kapat
05.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Çocuklarını sevmeyen ülke..

Erdal Bilallar çırpınıyor, çırpınıyor.. Çırpındığı ile kalıyor.. Çünkü kimsenin umurunda değil.. Bu ülkede çocuklar kimsenin umurunda değil..

Çocuklarını bu kadar sevmeyen bir ülkede yaşadığımı düşündükçe hem de nasıl çıldırıyorum bilemezsiniz..

Keşke dünyanın dört bir ucuna gitmeseydim. Keşke dünya medyasını izlemeseydim, keşke onların çocuklarına nasıl sahiplendiklerini, nasıl üzerlerine titrediklerini, çünkü nasıl sevdiklerini görmeseydim..

Çocuğunuzu kime emanet edersiniz, diye sorsam, bana kimbilir ne hamasi nutuklar atarsınız?..

Peki kapının önünde onu alan servis arabası şöförünün kim olduğunu biliyor musunuz?..

Serseri, serüvencinin biri mi?.. Bir trafik canavarı mı?.. Esrarkeş, sabıkalı mı?.. Yoksa bir sapık mı?..

Bunların biri rahatça olabilir bu ülkede biliyor musunuz?..

Çünkü ne düzenleme var doğru dürüst, ne denetim.. Dünya üzerine içine mafyanın girdiği, bulaştığı bir servis işi daha var mı, bizden başka?..

Rezalet diz boyu.. Olayların arkası kesilmiyor.. Daha geçen hafta bir servis şöförü arabasından indirdiği küçüğü ezmedi mi?.. Tabakhaneye bok yetiştiriyor.. Acelen ne?.. Servis şöförü inen çocuğun güvende olduğunu gözleri ile görmeden arabasını yürütmez.. Bu birinci kural.. Adı üstünde çocuk çünkü.. Arabanın arkasında da kalabilir, önden de dolaşmaya kalkar.. Şöför bakacak, çocuğu güvende görecek, sonra gidecek.. Nerde.. Sen kalk, önünden karşı kaldırıma geçmeye çalışan kendi çocuğunu, sana emanet edilen bir yavruyu ez..

Çıt çıkmadı ülkemden..

Uygar bir ülkede, İngiltere, Almanya, Fransa, Amerika'da yer yerinden oynardı.. Medya oynatırdı. Anne baba dernekleri ayağa kalkardı.. Öyle bir deprem olurdu ki, Milli Eğitim Bakanının kellesi giderdi..

Bizim Milli Eğitim Bakanına sorun, haberi dahi yoktur.. Hatta şöyle der..

"Bana ne bir öğrenci servis aracı altında ezilmişse.."

Çünkü bizim Milli Eğitim Bakanlarımızda, tüm çocukların sahibi oldukları bilinci yoktur. Çünkü bizimkilerde, tüm öğrencilerden sorumlu oldukları düşüncesi de yoktur..

Olsa müdahele ederler.. Olsa gürlerler.. Olsa "Dünya bu servis işini nasıl düzenliyor" diye merak eder, inceletir, benzeri bir düzenlemeyi hatta Bakanlar Kurulu kararı olarak tüm ülkeye yerleştirirler..

Bu ülkede önüne gelen servis şirketi kurabilir, önüne gelen servis şöförü olabilir.. Tabii servis mafyasını mutlu etmek kaydı ile.. Gerisi karışmaz..

Yahu ben Basın kartı alabilmek için 2 yıl bekledim.. Polis inceledi, savcılıklar inceledi, Devletin Basın Yayın Genel Müdürlüğü inceledi. Meslek cemiyetimin kurulları toplandı. Hepsi birden karar verdiler "Bu adam gazeteci olabilir" diye de oldum.. Bende bu titiz düzenleme ve araştırma var da, her sabah yüzbinlerce çocuğumuzu emanet ettiğimiz kişilerde niye yok?..

Niye yok, ha Milli Eğitim Bakanı?.. Niye yok?.

