  
Dilinizi eşek arısı soksun
ŞU siyasi manzaraya bakın... Her gün bir boşboğaz çıkıp iki satır laf ediyor, ekonomi yerin dibine giriyor...
Geçen hafta TELEKOM... Kemal Derviş... Önceki gün buğday fiyatı... Dün Tütün Kanunu..
Çeneniz tutulsun, dilinizi eşek arıları soksun!
Yeter artık konuşmayın; susun!
Kavuklu ile Pişekar, Hacivat ile Karagöz olmayın!.
Söyler misiniz; neyi tartışıyorsunuz? Neyin kavgasını veriyorsunuz?
Dolara ezdirdiğiniz Türk Lirası'nı diriltmeyi mi? 150 bin liraya çıkan ekmeğin fiyatını indirmeyi mi? 5 milyon lirayı bulan eti fakire yedirmeyi mi?
Hayır!
65 milyonun size öfke duymasını, senaryosu-kurgusu beş para etmez oyununuzu seyretmekten bıkmasını, oy verdiğine pişmanlık duymasını içinize sindiremiyorsunuz... En önemlisi de Kemal Derviş'in sivrilmesinden, önümüzdeki seçim sizleri silmesinden ürküyorsunuz...
Ve bu korku içinde saçmalıyorsunuz...
Bilin ki; ekonominin dibe vurması, sistemin tıkanması, halkın moralsiz olması sizin suçunuz...
Bu manzara sizin günahınız... Hatta yüzkaranız...
Yeter artık utanın!
Utanın da susun!
İstanbul'un 2'inci fethine var mısınız!
Bir römorkun üzerine yerleştirilen kadırgayı halatlarla çektik... Mehteran Bölüğü'nün çaldığı marşlarla kendimizden geçtik... Ve eli tüfekli, kolu Rolex'li yeniçerilerle surları bir kez daha ele geçirip, İstanbul'u fethettik... Kısacası her yıl sahneye konulan tiyatroyu coşku içinde bir kez daha seyrettik... Ama eminim ki; İstanbul'u utanılacak hale getirdiğimizi, elbirliği ile çirkinliğin, zevksizliğin, ilkelliğin ve bencilliğin başkenti ilan ettiğimizi aklımızın ucuna getirmedik...
Düşünün; Fatih'in 1453'te fethettiği bu kent, acaba 2001 yılında şehircilik, çağdaşlık adına ikinci kez fethedilmeyi beklemiyor mu? Çirkinliklerden arındırılmayı hak etmiyor mu? MHP İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş, Meclis'te yaptığı gündem dışı konuşmada, "İstanbul utancı"na dikkati çekiyor... Bu utançtan kurtulmak için "İkinci Fetih"ten söz edip, ilk muharebe için zamanın geldiğine dikkati çekiyor ve ekliyor:
"İstanbul'un fetih yıldönümünde, Peygamberimiz'in övgüsüne mazhar olmuş komutan ve askerlerini pek tabii ki bir kere daha minnetle anıyoruz... Ama bunu, son çağlarda özellikle de 20'nci yüzyıl içinde İstanbul'u katledenleri unutmadan yapıyoruz..."
Yanılıyorsunuz Sayın Okumuş... İkinci fetihten söz ederken ne kadar haklıysanız, bu kenti katledenleri unutmadığımızı söylerken o kadar haksızsınız...
Çünkü bu kenti bizler bu hale getirdik... Asırlık ağaçları kestik... Bostanları beton tarlasına çevirdik... Sıvasız gecekondular diktik... Çöpümüzü çimlerin üzerine döktük... Sokaklara tükürdük... Kanalizasyonumuzu derelere verdik... Denizi kirlettik... Lahmacun kokusunu; hanımeli, yasemen, gül ve mimoza kokularına tercih ettik.
SON SÖZ: Bu kent Nazif Okumuş'un söz ettiği gibi ikinci kez fethedilmeyi bekliyor; zamanı geldi... Ama kimlerden ve nelerden kurtarılacak?
TELEKOM'UN OYUNU!
Rehberler ne oldu?
BİR kamu kuruluşu, vatandaşa kazık atar mı?
Türk Telekom attı!
Nasıl mı? Geçen yıl binlerce telefon abonesine bir mektup göndererek, "Basılacak telefon rehberinden istiyorsanız 14 Ağustos 2000 tarihine kadar 14 milyon 200 bin lira yatırın" dedi... Binlerce İstanbullu bu parayı yatırdı ama aradan 10 ay geçti rehberler gönderilmedi.. Bu rezalete isyan edenlere ise "İsterseniz 14 milyon 200 bin liranızı iade edebiliriz" önerisi getirdi... Burada kazığın ötesinde bir de ayıp var!
Neden mi? Fatura ödemesini bir gün geciktirenlere gecikme faizi uygulayan Türk Telekom, 10 ay önce topladığı 14 milyon 200 bin lirayı aynen iade etmeye kalkıyor... Yüzde 60 olan 10 aylık enflasyonu, yüzde 40'lık devalüasyonu unutuyor... Ve İstanbul gibi bir dünya kentini yıllardır telefon rehbersiz bıraktığı için utanması gerekirken, fırsattan istifade vurguna kalkışıyor...
Yasaklıların yasağı kalktı mı?
2 BİN araçlık bir konvoyla Elazığ'a giren Necmettin Erbakan'ın yollarına güller dökülüyor... Tabanıyla kucaklaşan Erbakan, Elazığ'la yetinmiyor... Programında Trabzon'un, Konya'nın, Ankara'nın, İstanbul'un, Gebze'nin, Bursa'nın ve İzmir'in de bulunduğu söyleniyor...Kısacası; hakkında siyasi yasak bulunan Erbakan Hoca, yargı kararına boşveriyor... Sanki bu kararı verenlere karşı gövde gösterisine girişiyor... Belki de gözdağı vermek istiyor!
Tayyip Erdoğan ise kendisinin siyasi yasaklı olmadığını söylüyor... Hatta yeni bir siyasi oluşum içinde olduğunu gizlemiyor...
Bütün bunları izleyen 65 milyon insan ise merak edip soruyor:
"Bu ikilinin siyasi yasağı sürüyor mu, sürmüyor mu? Eğer yasaklılarsa nasıl oluyor da meydanlara iniyorlar, siyasi oluşum içine giriyorlar?" Kim cevap verecek?
Çevik Bir'e inat mı!
ÇEVİK Bir Paşa, 1'inci Ordu Komutanlığı sırasında tüm garnizonlara, kışlalara "Orduya sadakat şerefimizdir" yazılı tabelalar astırmıştı... Bu sloganın benzeri önceki gün Erbakan'ı ağırlayan Elazığ'ın sokaklarında atıldı: "Hocaya itaat şerefimizdir..."
Serbest Kürsü
Gençleri küstürmeyin!
ÖNCEKİ dönemde liseyi eşit ağırlık bölümünden bitirdim. Eşit ağırlık demek Türkçe ve Matematik derslerinin ağırlıklı olarak okutulduğu bölüm demektir. Ancak, üniversite sınavları sonucunda yapılan değerlendirmelerde Türkçe ve Matematik bölümleri eşit ağırlıkçıkların kendi alanları olarak kabul görmemektedir. Bunun sonucu olarak düşük puan almakta ve bu bölümlerle ilgili fakültelere girmemiz adeta imkansızlaş-maktadır. Bunun büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Zira kendi alanlarımıza girmek için desteklenmemiz gerekirken, kösteklenmekteyiz. Lütfen bizleri bu yaşta hayata küstürmeyin.
Bedirhan Oktay (SİİRT)
|