündemini, aynı zamanda bizi hızla da özgürleştirecek olan "nasıl zenginleşiriz" sorusuna kilitlemeli.

Aslında, Türkiye'nin zenginleşmesi için neler yapılması gerektiğinin önemli tespitleri "Beş Yıllık Plan"larda var. Doğrusu onları dikkatlice okuyunca insanın yüreği bir kez daha burkuluyor ama gerçek bir Türkiye fotoğrafının çekilmiş olması da insanı umutlandırıyor.

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde birini oluşturan bir ülkenin amacı dünya ticaretinden hiç olmazsa yüzde 1 pay almak olmalı. Egemenliği pekiştirmenin bundan daha güvenli bir yolu da yok üstelik.

Ne ki, Türkiye henüz ekilebilir topraklarının yarısını bile sulayamayan bir ülke olduğu gibi, yarının teknolojilerinde iddia sahibi olabilecek bir toplumsal iradeyi de gösteremiyor. "Araştırma ve Geliştirme"ye ayrılan pay yok denecek kadar az. Bu, yekten "biz bilim ve teknoloji üretemeyiz" demek.

Peki, "bilim ve teknoloji" üretmeyi kendine hedef seçemeyen bir ülke nasıl "güvenlik" üretecek?

Çoktandır bir yana itilen beş yıllık planlardaki tespitler, yeryüzünün bize söyledikleri ile tıpa tıp aynı. Çünkü bu işin yerlisi yabancısı yok, bu işin "evrensel kuralları" var.

Milli güvenlik devleti anlayışı, "evrensel zenginlik aklı"nı bir kenara ittikçe, bu iş sarpa sarmakta. Kaynak yaratamadığımız gibi, yaratılanın büyük kısmı da gereksiz yere savunmaya gitmekte..

Bu ülkenin zenginleşmesini isteyenlerin 7. ve 8. Beş Yıllık Planlardaki uzman tespitlerinin ve "güvenlik" için önce "zenginliği" konuşmamız gerektiği gerçeğinin altını sürekli çizmesi gerekiyor.

Yoksa, baskıcı ve sansürcü RTÜK yasası bile kimseyi kurtaramaz.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır