kapat
01.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

ciceknet

Dünyadan
Spor

Limasollu

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )

Güven sıfır

Bir bakan, bir yasa tasarısıyla ilgili olumsuz bir açıklama yapıyor, piyasalar yine birbirine giriyor. Borsa düşüyor, dolar ve faiz yükseliyor.

Bir yanından bakınca bu tepkiyi anlamsız bulmak mümkün. Denebilir ki:

"Bir bakan elbette bir yasa tasarısıyla ilgili farklı bir görüş belirtebilir, bu görüşünü Bakanlar Kurulu'nda ve Meclis'te savunabilir, yöneticileri ve kamuoyunu etkilemeye çalışabilir. Bu, onun görevlerinden biridir. Konu tartışılır ve bir çözüme bağlanır. Bu bakanın görüşü ağırlık kazanmazsa ve kendisi konuyu ilke sorunu yapar, ikna olmazsa görevinden ayrılır."

Bu bakış temelde doğrudur. Tabii, demokratik siyasi mekanizmaların işlediği ülkeler için doğrudur.

Ama Türkiye'de öyle olmuyor.

Hassasiyet konuları, dolayısıyla bakışlar, işleyen bir siyasi sistemin olmayışının sonuçlarıdır.

Türkiye 18'inci ekonomik istikrar programını uygulamaktadır. Siyasiler 17 kez bu programların başarısız olmasını sağlamışlar ve Türkiye 18'inci kez Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası'nın ve de zengin ülkelerin kapısına düşmüştür.

Gerilimli bekleyiş
17'inci başarısızlık Türkiye'yi en ağır ekonomik krize sokmuştur. Ülke bir kriz daha kaldırabilecek durumda değildir. Ne maddi ne de manevi olarak.

Bu yüzden bütün dikkatler siyasilerin bu programı da bozmak, delmek için yaptıkları ve yapacakları üzerine yoğunlaşmıştır.

Hiç kimsenin kuşkusu yoktur: Türkiye'yi bu ağır ekonomik krize sokmuş olan siyasi kadro hâlâ durumun farkında değildir ve kendi küçük iktidar hesapları, oy hesapları ile programı bozmaya çalışmaktadır. Ve çalışacaktır.

Bunun örnekleri Telekom direnişinde yaşanmıştır, hububat fiyatları kavgasında yaşanmıştır.

Bu nedenle bir bakanın bir sözü, bu kadar sarsıntı yaratmaktadır.

Ekonominin bütün kesimleri "bekleme" halindedir. Hem de "gerilimli" bir bekleme. Çünkü her an bir "maraza" çıkma ihtimali vardır. Bunun ötesinde ekonomideki durum değişmemiştir. İflaslar devam etmektedir, işsizlik artmaktadır, giderek daha fazla insan ücretlerini alamamaktadır.

Bu inişin tersine çevrilebilmesi için ekonomik programın yürümesi birinci koşuldur.

Hesap mı, hesapsızlık mı?
Siyasiler ise her durumda genel olumsuzluğun biraz daha süreceğini, bunun da halktaki hoşnutsuzluk ve tepkileri artıracağını düşünmekte ve bunun üzerine "siyasi hesap" yapmaktadırlar.

MHP'li bakanların gösterileri, DSP'li bakanların "ince" oyunları, ANAP'lı bakanın dünkü çıkışı hep bu hesap üzerine dayanmaktadır.

Bu hesap ya da hesapsızlık, hükümetin bakanlarının tek tek ve hükümetin bütün olarak ekonomik programın (bırakın "sahibi" olmasını) arkasında olup olmadığı kuşkusu ve kaygısının sürmesine neden olmaktadır.

Daha önce MHP'li bakanların, dün de ANAP'lı bir bakanın tutumu, "kurcalamanın" devam edeceğinin göstergesidir. Hassas dengeler üzerine kurulu olan bugünkü ortamda bir "küçük sinek" bir anda yeni bir krizin başlatıcısı olabilir.

ANAP'lı Yalova'nın, sözünün ağırlığını taşıyamayarak istifa etmesi de, "aşırı hassas" tepkilerin sonucu olmuştur.

Bir krizin daha gelmesi durumunda Türkiye'nin nerelere yuvarlanacağını bütün halk görmüştür; Ankara'daki bir grup görmemektedir.

Bu nedenle Ankara'daki o gruba güven sıfırlanmıştır. Ve yine bu nedenle "o" krizin de gelmesi, son derece güçlü bir olasılık olarak tepemizde asılı durmaktadır.

 
Ekonomik programın başarıya ulaşacağına inanıyor musunuz?

Evet
Hayır

 


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır