kapat
08.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Çağrı ve Quinn

Kimi okurlarım Anthony Quinn yazımda neden "The Message" ("Çağrı") filminden söz etmediğimi sordular.

Bir sinema yazısı değildi benimki...

"Ama" dediler; "Özellikle Çağrı filmi bizim için önemliydi!"

Çok haklılardı.

Şimdi Quinn'i de bir kenara bırakıp bu konuda birkaç söz etmek gerekiyor.

1976 yapımı "Çağrı" filmi çok önemliydi.

Tuhafınıza gidecek belki ama, asıl Batı için; Hollywood'un sinema endüstrisinde egemen olan kültür ve mantık için önemliydi...

Çünkü Müslümanları ya terörist olarak gösteren ya da kolonyalist öykülerin arka figürleri olarak kullanan; trajik bile olmayan, ancak komik karakterlere yol veren bir oryantalizme esir düşmüş Hollywood'tan, İslam'ın ilk dönemine ilişkin tarihsel bir film çıkması asla yabana atılamayacak kadar önemliydi...

Lübnan asıllı Mustafa Akkad'ın yapımcılığı ve bu filmi çektirerek üstlendiği risk önemliydi... (Tabii Çağrı'yı seven Müslümanların Akkad'ın aynı zamanda ardı ardına çekilen paganizm ve modern Hıristiyan korkularının karışımı ünlü Halloween filmlerinin de yapımcısı olduğunu bilmeleri gerekmezdi! Gerekir miydi yoksa? Bilseler başka türlü mü bakarlardı? Bunları geçelim...)

Ben filmin gösterime yeni çıktığı tarihlerde Londra'daydım. Şehrin en civcivli yerlerinde Quinn'in, kılıcı ve entarisiyle dev görüntüleri yer alıyordu. İslam hiç umulmadık bir kapıdan girip, Londra'yı egemenliği altına almıştı sanki...

Kısa bir süreliğine de olsa Olimpiyat Köyü baskını ve o yıllarda yaygın olan uçak kaçırma eylemleri unutulmuş, Hazreti Hamza'nın heybetli gölgesi Batı'nın üzerine düşmüştü. Az şey değildi bu!..

***
Sonra ilk olarak serin ve büyük bir Londra sinemasında Asyalı Müslüman göçmenlerle seyrettim filmi.

Anladım ki, yine biz bize kalmıştık, baş başa...

Yalnız ve "öteki dünya"ya ait seyirciler olarak.

Filmi seyrederken hep şunu düşündüm; acaba Anthony Quinn yerine başkası oynasaydı bu filmde, Hamza karakteri bu kadar etkileyici olur, öykü bu kadar dramatik bir etki yaratır mıydı?

Kararım açık: Hayır! Başka bir aktör olamazdı.

Çünkü şefkat ve şiddet ancak bu kadar "babaca" birleşebilirdi bir aktörde; saflık ve inancın enerjisi ancak bu kadar iyi bir karışım oluşturabilirdi...

AYNA
Şu düşüncede ısrar ediyorum: Aşktan başka suçlu yoktur.

BERNARD HENRI LEVY

Bilgi mi, yöntem mi?
Popüler medyanın bilim sayfalarını hazırlayanların; izleyicilerine özellikle sağlık konusunda doğru ve "heyecanlı" haberler vermek isteyenlerin kavramsal titizliğe önem vermelerinin vakti geldi, geçiyor.

Dün Hürriyet'de (Yarın bir başka gazetede aynı kafa karışıklığına rastlayabiliriz, isimler önemli değil!) "44 derece mucizesi" başlıklı haberi okurken anladım ki, neye "teori" denir; neye "pratik" denir; "uygulama" nedir; bu konularda hiç düşünmemişiz!

Rus bilimadamları, vücut ısısını organizmaya zarar vermeden 44 dereceye yükselterek kanser ve AIDS'i tedavi etmenin yolunu bulmuşlar. Haber bu! Ama sonrası problemli...

Sanki Türk doktorlar dahil herkes bu yöntemi biliyor da uygulamıyor gibi bir durum çıkmış ortaya. Oysa "ateşin yükselmesinin bağışıklık sistemine saldıran mikrop ve diğerlerini öldürmek için bir tepki" olduğu bilgisi en eski bilgilerdendir. Ama bu bilgidir!..

Bunu bilmek başka şeydir; ateşi, vücudu haşlanmış yumurtaya çevirmeden 44 dereceye çıkarmanın yöntemini bulmak başka şeydir. Rusların yaptığı bu olmuştur.

Yine, teoride bir yöntem inşa edebilirsiniz. Yani "zihninizde savaşı kazanabilirsiniz!" Ama uygulama başkadır...

Yazarken biraz dikkat lütfen!

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır