Sadece toyken sevdi
Önceki gün ölen Anthony Quinn fırtınalı hayatını Tek Kişilik Tango adlı kitabında kaleme almıştı.İlk aşkı Katherine'i deliler gibi sevdi ve kıskandı. Toyken muhafazakardı ama yaşlandıkça 'ZORBA' oldu
Hollywood "Zorba"sını kaybetti. Ünlü Amerikalı aktör Anthony Quinn'in Boston kentinde tedavi edildiği Brigham and Women's Hastanesi'nde 86 yaşında hayata gözlerini yumdu. Quinn önceki gün yerel saatle 09.30'da (TSİ 15.30), solunum yetersizliğinden öldü.
1915 yılında Meksikalı bir anne ile İrlandalı bir babadan dünyaya gelen Anthony Quinn, Latin/Anglo Sakson karışımı kanıyla sinemanın her ırktan ve kökenden kişilikleri kolaylıkla oynadı. Ancak sinemada hak ettiği yeri hiç de kolay edinmedi. 1940 yılında sinemaya geçtikten sonra ünlü olan Quinn'in en ünlü filmleri şöyle: 'İhtiras Tramvayı', 'Viva Zapata', 'Ride Waquero- İki Aşk Arasında', , 'La Strada- Sonsuz Sokaklar', 'Notre Dame'ın Kamburu', 'Arabistanlı Lawrence', 'Zorba', 'The Secret of Santa Vittoria- Kasabanın Sırrı', 'Don is Dead- Baba Öldü', 'The Shoes of the Fisherman', 'The Greek Tycon', 'Children of Sanchez- Sanchez'in Çocukları'. Üç eşinden 13 çocuğu olan Quinn, ailesini geçindirmek için hemen her rolü kabul etti. 'Tek Kişilik Tango' adlı kitabında hayat öyküsünü anlatan Quinn, renkli kişiliğini tüm dünyaya duyurdu. İşte kendi kaleminden bir yıldızın hayatı...
86 yıllık ömrüne 325'in üzerinde film, 3 evlilik, 13 çocuk sığdıran Anthony Quinn'in öyküsü bir kömür vagonunda başlıyor. Çocukluğu yoksulluk içinde geçen Quinn, genç bir delikanlıyken Meksika'dan Amerika'ya kaçak olarak girdi. Elbette o zamanlar bir aktör olmayı düşlemedi... Mimarlık okudu ama tamamlayamadı.
Quinn için dönüm noktası 1936'da başladı. O sıralarda sinemada dikiş tutturmak için mücadele eden Quinn, şans eseri kabul edildiği önemsiz bir rolde efsanevi yönetmen Cecil B. De Mille ile birlikte çalıştı. Film setinde ünlü yönetmenin kızına ilk görüşte aşık olan Quinn, oynadığı basit rolde bile art arda yanlışlıklar yapmasının kendisine yeni kapılar açacağını nereden bilebilirdi...
İLK KARIM KATHERINE
İlk karım Katherine De Mille, ünlü yönetmen Cecil De Mille'nin evlatlığıydı. Onu son gördüğümde gözlerinde geçirdiğimiz o güzel günleri anlatan en küçük bir ifade bile bulunmuyordu. Alzheimer korkunç bir hastalık... Bu hastalığın karıma yaptığı tahribat hâlâ yüreğimi sızlatıyor.
Onu bir bakıma şimdi evli olduğumuz günlerden daha fazla seviyor ve hâlâ eski günlerindeymiş gibi gözümde canlandırmaya çalışıyorum. Ona karşı hissettiklerim Hollywood'un uydurma aşklarından değildi. Katherine'i sevdiğimde 21 yaşında toy bir aktördüm. Bütün gücümle bu işte ilerlemeye çalışıyordum. Paramount şirketi gazetelere verdiği bir ilanda Kızılderililer'i canlandıracak aktör arıyordu. Stüdyo yıldız olmak için ortada dolaşan bir sürü kaslı, iri yarı gençle dolup taşmıştı.
İLK YALAN, İLK BAŞARI
İşte 1936 yılının o gününde, ben de küçük bir rol bulmak amacıyla Gary Cooper ve Jean Arthur'un oynadıkları, De Mille'nin yönettiği 'Plainsman' filmine başvurdum. Bir Kızılderili arıyorlardı. Eğer bu Kızılderili rolünü ben yapamazsam başka kimse yapamaz...
Stüdyoda seçim yapan yetkiliye ufak da bir yalan uydurup, soyumun aslen Çeyen Kızılderilileri'ne dayandığını söyledim. Benden kuşkulanan adam yönetmen De Mille'nin İngilizcemi yetersiz bulacağını söyledi. Bu arada Gary Cooper yardımıma koştu ve yönetmenden bana biraz daha anlayışlı davranmasını istedi: "Çocuk fena değil. Bırak da biraz nefes alsın" dedi. Rol icabı dört nala ata binmem, yanan bir ateş görünce ateşin yanına yaklaşmam gerekiyordu. Ateşin yanına gelince de beyaz adamların geldiğinden şüphelenip kendimi bir kayanın arkasına atacaktım.
YÖNETMENE KAFA TUTTUM
Fakat ilk çekimde, ateşe yaklaştıktan sonra geri dönerek ok gibi kendimi kaya yerine bir ağacın arkasına attım. De Mille hiddetle bağırdı: "Kesin! Bu Allah'ın belası çocuk ne yapıyor". Kimse böyle bir çekimi benim gibi sıradan birisinin berbat edeceğine inanmak istemiyordu. Allah'tan orada bulunanlar yönetmenden bana ikinci bir şans vermesini istediler.
Yönetmene sert bir şekilde "Bırak da anlatayım" diye çıkıştım. Ortalık birden bire buz gibi bir sessizliğe büründü. Bir anda yüzlerce gözün üzerime döndüğünü hissettim. Ellerim titriyor, boğazımın düğümlendiğini hissediyordum. Kendimi topladım ve "Bak! Ben ne yaptığımı iyi biliyorum. Vereceğin 75 dolar umrumda bile değil. Bence sen bu sahneyi yanlış çeviriyorsun" dedim. İşte bu ikinci şansı beklerken. De Mille ile konuşan bir kızın ısrarla bana bakmakta olduğunu fark ettim. Hayatımda böyle bakış görmemiştim. İşte bu kadın benim şansım olacaktı. Katherine...
Aşk gecesine 7 dolar yetmedi
Hollywood'un en güzel yıldızıyla çıkacaktım ama cebimde yedi dolarım vardı, ben de gitmedim
De Mille'i etkileyip rolü kaptım. Haftada 250 dolar alacaktım. Bu benim için müthiş bir paraydı. Aklım bana sessizce cesaret veren kızındaydı. Katherine ise evlenmek için Güney Amerika'ya hareket etmek üzereydi.
Benim için zafer sayılabilecek bir noktada sevdiğim kızı kaybediyordum. Ama onu içkiye davet ettim. Benden hoşlandığını anlamıştım. Eve gittiğimde giyecek bir iki yamalı pantalon ve süveterim olduğunu gördüm. Daha da kötüsü cebimde 7 dolar vardı. Randevuya gitmedim.
İKİNCİ FIRSAT DA KAÇTI
Hayatımda Katherine'den başka bir kadın olabileceğini aklımdan bile geçmiyordu. Ama olacaktı... Hem de Hollywood'un efsane güzeli Carole Lombard... Ona, sözleşmeyi imzalamış çıkarken rastladım.
"Demek bizim yönetmene küfreden sensin" dedi. Filmdeki rolüm için stüdyoya gittiğim zaman bu Hollywood tanrıçasına sırılsıklam aşık olmuştum.
Bütün film yıldızlarının son derece aydın, bilgili ve kültürlü olduklarını zannedecek kadar saftım. Beni hayrete düşüren bir öneri yaparak içki içmeye davet etti. Kabul ettim Ama cebimdeki parayı unutmuştum. Yine gitmedim.
Bakire olmadığını anladım, çıldırdım
Katherine'e evlenene kadar el sürmedim. O benim için kutsaldı. Ama gerçek farklıydı. Katherine'i parasızlık yüzünden kaybetmiştim ama o evlenmekten vazgeçmiş, geri dönmüştü. Kader beni bir başka Cecil De Mille filmine itti... The Buccaneer (Korsan)... Katherine'i orada tekrar gördüm. Katherine işte bu sırada beni babasının teknesiyle yapılacak hafta sonu gezintisine davet etti. Teknede yalnız ikimiz ve mürettebat bulunacaktı. Benimle teknede sevişmek istediğini biliyordum. Ama yapmadım. Sanırım onu hayalimde kutsal bir varlık olarak görüyordum. Evlerinde bulunduğum ilk gün De Mille'den akşam yemeği teklifi aldım.
POT ÜSTÜNE POT
Sofraya oturduğumda gördüğüm çatal ve bıçakların çeşitliliği karşısında dehşete düştüm. Hangisi nerede kullanılıyordu? Mavi bir kaptan şeker zannettiğim maddeyi kahveme koydum. Herkes bir an bana baktı. Ama bozuntuya vermeden konuşmaya devam ettiler. Kahvemi tadınca koyduğum maddenin tuz olduğunu anladım. Ama sonuna kadar içtim. Katherine yıllar sonra bana bu anda aşık olduğunu söyledi.
Katherine ve ben 1937 Ekim ayında evlendik. Bir otele gittik, sevişirken onun bakire olmadığını öğrenince boğazıma bir bıçak saplandığını hissettim. Yüzüne şiddetli bir tokat indirdim. Beni nasıl kandırabilirdi. Zavallı kız dehşete düşmüştü. Ona biraz para verip, boşanmamız için Reno'ya gitmesini istedim. Ama ahmaklığın bende olduğunu fark ettim. Peşinden koştum. Treni Reno'ya 50 mil kala yakaladım. Yanına ulaştığımda, güzel gözlerindeki terörü unutamıyordum. Hafif hafif ağlıyordu. Bavullarını toplayıp peşimden gelmesini söyledim.
Yoksul bir hayat ve ilk aldatmalar
Katherine ve ben küçük bir apartman katı tuttuk. De Mille'den hiçbir yardım görmeden sadece benim paramla yaşamaya başladık. Evimize gelen Katherine'in arkadaşları beni küçümsüyorlardı. Bazıları kitaplarıma bakıp, "Bunlar herhalde Katherine'in" yorumunu yapıyorlardı. Benim aptal bir Meksikalı olduğumu düşünüyorlardı.
Susabildiğim kadar sustum ve nihayet "Evimden defolun" diye bağırdım. Artık yemeklere ya da kokteyllere gitmiyorduk. Yalnız ikimiz vardık. Sonra benden önce birlikte olduğu erkekleri düşünmeye başladım. Daha sonra bunların bazılarını öğrendim. Bunlardan birisi Clark Gable idi.
CLARK'I KISKANDIM
Katherine bazı ünlü erkeklerle yatmıştı. Bu erkeklerin geçmişte bana neden öyle anlamlı anlamlı bakıp bıyık altıda sırıttıklarını şimdi anlıyorum. Ben de bunu yapmalıydım. Ben de bazı ünlü kadınlarla yatabilirdim.
Oyuncu Estelle Taylor hemen arkamızdaki evde oturuyordu. Ona göz diktim. O sırada büyük şampiyon baksör Jack Demsey ile evliydi ama yalnızdı. Onu yatağa atmak, kıskançlığımı gidermezse başka kadınlara da meylederdim. Yine de Clark Gable aklımdan çıkmıyordu. Şimdi ise onun benden daha iyi bir erkek olmadığını düşünüyordum.
YARIN
Quinn'İn İtİraflarI:
* Zorba'dan daha zorbaydım.
* Akdeniz'de patlayan fırtınanın ortasında kaptanın karısıyla seviştim.
* Metresimi karımla tanıştırdım, gezip eğlendik.
* 16 yaşında sevgilim vardı ama ben annesini arzuluyordum.
* Lawrence rolü 7 Oscar getirdi.
Altuğ SOYTUNA
|