  
Türkiye'nin eliti yok!
Ünlü kişilerden sık sık şu sözü duyarsınız: "Ben kitap okurum ama roman değil! Hiç roman okumam!" Bu cümlelerde, roman adı verilen edebiyat türünü aşağı görmenin küçültücü tonu sezilir. Bu ciddi insanlara göre roman saçma sapan uydurmalar ve genç kızların hayallerini süsleyen anlatılardan ibarettir.
Ama aynı kişiler, eğitime ne kadar önem verdiklerini vurgulamaya da bayılırlar.
Onlara göre her şeyin başı eğitimdir ve "Maalesef Türkiye eğitimsiz bir ülkedir!"
Oysa bir ülkenin eğitimsiz olma durumu, roman ve şiir okunmamasıyla çok yakından ilgilidir.
Batı düşüncesinin gelişiminde edebiyatın rolünü görmezden gelmeye olanak var mı?
Homeros, Dante, Virgilius, Shakespeare, Cervantes, Moliere, Balzac, Stendhal gibi yaratıcılar olmadan batı uygarlığını düşünmek mümkün mü?
Elbette değil !
***
Ama Türkiye'deki eğitimsizliğin en çarpıcı yönü kendisini "elit", yani "seçkin" sayanların bilgisizliğidir. Türkiye'nin eliti yok.
Çünkü elit olabilmesi için, geçmişinde aristokrat kültürü bulunan bir ülkede, para kazanmaya başlayan burjuvaların da bu aristokratlara özenerek kendilerini ve çocuklarını geliştirmeleri gerekirdi.
Osmanlı Devleti'nde hanedan dışında köklü ailelere izin verilmediği ve güçlenen ailelerin varlığı "canı da malı da helaldir!" fetvalarıyla sona erdirildiği için aristokrat kesim oluşamadı.
Dolayısıyla, Cumhuriyet'ten sonra devlet yardımıyla para kazanmaya başlayan ve burjuvalaşan kesimler, özenecekleri, taklit edecekler bir Türk aristokrasisinden mahrum olarak yetiştiler. Eğer Fransa, İngiltere gibi özenecekleri bir Türk aristokrasisi olsaydı; onlar da Fransız ve İngiliz burjuvaları gibi evlerinde edebiyat suareleri düzenlemeye, ünlü ediplerle tanışmak için can atmaya, müzik akşamları organize etmeye ve entellektüel faaliyetin içine girmeye çalışırlardı.
Oysa Türkiye gibi sanatın ve edebiyatın hor görüldüğü, hatta siyasi açıdan zararlı bulunduğu bir ülkede, para kazanmaya başlayan burjuvalar, entellektüellere tepeden bakmayı tercih ettiler.
Romancılar, şairler, düşünürler, oyun yazarları (hele bunların halk kültürüyle ilgili, yani yerli olanları) bu ülkenin üvey evladıydılar ve zenginlerin parmaklarındaki değerli yüzükler ya da kollarındaki mücevherli saatler, kendilerini bu eksantrik kişilerden daha üstün hissetmeleri için yeterliydi.
İşte böylece Türk eliti güdük kaldı; hiçbir zaman "elit" olamadı.
Özeneceği bir aristokrasi olmadığı için ülkeyi kaplayan lumpen kültürün etkisine girdi.
Ve böylece bizim altı kaval, üstü şeşhane örneği, kendine özgü lumpen zengin ve lumpen siyasetçi takımımız oluştu.
Bugün Fransa'da bir zenginin ya da siyasinin çıkıp "Ben hiç edebiyat okumam!" diye övünebileceğini aklınız alıyor mu?
Adamın yüzüne tuhaf tuhaf bakar ve hafifçe alaya alırlar.
***
Bizimkilerin pek hayran olduğu ünlü Amerikan üniversitelerinde de hangi dalda okursa okusun, öğrencilere edebiyat kültürü verilir.
Böylece o üniversiteyi bitiren kişi Raskolnikov, Julien Sorel , Faust, Lafcadio gibi edebiyat referanslarının sık sık geçtiği konuşmalara katılabilirler.
Ama bizim "elit" henüz bunlardan uzak. Sanat denildiğinde akıllarına alınıp satılabilen, evi süsleyebilen, resim ve antikadan, bir de hiçbir şey anlamadıkları, zevk de almadıkları batı klasik müziğinden başka birşey gelmiyor.
Demek ki Türk usulü "elit" de böyle oluyor işte.
Kökünden, geleneğinden ve toprağından kopmuş ama başka bir uygarlığa da uyum sağlayamamış.
Osmanlı'da aristoktat kesimin oluşamaması, bugünkü birçok sıkıntı gibi elit eksikliğinin de temel sebebi.
|