kapat
05.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
GÜNGÖR MENGİ(gmengi@sabah.com.tr )

Blair ve Aziz Yıldırım

Siyasetçiler genellikle dünyanın kendi eksenleri etrafında ve kendi istedikleri hızla döndüğünü sanırlar.

Oysa dünya onlardan bağımsız olarak dönme hızını arttırdı ve o merkezkaç gücü, değişime ayak uyduramayan siyasetçileri savurmaya ve tasfiye etmeye başladı.

Bu hafta İngiltere'de seçim var.

Son seçimi "değişim" kazanmıştı, bu seçimi de "değişim"i temsil eden Blair'in İşçi Partisi kazanacak.

Hem de yüzde 48 oyla ve 233 sandalyelik bir çoğunluk elde etmecesine..

Ama Tony Blair, başbakanlığa üçüncü kez talip değil.. Aile yaşamında kaybettikleri, bir yaşındaki oğlunu parkta gezdirememek, en parlak döneminde ona "yeter" dedirtebiliyor.

Eminiz, 2005 yılında dediğini yaparsa kimse arkasından "Bırakma bizi babaaa!" diye bağırmayacaktır. Çünkü o, halkın değil çocuklarının babasıdır.

Bizimkiler niçin bırakamıyor?

Çoğunun çocuğu yok; ondan mı?

Hayır.. Yavuz Donat yazmış, Mesut Yılmaz da gerçek bir baba ama geçen kongrede "Bu son" dediği halde Ağustos'ta yine aday olacak. Neden?

Siyaset bizde fedakârlıktan çok avantaj getiriyor. O yüzden değişim, seçim yenilgisinde bile hükmünü yürütemiyor.

Bunun ulusal karakterimizle ilgisi yok, sistemle ilgisi var.

Türkiye'de yalnız kulüp başkanları yerlerine kazık çakmıyorlar.

Çünkü sağladıkları manevi menfaatin bedelini fazlasıyla ödüyorlar. Batı'daki siyasetçiler gibi.

İşte Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, başarının tacını giymişken aynen Blair'in gerekçeleri ile veda ediyor.

Siyaset alma yeri değil, verme yeri haline getirilmediği sürece değişim bizim için hayal bile değil, sadece hicran olacaktır.

Yani bitmeyen iç acısı!

Acaip bir toplum olduk

Kızılay'ın eski yöneticilerinden Tahsin Kaplan'a yönelik operasyonun ganimetleri dudak uçuklatıcı..

Açılan kasalarda 4 milyon dolar tutarında altın, mücevher, döviz ve tapular çıktı.

Kaplan, emekli bir bürokrat.. Kızılay yöneticileri de ücret almadan çalıştıklarına göre bu havuzun suyu nereden geldi?

Yargı cevabını bulacaktır.

Biz bir çelişkiye değinmek istiyoruz:

Sistem yolsuzlukların üstüne yürüyor.

Fakat bu haberler "Türkiye yolsuzluk batağına saplandı" havasında yansıyor. Oysa gerçek bunun tam tersi değil mi?

Kaplan'ın hazinesi iki yılda oluşmadı.. Eskiden yolsuzluklar ya takipsiz kalır, ya üstü örtülür ve zaman aşımına uğrardı.

Şimdi üstüne gidiliyor. Bu iyiliği, moral bozacak biçimde sunmak, yolsuzluk lobisini kollamak değilse şaşkınlıktır.

Şaşkınlığın en sadık müttefiki de, övünecek yerde sus-pus oturan iktidar..

Türkiye, iyi şeylerin bile moral bozduğu acayip bir ülke oluyor!

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır