kapat
05.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )

Durup bakmak

Deriz ki, bakmak var, görmek var!

Hani bakıyoruz tamam da, baktığımızı görmüyoruz bile...

Yani demek isteriz ki, baktığımız şeyi, bilincimizin ve bilgimizin müdahalesiyle kavramıyoruz...

Fakat...

Burada duralım.

Bence görmeyi bırakalım.

Çünkü önce bakmak gerek ve bakmıyoruz ki...

Pazar günü erkenden telefonum çaldı. Arayan sevgili Yiğiter Uluğ'ydu; Radikal'in Spor Müdürü; sımsıcak spor anı ve yorumları "Pazar Yürüyüşleri"nin yazarı Yiğiter.

"Penceredeki Kadın" adlı öykümü okumuş. Oradaki şu sözlere takılmış: Pencereden birlikte aşağıya bakacak çok zamanımız oldu. Gündelik hayatımızda bakmadan yaşıyorduk. Gözümüze dokunup geçen şeylerin arasında hızla gelip gidiyorduk sanki!

O'nunla öğrendim bakmanın yalnız yaşamak değil, düşünmek olduğunu da... Durup bakmakla mümkündü ancak anlamak!"

Sordu Yiğiter: "Çok bilinçli bir seçimle bu paragrafta 'görmek' fiilini hiç kullanmadın değil mi?"

"Evet" dedim; "Bence asıl eksiğimiz görmek değil. Herkes baktığını bir biçimde algılıyor; yani şöyle ya da böyle görüyor! Ama algıdan önce eylem var: Bakmak... Bakıyor muyuz acaba? Bakmak için durmak gerek..."

"Bakmak için kafamızı bile kaldırmıyoruz çoğu zaman" diye yanıtladı Yiğiter.

Haklıydı.

***
Çocuklara bakıyoruz.

Eve bakıyoruz.

Hastalara bakıyoruz; bu iş için bir iş grubu bile var: hastabakıcılar...

Bakmak gündelik hayatımızın hızı içinde sadece "bakımını yapmak, bakımını üstlenmek" olup çıkmış...

Ve tabii ki fal da bakıyoruz!

Ama kırk yıllık bakmak eylemiyle ilişkimiz öylesine zayıf, öylesine üstünkörü ki...

Alışkanlığın hızı ışık hızından yüksektir. Baktığımızı sandığımız şeylere şöyle bir değip geçiyoruz sanki. Bakmak değil, hafifçe bir temas...

Şimdi diyeceksiniz ki, "insanlık, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar görsel bir hayat sürüyor!"

Doğru!

Ancak görme duyumuzun öteki duyularımızdan daha çok uyarılması üzerine kurulu bu devasa kültürü hepimizin tek tek kişisel bakmak deneyimlerimizi etkilemiyor.

Herkes ünlü bilmemkimin kaç kilo verdiğini biliyor; ama nice ebeveyn kızlarının anoreksiya nervosa denilen tehlikeli bir zayıflama hastalığına tutulmuş olduğunun farkında değil; çünkü gerçekten bakmıyorlar: Çünkü ev içindeki koşuşturmaca içinde kızın solgun, zayıf bedeni gözden kaçıyor, gözler magazin görüntülerine odaklanıyor.

Anneler, şunlar, bunlar günlerinde filan da hep dikkat ederim; bir koşu çiçekçilere gidilip buketler hazırlatılır. Fakat o günün akşamında çoğu insan hatırlamaz buketlerin içindeki çiçeklerin "kaşını gözünü" ve türünü... Belki bir tek renkleri akılda kalır.

***
Aslına bakılırsa korkuyoruz da bakmaktan...

Bakmanın, bakışmanın "tehlikeli" yanlarını güzel yanlarından daha çok önemsiyoruz.

En büyük korkularımızdan biri göze gelmek!

Göz göze gelmeyi hiç sormayın. O ya tecavüz ya da hınzır bir doyum!

Öpüşen, sevişen çiftler tam birbirlerine bakacakları sırada, birinden biri ötekine "En iyisi, ben kaçayım!" diyor! Ya bakarsa! Ya baktığı yerde gerçekten "sevgilisi" varsa! Bu her şeyi eğlenceli olmaktan çıkaracak; belki de gözlerinden başlayacak aşkın tutsaklığı!

Bunlar bir yana..

Öyle bir hayat yaşıyoruz ki, bize gösterilenlere değil de, seçtiklerimize bakmaya hiç vaktimiz kalmıyor.

Yine de...

Üzerlerine şarkılar yazdığımız gözlere, biraz da baksak fena mı olur!..

Bir kıyıda güneşlenmeyi, yüzmeyi, eğlenmeyi bir an için unutup, denize öylesine baksak, uzun uzun...

Deniz kabukları toplamayı ertesi güne bırakıp, bütün gün tek bir deniz kabuğuna baksak, baksak, baksak...

Şafak sökerken denizin ve gökyüzünün mora çalan karanlığını yırtan ışık yangınına baksak...

Baksak... Bir gün gerçekten görmeye de başlarız.

Hiç ummadığımız şeyleri; varlığından habersiz olduğumuz güzellikleri görmeye başlarız belki. Biraz da kendimizi...

AYNA
Biz zaten birbirimizi bir vakit sonra harcamak adına yan yana gelmiş, getirilmiştik. Kıyım sürecek.

KÜÇÜK İSKENDER

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır