|
|
|
|
Akıllı Yıldırım
4 büyük kulüpte başkan ve yönetici olmak akıl kârı değil. Hem paranız hem sıhhatiniz hem de aile mutluluğunuz gidiyor. Bunun son örnekleri de Aziz Yıldırım ile Faruk Süren. Artık kulüpler, geyik muhabbetiyle idare edilmiyor. Ortada öyle paralar telaffuz ediliyor ki, zengin insanların bile kaldırabileceği yük değil.
Benim tuhafıma giden şey şu:
Her seçimde bu işin heveslileri yönetimini belirleyip fazla oy alarak kulübün idaresini eline alıyor. Sonra da Hanya'yı Konya'yı anlıyorlar. Biz oy veren üyeler, daha çok da o camianın içinde duayen olmuş, yaşlılıklarından dolayı saygı gören, etrafını etkileyen kişilerin onayıyla seçiliyorlar. Sonrasında bazıları oy vermekle işin bittiğini sanarak bacak bacak üzerine atıp ellerinde puro ve viskileriyle takımlarının başarılarına sevinir, başarısızlıklarına üzülürler. Attıkları zaman da mangalda kül kalmaz.
Keşke Süren de gitseydi
Peki böyle mi olmalı? Siz başkanı ve seçtiği yöneticileri ateşin içine atın. Adam parayı versin, sağlığını bozsun, ailesinin yüzüne hasret kalsın. Neymiş efendim; şampiyon olacaksın. Kimse taşın altına elini koymaz. Sonra da kulübün sahipleriymiş gibi istedikleri olmazsa feryat figân ederler. Bu klasik camia ve yönetici biçimi değişmeli.
Takımlarımızdan Avrupa'da başarı beklerler. Oysa orada rakiplerin bütçeleri korkutucu boyutlarda. Sense burada taşıma su ile değirmen çevir, mucizeler bekle.
Süren, Fatih Terim gibi yapıp geçen sezon bıraksaydı, yalvar yakar tekrar başa getirirlerdi. Aziz Yıldırım akıllılık ediyor. Zirvedeyken kulübünü bırakıyor. Çünkü adam tek başına her yönden mahvoldu. Bir dostumun eşi, Aziz beyin eşinin arkadaşı. Sayın Yıldız Yıldırım, eşinin başkan olmasından inanılmaz rahatsız. "Para önemli değil, kocamın sağlığı bozuldu" diyor. Önemli değil dediği ve cepten giden para da 32 milyon dolar. Eh, bu kadarı günâh yani...
|
|
|
|