Servis şöförü olacak kişide belli özellikler aranmaz mı?.. Bu özellikler soruşturulmaz mı?.. Allahın günü denetlenmez mi?..

Esas şöförün canı sıkkınmış o gün.. Arabayı bir tanıdığa veriyor.. O tanıdık bir öğrenciyi ezip öldürüyor.. Bunun adı sadece bizim medyada kaza..

Hay ben bu medyanın..

Kolu dışarda servis şöförü bizde.. Bir elinde sigara servis şöförü bizde.. Telefonla konuşan, her türlü trafik kuralını ihlal eden servis şöförü bizde.. Bunları ben bire bir kendi gözlerimle gördüm de yazıyorum..

Bu ülkenin acilen bu servis işini düzenlemeye ihtiyacı var..

Servis şirketi kurucularında aranan vasıflar belirlenecektir. Sabıkasız, iyi şöhretli vatandaşlar olmalı bunlar.. Karanlık ilişkiler içinde bulunmamalı.. Servis şöförleri mutlak 40 yaşının üzerinde aile babalarından seçilmeli.. Çocuk nedir bilen, çocuk seven, akşam ailesine sağ salim dönmeyi düşünen, kendisine emanet edilen çocukları da evlerine sağ salim teslim edecek olgun sevecen kişiler..

Servis araçları Türkiye'nin her yerinde belli bir renge ve desene boyanmalı. Bu desen en uzaktan görülmeli, trafikteki diğer araçlar için uyarıcı olmalı.. Dünyada kullanılan renk, sarı siyah zebra.. Bizde iş olsun diye bir band atıyorlar. Tampon tampona gelmeden göremezsiniz.. Tüm araba o renk olmalı.. Trafikteki tüm sürücüler bu arabayı tanımalı ve denetlemeli. Uygunsuz bir hareketi görüleni, derhal "Servis ihbar" numarasına bildirebilmeli. Servis şöförü, arabasının trafikte hemen ayırd edildiğini ve yüzlerce göz tarafından denetlendiğini bilmeli.. Servis arabası duruduğu zaman, inen çocuklardan birinin heran yola çıkabileceği hesaplanarak, arkasından gelen arabaların onu sollaması yasaklanmalı.. İhlalde ağır cezalar verilmeli..

Bunlar benim arayıp bulduğum en önemli uygulamalar dünyada.. Sorumlu bir Milli Eğitim Bakanı çok daha detaylı, çok daha geçerli bir yönetmelik hazırlatabilir..

Sorumlu bir Milli Eğitiöm Bakanı..

Bizde var mı?..

Yok..

Neden olsun ki..

Medya sus pus.. Çocuklarına sahip değil..

Okul yönetimleri sus pus.. Çocuklarına sahip değil..

Anne ve babalar sus pus.. Çocuklarına sahip değil..

Bu ülkeyi merhum Necati'den beri "Şu mektepler olmasa, bu Maarifi ne güzel yönetirdim" diyen Milli Eğitim Bakanları yönetiyorsa, bunun günahı bakanlarda değil, onlardan hesap sormayan medyada ve bu medyayı yola getiremeyen, siz anne ve babalardadır..

Bir çocuğun dünyaya bedel olduğu bilinci hangimizde var?..

Derviş 3 milyar getirecek, 3 aydır manşette..

Bir çocuk, kendi servis şöförü diye bir hayvan tarafından öldürüldü.. Kimsenin umurunda değil..

O hayvan yarın çıkar, yeni bir servisin direksiyonuna da geçer, bir başka çocuğu öldürmek için..

Çünkü bu ülkenin adı, Türkiye'dir..

Yani ya, çocuklarını sevmeyen ülke..

Kütahya'da bir bayram sabahı..

Fındıkköyünde bir cadde.. Ama ne cadde.. Toprak bir köy yolu işte.. Minnacık.. Ama adı büyük.. Vehbi Koç Vadi Caddesi.. Sıtkı Usta vilayetten karar çıkartmış, yöre köylerinde sokaklara ünlü isimleri vermek için.. Sıtkı Usta'nın havasına bakın.. Sadece Fındık'ın değil, Tüm Kütahya'nın Muhtarı gibi durmuyor mu?..

Sıtkı Usta ile buluştuk sonunda 19 mayıs sabahı.. Bizi sürpriz bir yerde kahvaltıya götürecek.. Altımızda Ustanın arazi arabası.. Hani o son moda şehir jipleri değil.. Tam dağda taşta gidecek türden..

Aaa.. Biz şehrin dışına gitmeyi beklerken tam tersine içine dalıyoruz.. Bu Sıtkı Usta sürprizler adamı..

Özel Dostlar İlköğretim Okulu'nda bir 19 Mayıs töreni var.. Ona uğrayacakmışız..

Şirin bir tören izleyip okulu gezdik.. Yanımızda okulu kuran Kütahya Eğitim Dostları Vakfı Başkanı Dr. Nevzat Demirel..

"Karanlıktan şikayet edeceğine mum yak" demiş ya düşünür..

Efendim falanca hocanın okulları diye ağlamak yerine, çağdaş, laik ve demokratik bir eğitim kurumu için birleşmiş bir avuç Kütahyalı.. Okulu gezdik.. Hem de nasıl çağdaş bir eğitim.. Okul Müdürü Halil Sarı iftiharla dolaştırıyor, sınıfları, labratuarları, bilgisayar, resim, müzik odalarını.. Yahu dünyaya yeniden gelmek bu okullarda okumak varmış.. 13 öğrencilik sınıflar.. Ben 45 kişi olduk mu "Bu yıl sınıf tenha" diyerek okudum..

Bağışlarla gelişmiş okul.. Bağış yapanların adları sınıf kapılarında yazılı.. Candan Erçetin sınıfı çarptı gözüme.. Bir Gençlik ve Atatürk'ü Anma Bayramına, tam Atatürk'ün istediği, çağdaş bir okulda başlamak beni nasıl mutlu etti..

İştahım da iyice açıldı tabii.. Atladık tekrar jipe. Git Allah git.. Kentin dışına çıktık.. Daha sonra haritada baktım.. Müthiş bir daire çiziyoruz.. Frigya Vadisinin içine sokmuş Sıtkı Usta bizi.. Binlerce sene öncesinin içinde dolaşıyoruz, 2001 yılında.. Müthiş bir tarih.. Müthiş bir doğa..

Sonunda Fındık Köye geldik.. Eski adı Asar Kale.. Tipik bir Anadolu Köyü.. Tipik olmayan yanı, sokak isimleri.. Baktım duvarda "Vehbi Koç Vadi Caddesi" yazıyor..

"Ben bunun altında fotoğraf çektirip, Rahmi Koç'a vermem mi" dedim..

Her sokakta bir başka ünlünün adı var.. Sıtkı Usta, bildiği tanıdığı kim varsa, çekmiş buralara çekebildiğince.. "Gidip unutmasınlar" diye bu ünlülerin adlarını köy sokaklarına vermiş.. Adam çini değil, "Tanıtım" Ustası..

Pes..

Köylülerin hepsi tanıyor Sıtkı Ustayı.. Gençten birine "Biz dereboyunda herzamanki yerdeyiz. Bir kilim gönderiver" dedi.. O zaman anladım ki, nihayet kahvaltıya sıra geldi.. Açlıktan ölecektik az daha..

O da yarın..

Bu arada..

Bana durmadan "Sıtkı Usta'ya nasıl ulaşırız" diye soranlar var..

Kolay.

Sitkiusta@kutpo.com.tr diye bir e-mail adresi var artık.. Tıklayın.. Karşınızda Sıtkı Usta..

BİZİM DUVAR
Galatasaraylı yöneticiler başkanın evini basıp kararı açıkladılar; "Faruk Süren doldu.

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
İnsanlar konuşma özgürlüğünü, düşünce özgürlüğü adına isterler. Oysa düşünmekten fena halde kaçınırlar.

Soeren Kierkegaard (1813- 1855)

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır